Tevhide Davet

YEMEN LİDERİ EL-BEKBELÎ’YE MEKTUP | ŞEYH MUHAMMED BİN ABDİL VEHHÂB RAHİMEHULLÂH

Başlatan Subul’us Selâm, 12.05.2024, 01:16

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 3 Ziyaretçiler konuyu incelemekte.

Subul’us Selâm


رِسَالَةٌ إِلَى ‌الْبَكْبَلِيِّ صَاحِبِ الْيَمَنِ

Yemen Lideri el-Bekbelî'ye Mektup1

Şeyh'ul İslam Muhammed bin Abd'il Vehhâb
ve Abd'ul Azîz bin Muhammed bin Su'ûd Rahimehumâllâh

Şeyh'ul İslam Muhammed bin Abd'il Vehhâb'ın Yemen'in liderine gönderdiği bir mektubu vardır.

Rahmân ve Rahîm olan Allâh'ın adıyla,

Kitabı'nda hakkı indiren, Kitabı'nı akıl sahipleri için bir öğüt kılan, ihsanda bulunduğu kullarını doğruya, yani cevapları bulmaya ileten Allâh'a hamd olsun.

Yıldızlar doğup battıkça, gökten sağanak yağmur boşaldıkça Allâh'ın salatı, selamı ve bereketi Nebî'si, Rasûl'ü ve yarattıklarının en seçkini olan Muhammed'e, onun ailesine, taraftarlarına ve ashabının hepsinin üzerine olsun.

Abd'ul Azîz bin Muhammed bin Su'ûd ve Muhammed bin Abd'il Vehhâb'dan,

Allâh yolunda kardeşimiz Ahmed bin Muhammed el-Adîlî el-Bekbelî'ye, Allâh onu her türlü kötülükten korusun, ona sürekli kalacak olan salih ameller işlemeyi nasip etsin, onu her türlü beladan korusun, iyi amellerini arttırsın ve kötü amellerini bağışlasın.

Allâh'ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.

Bundan sonra:

Mektubunuz bize ulaştı. Gerek zikrettiğiniz sorular gerekse uzaktan size dair bize gelen haberler ve bizim ne üzere olduğumuz ile insanları neye davet ettiğimize dair sorduklarınız gönlümüzü mutlu kılmıştır.

Bunun üzerine biz de sizin şüphelerinizi tafsilatlı açıklamalarla gidermek ve size delilleri ile racih olan kavli açıklamak istedik. Allâh Subhânehu ve Teâlâ'dan sizleri ve bizleri en güzel yol ve menhec üzere suluk etmeyi nasip eylemesini dileriz.

Üzerinde bulunduğumuz dine gelince; Allâh'ın kendisi hakkında şöyle buyurduğu İslam dinidir:

"Kim İslâm'dan başka bir din ararsa, (bilsin ki o din) ondan kabul edilmeyecek ve o ahirette hüsrana uğrayanlardan olacaktır." (Âl-i İmrân, 3/85)

İnsanları davet ettiğimiz şeye gelince; biz Allâh'ın, kendisi hakkında Nebî'si Sallallâhu Aleyhi ve Sellem'e hitaben şöyle buyurduğu tevhide davet ederiz:

"De ki: -Bu, benim yolumdur; ben ve bana uyanlar basiretle Allâh'a çağırırız. Allâh'ı tenzih ederim. Ben asla müşriklerden değilim." (Yûsuf, 12/108)

Yine Allâhu Teâlâ'nın şu kavli:

"Mescitler Allâh'ındır. O halde Allâh ile birlikte başkasına dua (ibadet) etmeyin." (el-Cin, 72/18)

İnsanları kendisinden nehyettiğimiz şeye gelince, biz insanları, Allâh'ın kendisi hakkında şöyle buyurduğu şirkten nehyederiz:

"Kim Allâh'a şirk koşarsa, Allâh ona cenneti haram kılar, onun yeri cehennemdir." (el-Mâ'ide, 5/72)

Yine Allâhu Teâlâ'nın, Nebî'si Sallallâhu Aleyhi ve Sellem'e sakındırma babından şu buyruğudur ki o ve kardeşleri (diğer nebiler), şirkten münezzehtir:

