Kullâbiyye Taifesinin İmamı, İmam Ebû Muhammed Abdullâh bin Sa'îd bin Kullâb'ın Görüşünün ZikriAllâh'ın sıfatlarını, yukarıda olmasını ve arşının üzerinde olmasını kabul etme hususunda ve Cehmiyye'nin görüşünü inkâr etme hususunda insanların en önde gelenlerindendi. O, ihtiyari fiillerin, Rabbin zatı ile kaim olduğunu inkâr edenlerden ve Kuran, (Allâh'ın) zatı ile kaim olarak bir manadır ve de o dört mana üzeredir diyenlerden, bilinen ilk kişidir.[220]Ebu'l Abbâs el-Kalânisî ve Ebu'l Hasan el-Eş'arî ona destek oldular ancak Ebu'l Hasan el-Eş'arî, bazı şeylerde ona muhalefet etti. Lakin Eş'arî, İnşallahu Teâlâ, lafızlarıyla birlikte nakledilecek olan sözlerinde olduğu gibi, Allâh'ın sıfatlarını, yukarıda olmasını ve arşının üzerinde olmasını kabul etme hususunda İbnu Kullâb'ın yolu üzeredir.İbnu Fûrak, İbnu Kullâb'ın sözlerini derlediği el-Mucerrad isimli kitabında onun şöyle dediğini nakleder:"Allâh'ın âlemin içinde veya dışında olmadığını söyleyen, aklın da naklin de dışına çıkmış, düpedüz Allâh'ın varlığını nefyetmiştir. Çünkü ona, Allâh'ı yok olmakla vasıflandır denilse, bundan fazlasını söyleyemez. Böyle diyen kişi, Allâh'ın verdiği haberleri de reddetmiş ve ne bir nassın ne de aklın caiz gördüğü bir şeyi söylemiştir." [221] İbnu Kullâb sonra şöyle dedi: "Allâh indinde mahlukatın en seçkini ve yaratıkların en iyisi olan Rasûlullâh Sallallâhu Aleyhi ve Sellem, Allâh'ın nerede olduğunu mahlukat arasında en iyi bilendir ve o, Allâh'ın gökte olduğunu söyleyenin bu sözünü tasvip edip onun mümin olduğuna şehâdet etmiştir, ancak Cehm bin Safvân ve ashabı, Allâh hakkında nerede sorusunun sorulmasını caiz görmüyor ve nerede olduğunu söylemenin mümkün olmadığını söylüyorlar." [222] İbnu Kullâb şöyle dedi: "Eğer bu bir hata olsaydı, Rasûlullâh Sallallâhu Aleyhi ve Sellem buna karşı çıkma hususunda daha fazla hak sahibiydi ve bunu söyleyen cariyeye şöyle demesi gerekirdi: "Böyle deme! Bu sözünle Allâh'ın sınırlı olduğunu ve bir yerde olup başka yerde olmadığını vehmettiriyorsun. Ancak Allâh her yerdedir diyesin, zira dediğin yanlıştır, doğrusu ise budur!"Ne var ki, Rasûlullâh Sallallâhu Aleyhi ve Sellem böyle bir şey demedi ve cariyenin bu sözünün ne anlama geldiğini ve onun imandan olduğunu, dahası, onun kendisini söyleyenin imanını gerektiren bir şey olduğunu bilmesine rağmen bunu caiz gördü. Bu sebepledir ki bu sözü söylediği zaman Rasûlullâh Sallallâhu Aleyhi ve Sellem o cariyenin imanına şahitlik etti.Kitap bunu söylemiş ve buna şahitlik etmişken, en açık ve en vurgulanmış biçimde fıtratın bünyesine ve insanların bilgilerine yerleştirilmişken, hak nasıl bunun aksi olabilir ki?Zira Arap olsun, acem olsun; hatta mümin veya kâfir olsun, her kime "Rabbin nerededir?" diyerek O'nun hakkında sorsan, mutlaka: "Semadadır," karşılığını alırsın. Dili varsa, bunu açık açık söyler, eğer dili yoksa eliyle ima eder veya gözüyle işaret eder, ama hiçbir zaman başka yerlere işaret etmez.Aklına dua geldiğinde ellerini göğe kaldırmayan bir kişiyi görmedik. Cehmiyye dışında da kendisine Rabbi hakkında sorulduğunda -onların dediği gibi- "Her mekândadır," diyen başka kimseyi de bulamadık. Bunun yanı sıra, onlar, insanların en faziletlisi olduklarını iddia ediyorlar. Buna göre akıllar yitirilmiş ve rivayetler sakıt olmuş ama Cehm ve onunla beraber olan elli kişi hidayet bulmuş! Fitnelerin saptırmalarından Allâh'a sığınırız."Sözleri burada bitti. [223]
[220] İbnu Teymiyye Rahimehullâh'ın vasf ettiği şekliyle, sünnet ve bidat ehlinden akıl sahiplerinin cumhuru nezdinde fasitliği zorunlu olarak bilinen İbn Kullâb'ın bu görüşü, ehlisünnete muhaliftir. Geniş izahat için bkz. Mecmû'u Fetâvâ Şeyh'il İslâm Ahmed İbni Teymiyye, 12/162-234; İbnu Ebi'l İzz el-Hanefî, Şerh'ul Akîdet'it Tahâviyye, Mu'esseset'ur Risâle, 1/172-174; Ahmed bin Îsâ, Tevdîh'ul Mekâsid, 1/266-268.
[221] İbn'ul Kayyim, İctimâ'ul Cuyûş'il İslâmiyye, Dâru Atâ'ât'il İlm, sf. 433.
[222] Yakın lafızlarla İbn'ul Kayyim, İctimâ'ul Cuyûş'il İslâmiyye, Dâru Atâ'ât'il İlm, sf. 435.
[223] İbn'ul Kayyim, İctimâ'ul Cuyûş'il İslâmiyye, Dâru Atâ'ât'il İlm, sf. 435-436.