بَابُ
بَيَانِ مَا جَحَدَتْ بِهِ الْجَهْمِيَّةُ مِنْ قَوْلِ اللّٰهِ سُبْحَانَهُ: ﴿وُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ نَاضِرَةٌ ۞ إِلَى رَبِّهَا نَاظِرَةٌ.﴾ [القيامة: ٢٢- ٢٣]
قَالَ أَحْمَدُ رَحِمَهُ اللّٰهُ تَعَالَى:
فَقُلْنَا لَهُمْ لِمَ أَنْكَرْتُمْ أَنَّ أَهْلَ الْجَنَّةِ يَنْظُرُونَ إِلَى رَبِّهِمْ؟
قَالُوا: لَا يَنْبَغِي لِأَحَدٍ أَنْ يَنْظُرَ إِلَى رَبِّهِ، لِأَنَّ الْمَنْظُورَ إِلَيْهِ مَعْلُومٌ مَوْصُوفٌ؛ لَا يُرَى إِلَّا شَيْءٌ يَفْعَلُهُ!!{On Birinci Mesele: Ruyetullâh (Allâh’ın Görülmesi)}
Bâb
Cehmiyye’nin, Allâh Subhânehu’nun şu Kavlinde İnkâr Ettikleri Şeylerin Beyanı: “O gün Yüzler Vardır Işıl Işıl Parlar. Rabblerine Bakıp Dururlar.” (el-Kıyâmet 75/22-23)
Ahmed Rahimehullâhu Teâlâ dedi ki:
Biz Cehmîlere şöyle dedik: “Sizler cennet ehlinin Rabbleri’ne bakacağını niçin inkâr ettiniz?”
Cehmîler dedi ki: “Kimsenin Rabbine bakması münasip değildir. Zira kendisine bakılan bir şey, bilinen ve (birtakım sıfatlarla) vasfedilen bir şeydir.[1] O’nun yaptığından (yarattığından) başka bir şey görülmez.”فَقُلْنَا: أَلَيْسَ اللّٰهُ يَقُولُ:
﴿إِلَى رَبِّهَا نَاظِرَةٌ.﴾ [القيامة: ٢٣]؟.
فَقَالُوا: إِنَّمَا مَعْنَى ﴿إِلَى رَبِّهَا نَاظِرَةٌ.﴾ [القيامة: ٢٣] أَنَّهَا تَنْتَظِرُ الثَّوَابَ مِنْ رَبِّهَا، وَإِنَّمَا يَنْظُرُونَ إِلَى فِعْلِهِ وَقُدْرَتِهِ.
وَتَلَوْا آيَةً مِنَ الْقُرْآنِ:
﴿أَلَمْ تَرَ إِلَى رَبِّكَ كَيْفَ مَدَّ الظِّلَّ.﴾ [الفرقان: ٤٥]
فَقَالُوا: إِنَّهُ حِينَ قَالَ: ﴿أَلَمْ تَرَ إِلَى رَبِّكَ.﴾ [الفرقان: ٤٥]، أَنَّهُمْ لَمْ يَرَوْا رَبَّهُمْ، وَلٰكِنَّ مَعْنَى ذٰلِكَ: أَلَمْ تَرَ إِلَى فِعْلِ رَبِّكَ.
Biz dedik ki: “Allâh Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurmuyor mu?
“Rabblerine bakıp dururlar.” (el-Kıyâmet 75/23)
Cehmîler dedi ki: “Hiç şüphesiz “Rabblerine bakıp dururlar”ın manası onların Rabblerinden sevap beklemeleridir. Onlar ancak Rabblerinin Fiilleri’ne ve Kudreti’ne bakarlar.”
Sonra Kur’ân’dan bir âyet okudular:
“Rabbini görmedin mi, gölgeyi nasıl da uzattı?” (el-Furkân 25/45)
Sonra Cehmîler dedi ki: “Allâh şöyle buyurduğunda: “Rabbini görmedin mi?” (el-Furkân 25/45), kullar Rabbleri’ni görmemişlerdir. Lakin mana şu şekildedir: “Rabbinin fiilini görmedin mi?”فَقُلْنَا لَهُمْ: إِنَّ فِعْلَ اللّٰهِ لَمْ يَزَلِ الْعِبَادُ يَرَوْنَهُ، وَإِنَّمَا قَالَ:
﴿وُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ نَاضِرَةٌ ۞ إِلَى رَبِّهَا نَاظِرَةٌ.﴾ [القيامة: ٢٢-٢٣].
فَقَالُوا: إِنَّمَا تَنْظُرُ الثَّوَابَ مِنْ رَبِّهَا.
فَقُلْنَا لَهُمْ: إِنَّهَا مَعَ مَا تَنْتَظِرُ الثَّوَابَ مِنْ رَبِّهَا هِيَ تَرَى رَبَّهَا.