"Andolsun, sana ve senden önceki peygamberlere şöyle vahyedildi: Eğer Allâh'a ortak koşarsan elbette amelin boşa çıkar ve elbette ziyana uğrayanlardan olursun. Bilâkis Allâh'a ibadet et ve şükredenlerden ol." (ez-Zumer, 39/65-66)

Bundan başka da (şirkten nehyetmeye dair) birçok ayet vardır. Biz insanlarla bu uğurda savaşırız, nitekim Allâhu Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

"Fitne," yani şirk, "ortadan kalkıp din büsbütün Allâh'ın oluncaya kadar onlarla savaşın." (el-Enfâl, 8/39)

Allâhu Teâlâ yine şöyle buyurmaktadır:

"Müşrikleri bulduğunuz yerde öldürün; onları yakalayıp hapsedin; her gözetleme yerinde onları bekleyin. Eğer tevbe eder, namaz kılar ve zekat verirlerse yollarını serbest bırakın." (et-Tevbe, 9/5)

Rasûlullâh Sallallâhu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

"Allâh'tan başka -ibadete layık, hak- ilah olmadığına ve Muhammed'in Allâh'ın Rasûl'ü olduğuna şahitlik edinceye, namaz kılıncaya ve zekât verinceye kadar insanlarla savaşmakla emrolundum. Şayet bunu yaparlarsa İslâm'ın hakkı hariç kanlarını ve mallarını benden korumuş olurlar, hesaplarını görmek ise Allâh Azze ve Celle'ye aittir."2

Yine Allâhu Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

"Bil ki Allâh'tan başka hiçbir -ibadete layık, hak- ilâh yoktur." (Muhammed, 47/19)

Allâh Subhânehu bu kelimeyi "kopmak bilmeyen sapasağlam bir kulp" ve "takva kelimesi" olarak isimlendirdiği halde Tağutlar bu kelimeyi "fücur kelimesi" olarak isimlendirmişlerdir. Onlara göre her kim La İlahe İllallâh derse kanı ve malını korumuş olur, İslam'ın beş esasını yerle bir edip, imanın altı esasını inkâr etse bile!

İtikadımızın hakikati, imanın kalp ile tasdik etmek, dil ile ikrar edip azalarla amel etmek olduğudur. Ancak münafıklar La İlahe İllallâh demelerine, hatta namaz kılıp, zekât verip, oruç tutup, hacca gidip cihad etmelerine rağmen ateşin en alt derecesindedirler. Hatta Firavun ailesinin bile altında ateşin en alt derecesindedirler.

Allâh Subhânehu'nun, Bel'âm hakkında anlattıkları ve Allâh'ın onu, İsm-i Azam'ı bilmesi bir yana, sahip olduğu ilmine rağmen köpeğe benzetmesi de buna benzer.

"İlmiyle amel etmeyen bir alime... Putperestlerden bile önce azap edile."3

İçtihad'ın hakikati hakkında bahsettiklerinize gelince, biz Kitap, Sünnet ve bu ümmetin salih selefinin ve de Ebû Hanîfe en-Nu'mân bin Sâbit, Mâlik bin Enes, Muhammed bin İdrîs (eş-Şâfi'î) ve Ahmed bin Hanbel Rahimehumullâhu Teâlâ'dan oluşan dört imamın görüşlerinden mutemet olanların mukallidiyiz.

İmanın hakikati hakkındaki sorunuza gelince, iman tasdiktir, salih amellerle artar ve aksiyle eksilir. Allâhu Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

"İman edenlerin imanı artsın diye..." (el-Muddessir, 74/31)

Allâhu Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

"O (nazil olan sure), iman eden kimselerin imanını artırmıştır. Onlar, bunu birbirlerine müjdelerler." (et-Tevbe, 9/124)

Yine Allâhu Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

"Müminler ancak, Allâh anıldığı zaman kalpleri ürperen, ayetleri kendilerine okununca imanları artanlardır." (el-Enfâl, 8/2)

Buna benzer ayetler çoktur. Eş-Şeybânî Rahimehullâh şöyle demiştir:

"İmanımız söz, fiil ve niyettir... Takva ile artar, kötülük ile eksilir."4

Yine Rasûlullâh Sallallâhu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:

"İman yetmiş küsur şubedir. En üst mertebesi La İlahe İllallâh sözü, en alt mertebesi ise yoldan eziyet veren bir şeyi kaldırmaktır."5

Rasûlullâh Sallallâhu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:

