Hüküm Tağutu ve Tağuta Muhakeme1
Şeyh Suleymân bin Sehmân (1349 H)
Rahimehullâhu Teâlâ
Şeyh Suleymân bin Sehmân Rahimehullâhu Teâlâ yine şöyle dedi:[Tağut'un ve Tağut'tan İçtinap Etmenin Tanımı]Bismillâh'ir Rahmân'ir Rahîm.
Bu, Tağut'un beyanı ve ondan içtinap etmenin vacip oluşu hakkında ibarelerdir. Allâhu Teâlâ şöyle buyurmaktadır:ﵟلَآ إِكۡرَاهَ فِي ٱلدِّينِۖ قَد تَّبَيَّنَ ٱلرُّشۡدُ مِنَ ٱلۡغَيِّۚ فَمَن يَكۡفُرۡ بِٱلطَّٰغُوتِ وَيُؤۡمِنۢ بِٱللَّهِ فَقَدِ ٱسۡتَمۡسَكَ بِٱلۡعُرۡوَةِ ٱلۡوُثۡقَىٰ لَا ٱنفِصَامَ لَهَاۗ وَٱللَّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌﵞ [البقرة: 256]
"Dinde zorlama yoktur. Şüphesiz, rüşd (doğruluk, hak) sapıklıktan ayrılmıştır. Kim Tağut'u reddedip Allâh'a iman ederse kopmak bilmeyen sağlam kulpa yapışmış olur. Allâh Semî'dir (her şeyi işitendir), Alîm'dir (her şeyi bilendir)." (el-Bakara, 2/256)
Allâhu Teâlâ bu ayette Urvet'ul Vuskâ'ya (sağlam kulpa) sımsıkı sarılan kişinin Tağut'u reddeden kişi olduğunu beyan etti. Allâhu Teâlâ bu ayette Tağut'u reddetmeyi Allâh'a iman etmenin önüne aldı, zira ihtimaldir ki bir kişi Tağut'tan içtinap etmemesine rağmen Allâh'a iman ettiğini iddia eder ve onun iddiası bir yalan olur.
Allâhu Teâlâ şöyle buyurmaktadır:ﵟوَلَقَدۡ بَعَثۡنَا فِي كُلِّ أُمَّةٖ رَّسُولًا أَنِ ٱعۡبُدُواْ ٱللَّهَ وَٱجۡتَنِبُواْ ٱلطَّٰغُوتَۖﵞ [النحل: 36]
"Andolsun ki biz her ümmete, 'Allâh'a ibadet edin ve Tağut'tan sakının!' diye (emretmeleri için) bir Rasûl gönderdik..." (en-Nahl, 16/36)
Allâhu Teâlâ bu ayette tüm Rasûllerin, Tağut'tan içtinap etmekle gönderildiklerini haber verdi. Her kim Tağut'tan içtinap etmezse, tüm Rasûller'e muhalefet etmiştir. Allâhu Teâlâ şöyle buyurmaktadır:ﵟوَٱلَّذِينَ ٱجۡتَنَبُواْ ٱلطَّٰغُوتَ أَن يَعۡبُدُوهَا وَأَنَابُوٓاْ إِلَى ٱللَّهِ لَهُمُ ٱلۡبُشۡرَىٰۚﵞ [الزمر: 17]
"Tağut'tan, ona kulluk etmekten kaçınan ve içtenlikle Allâh'a yönelenler için müjde vardır." (ez-Zumer, 39/17)
Bu ayetlerde, Tağut'tan içtinap etmenin vucubiyetine dair birçok vecihten hüccet bulunmaktadır. İçtinaptan maksat kalp ile buğzedip ona düşmanlık etmek, dil ile sebbedip (tahkir edip) onu kötülemek ve kudret olduğunda da el ile izale etmek ve onunla yolları ayırmaktır. Herkim bunları yapmaksızın Tağut'tan içtinap ettiğini iddia ederse doğruyu söylememiştir.
Tağut'un hakikati ve ondan kastedilene gelince, onlar hakkında selefin ibareleri çoktur. Tağut hakkında söylenilen en güzel söz, İbn'ul Kayyim Rahimehullâhu Teâlâ'nın şöyle dediği yerdeki kelamıdır:
"Tağut, kulun haddini aşmasına sebep olan, (Allâh'tan başka) ibadet edilen her mabut, (Allâh'ın dışında) kendisine tabi olunan ve kendisine itaat edilen her şeydir. Dolayısıyla her kavmin Tağut'u, Allâh ve Rasûlü yerine kendisine muhakeme oldukları, Allâh'ın dışında ibadet ettikleri, Allâh'tan bir öngörü gelmemiş olmasına rağmen itaat ettikleri veya Allâh'a itaat olduğunu bilmedikleri konularda kendisine itaat ettikleri kişidir. İşte bunlar, kâinatın Tağutları'dır. Tağutu düşündüğünde ve insanların Tağut'un yanındaki ahvalini düşündüğünde, çoğunluğun Allâh'a ibadet etmekten yüz çevirip Tağut'a ibadet edenlerden olduklarını, Allâh'a itaatten ve O'nun Rasûlü'ne tabi olmaktan yüz çevirip Tağut'a itaat edip ona tabi olanlardan olduklarını görürsün."
İbn'ul Kayyım'dan alıntı sona erdi.2
İbn'ul Kayyım'ın sözünün hâsılı, Tağut'un üç çeşit olmasıdır:
1) Hüküm Tağut'u;
2) İbadet Tağut'u ve
3) İtaat ve tabi olma Tağut'u.
1- Ed-Durar'us Seniyye, 10/502-511.
2- İbn'ul Kayyım, İ'lâm'ul Muvakki'în, Dâr'ul Kutub'il İlmiyye, 1/40.