فَقَالُوا: إِنَّ اللّٰهَ لَا يُرَى فِي الدُّنْيَا، وَلَا فِي الْآخِرَةِ!
وَتَلَوْا آيَةً مِنَ الْمُتَشَابِهِ مِنْ قَوْلِ اللّٰهِ جَلَّ ثَنَاؤُهُ:
﴿لَا تُدْرِكُهُ الْأَبْصَارُ وَهُوَ يُدْرِكُ الْأَبْصَارَ.﴾ [الأنعام: ١٠٣].
Biz onlara dedik ki: “Şüphesiz Allâh’ın fiilini kullar sürekli görürler. Allâh Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
“O gün yüzler vardır ışıl ışıl parlar. Rabblerine bakıp dururlar.” (el-Kıyâmet 75/22-23)”
Cehmîler dedi ki: “Kullar sadece Rabblerinden sevabı beklemektedirler[2].”[3]
Bunun üzerine biz onlara dedik ki: “Kullar Rabblerinden sevabı beklemekle beraber Rabbleri’ni de görecekler.”
Bu sebeple Cehmîler şöyle dedi: “Hiç kuşkusuz Allâh Subhânehu ve Teâlâ, ne dünyada ne de âhirette görülemez.”
Bundan sonra müteşâbih âyetlerden olan Allâh Celle Senâuhu’nun şu kavlini okudular:
“Gözler O’nu idrak edemez; O ise bütün gözleri idrak eder.” (el-En’âm 6/103)[4]
فَقُلْنَا: أَخْبِرُونَا عَنِ النَّبِيِّ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ حِينَ قَالَ:
«إِنَّكُمْ سَتَرَوْنَ رَبَّكُمْ كَمَا تَرَوْنَ الْقَمَرَ.»
أَلَيْسَ النَّبِيُّ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَدْ كَانَ يَعْرِفُ مَعْنَى قَوْلِهِ: ﴿لَا تُدْرِكُهُ الْأَبْصَارُ.﴾ [الأنعام: ١٠٣] وَقَالَ:
«إِنَّكُمْ سَتَرَوْنَ رَبَّكُمْ.»
وَقَالَ لِمُوسَى:
﴿لَنْ تَرَانِي.﴾ [الأعراف: ١٤٣] وَلَمْ يَقُلْ ”لَنْ أُرَى“.
Bunun üzerine dedik ki: “Nebî Sallallâhu Aleyhi ve Sellem’in şu buyruğu hakkında bize haber verin:
“Hiç kuşkusuz sizler, ayı gördüğünüz gibi Rabbinizi göreceksiniz.”[5]
Nebî Sallallâhu Aleyhi ve Sellem, Allâh’ın “Gözler O’nu idrak edemez.” (el-En’âm 6/103) kavlinin manasını bilmiyor muydu da şöyle buyurdu?
“Hiç kuşkusuz sizler, Rabbinizi göreceksiniz.”
Aynı şekilde Allâh, Mûsâ Aleyh’is Selâm’a şöyle buyurmuştur:
“Beni asla göremezsin.” (el-A’râf 7/143)
Oysa Allâh, “Ben görülmem”, dememiştir.[6]
فَأَيَّهُمَا أَوْلَى أَنْ يُتَّبَعَ: اَلنَّبِيُّ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ حِينَ قَالَ: «إِنَّكُمْ سَتَرَوْنَ رَبَّكُمْ.»، أَوْ قَوْلُ الْجَهْمِ حِينَ قَالَ ”لَا تَرَوْنَ رَبَّكُمْ“؟!
وَالْأَحَادِيثُ فِي أَيْدِي أَهْلِ الْعِلْمِ عَنِ النَّبِيِّ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَنَّ أَهْلَ الْجَنَّةِ يَرَوْنَ رَبَّهُمْ، لَا يَخْتَلِفُ فِيهَا أَهْلُ الْعِلْمِ.
وَمِنْ حَدِيثِ سُفْيَانَ، عَنْ أَبِي إِسْحَاقَ، عَنْ عَامِرِ بْنِ سَعْدٍ، فِي قَوْلِ اللّٰهِ تَبَارَكَ وَتَعَالَى: ﴿لِلَّذِينَ أَحْسَنُوا الْحُسْنَى وَزِيَادَةٌ.﴾ [يونس: ٢٦]، قَالَ: اَلنَّظَرُ إِلَى وَجْهِ اللّٰهِ.
Şimdi hangisine tâbi olmak evlâdır? Nebî Sallallâhu Aleyhi ve Sellem “Hiç kuşkusuz sizler Kıyâmet Günü Rabbiniz’i göreceksiniz” buyurduğunda ona mı, yoksa “Sizler Rabbiniz’i görmeyeceksiniz” diyen Cehm’in kavline mi?!