"Şayet gücü yetmezse kalbi ile değiştirsin ki bu imanın en zayıf mertebesidir."6

Allâhu Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

"Kim de orada zulmederek haktan sapmak isterse, Biz ona elem dolu bir azaptan tattıracağız. Hani biz İbrâhîm'e, Kabe'nin yerini, Bana hiçbir şeyi ortak koşma; evimi, tavaf edenler, namaz kılanlar, rükû ve secde edenler için temizle, diye belirlemiştik." (el-Hacc, 22/25-26)

Allâhu Teâlâ'nın haklarında şöyle dediği tağutlara gelince:

"Hahamlarını ve rahiplerini Allah'tan başka rabler edindiler." (et-Tevbe, 9/31)

Onlar şöyle dedi: "Mekke'nin fasıkları cenneti dolduracaktır!" Halbuki orada yapılan iyilikler kat kat arttığı gibi, kötülükler de kat kat arttırılır. Fakat, iş tam tersine dönmüştür. Hatta o kadar ki zinayla tanınan Huteym kabilesine mensup kadınlar ve Mısırlı kadınlar büyük Hacc günü kafileler halinde gelirler ve eşrafın hepsinin, onlarla açıktan zina yaptığı maruftur. Livata yapanlar, şirk ehli, Rafıziler ve Allâh ve Rasûlü'nün düşmanı olan bütün taifeler Mekke'de güven içinde olduğu da maruftur. Aynı şekilde Ebû Tâlib'e dua edenler güven içindedir. Allâh'ı tevhid edip ona tazim edenlerin ise oraya girmesi yasaktır. Hatta onlar Kabe'ye sığınsa himayelerine almazlar. Ama Ebû Tâlib (Kubbesi) ve Huteym kabilesinden kadınlar, kendilerine sığınanları himayesine alır.

"Seni eksikliklerden uzak tutarız Allâh'ım! Bu, çok büyük bir iftiradır." (en-Nûr, 24/16)

"Üstelik onun (Mescid-i Haram'ın) sahipleri de değiller. Onun sahipleri yalnızca muttakilerdir. Fakat onların çokları bunu bilmez." (el-Enfâl, 8/34)

Biz nakle muhalif olan ve aklın inkâr ettiği bir şeyle gelmedik. Lakin bu kişiler amel etmedikleri şeyleri söylerler, ama biz hem söyler hem de amel ederiz.

"Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allâh katında büyük gazap gerektiren bir iştir." (es-Saff 61/3)

Putperestlerle, Rasûlullâh Sallallâhu Aleyhi ve Sellem'in savaştığı gibi savaşırız. Namazı terk edenlerle, zekâtı vermeyenlerle, bu ümmetin sıddığı Ebû Bekir es-Sıddîk Radiyallâhu Anh'ın zekâtı vermeyenlerle savaştığı gibi savaşırız.

Ancak durum, ancak Varaka Bin Nevfel'in söylediği gibidir: "Senin getirdiğin bu dava ile gelen hiç kimse yoktur ki düşmanlığa uğramamış, eziyet görmemiş ve yurdundan çıkarılmış olmasın!"

Yeterli gelecek kadar az olan, çok ve oyalayıcı olandan hayırlıdır.

Allâh'ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.




1- Er-Rasâil'uş Şahsiyye, 14. Mektup, sf. 94-98; ed-Durar'us Seniyye, 1/94-99.

2- Buhârî, Hadis no: 25; Muslim, Hadis no: 21-22.

3- Bu beyitler Şâfi'î ulemasından İbnu Raslân'a (844 H) aittir. (İbnu Raslân, ez-Zubd, sf. 4)

4- Mecmû'ul Mutûn'il Kebîr içerisinde bulunan eş-Şeybâniyye, sf. 37.

5- Muslim, Hadis no: 35.

6- Muslim, Hadis no: 49.
"Eğer cahil ısrar ederse, büyüklenirse, sapıklığında ve dalaletinde kararlıysa, körlüğü hidayete seçmişse ve içerisine düşüp kendisi hakkında cedelleştiği şey, kendisini işleyen şahsı Müslümanlar fırkasından müşrikler zümresine çıkaran büyük şirk kapsamındansa, bu durumda adil hüküm, kılıçtır!" (el-Feth'ur Rabbânî min Fetâvâ'l İmâm eş-Şevkânî, 1/185)

🡱 🡳

Benzer Konular (5)