Cennet ehlinin Rabbleri’ni göreceklerine dâir Nebî Sallallâhu Aleyhi ve Sellem’den rivayet edilen hadîsler ilim ehlinin elleri arasındadır ve ilim ehli bu hadîsler hakkında ihtilâf etmemiştir…
Süfyân’ın Ebû İshak’dan, onun da Âmir bin Sa’d’den rivayet ettiği hadîste, Allâh Tebâreke ve Teâlâ’nın “Güzel davrananlara hüsna/daha güzeli ve ziyâdesi var.” (Yûnus 10/26) kavli hakkında şöyle demiştir: “Ziyâde, Allâh’ın Vechi’ne (yüzüne) bakmaktır.”[7]
وَمِنْ حَدِيثِ ثَابِتٍ الْبُنَانِيِّ، عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ أَبِي لَيْلَى، عَنْ صُهَيْبٍ، عَنِ النَّبِيِّ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ:
«إِذَا اسْتَقَرَّ أَهْلُ الْجَنَّةِ فِي الْجَنَّةِ نَادَى مُنَادٍ: يَا أَهْلَ الْجَنَّةِ! إِنَّ اللّٰهَ قَدْ وَعَدَكُمُ الزِّيَادَةَ... قَالَ: فَيُكْشَفُ الْحِجَابَ فَيَتَجَلَّى لَهُمْ، فَمَا أَعْطَاهُمْ شَيْئًا كَانَ أَحَبَّ إِلَيْهِمْ مِنَ النَّظَرِ إِلَيْهِ.»
Yine Sâbit el-Bunânî’nin, Abd’ur Rahmân bin Ebi Leylâ’dan, onun da Suheyb Radiyallâhu Anh’dan onun da Nebî Sallallâhu Aleyhi ve Sellem’den rivayet ettiği hadîste şöyle buyurmaktadır:
“Cennet ehli cennette karar kıldığında, bir münâdi şöyle seslenecek: “Ey cennet ehli! Allâh Azze ve Celle size ‘Ziyâde’yi vad etmektedir!..” Nebî Sallallâhu Aleyhi ve Sellem dedi ki: “Bunun üzerine hicâb (perde) kalkacak ve Allâh onlara Kendisini gösterecektir. Öyle ki Allâh, Kendisine bakmalarından daha sevimli gelen bir şeyi onlara bahşetmemişti.”[8]
قَالَ الْإِمَامُ أَحْمَدُ رَحِمَهُ اللّٰهُ: وَإِنَّا لَنَرْجُو أَنْ يَكُونَ الْجَهْمُ وَشِيعَتُهُ مِمَّنْ لَا يَنْظُرُونَ إِلَى رَبِّهِمْ، وَيُحْجَبُونَ عَنِ اللّٰهِ، لِأَنَّ اللّٰهَ يَقُولُ لِلْكُفَّارِ:
﴿كَلَّا إِنَّهُمْ عَنْ رَبِّهِمْ يَوْمَئِذٍ لَمَحْجُوبُونَ.﴾ [المطففين: ١٥].
فَإِذَا كَانَ الْكَافِرُ يُحْجَبُ عَنِ اللّٰهِ، وَالْمُؤْمِنُ يُحْجَبُ عَنِ اللّٰهِ، فَمَا فَضْلُ الْمُؤْمِنِ عَلَى الْكَافِرِ؟!!.
فَالْحَمْدُ لِلّٰهِ الَّذِي لَمْ يَجْعَلْنَا مِثْلَ جَهْمٍ وَشِيعَتِهِ، وَجَعَلَنَا مِمَّنِ اتَّبَعَ، وَلَمْ يَجْعَلْنَا مِمَّنِ ابْتَدَعَ، وَالْحَمْدُ لِلّٰهِ وَحْدَهُ.
İmâm Ahmed Rahimehullâh dedi ki: Bizler Cehm ve şiasının (taraftarlarının), Rabblerine bakmayacak ve Allâh’tan perdelenecek kimselerin arasında bulunacağını gerçekten ümit ederiz.[9] Zira Allâh, kâfirler için şöyle buyurmaktadır:
“Asla; gerçekten onlar, o gün Rabbleri’nden perdelenecekler.” (el-Mutaffifîn 83/15)
Eğer kâfir Allâh’tan perdeleniyorsa ve mümin de Allâh’tan perdeleniyorsa, bu durumda müminin kâfire karşı üstünlüğü nedir?[10]
Bu sebeple bizi Cehm ve şiası gibi kılmayan, bizleri Kitâb ve Sünnet’e tabi olanlardan eyleyip bizleri bidat çıkaranlardan kılmayan Allâh’a hamdolsun ve hamd ancak ortağı bulunmayan Allâh’a mahsûstur…[11]