محمد بن يوسف المواق (٨٩٧)
Muhammed bin Yûsuf el-Mevvâk (897H)«التاج والإكليل لمختصر خليل» (4/ 546):
«(وإرسال مصحف لهم) . ابن الماجشون: لو أن الطاغية كتب إلى السلطان أن يبعث إليه مصحفا يتدبره إليه فلا ينبغي أن يفعل وليس هذا وجه الدعوة وهم أنجاس وأهل طعنة وبغض في الإسلام وأهله، وإن طلبك كافر أن تعلمه القرآن فلا تفعل لأنه جنب. ولا بأس أن يقرأ عليه القرآن يحتج به عليه. انتهى من ابن يونس.
وقال عياض: أجاز الفقهاء الكتب لهم بالآية ونحوها في الكتاب يدعون بها إلى الإسلام والموعظة»
"Metin: Onlara Mushaf göndermek.
İbn'ul Mâcişûn şöyle dedi: "Eğer bir tâğût, sultana yazıp da üzerinde tedebbür etmek için bir Mushaf göndermesini isterse, sultanın bunu yapmaması gerekir. Bunda davet veçhi yoktur, zira onlar necistir, Kur'ân'a tan ederler ve İslâm ile ehline buğz ederler. Kâfir senden ona Kur'ân öğretmeni isterse bunu yapma, zira o cünüptür. Bir adamın kâfirlere Kur'ân okumasında ve bununla onların aleyhine ihticac etmesinde ise bir beis yoktur. İbnu Yûnus'dan nakil sona erdi.
İyâd şöyle dedi: Mektup, İslâm'a davet ve vaaz için yazıldıysa fukaha bir ayet ve benzerini içine yazmayı caiz gördü." (Muhammed bin Yûsuf el-Mevvâk, et-Tâcu ve'l İklîl, 4/546)«التاج والإكليل لمختصر خليل» (4/ 554):
«(واحتجاج عليهم بقرآن) تقدم: لا بأس أن يقرأ عليهم القرآن يحتج به عليهم (وبعث كتاب فيه كالآية) تقدم نقل عياض هذا عن الفقهاء»
"Metin: Onlara Kur'ân ile ihticac etmek.
Bu daha önce geçmişti: kâfirlere Kur'ân okumakta ve bununla onların aleyhine ihticac etmekte ise bir beis yoktur.
Metin: Onlara bir ayet gibi bir şeyi mektubun içinde göndermek.
Bunun hakkında İyâd'ın fukahadan naklettiği geçmişti." (Muhammed bin Yûsuf el-Mevvâk, et-Tâcu ve'l İklîl, 4/554)المكناسي، ابن غازي (٩١٩)
İbnu Gâzî el-Mıknâsî (919H)«شفاء الغليل في حل مقفل خليل» (1/ 408):
«واحْتِجَاجٌ عَلَيْهِمْ بِقُرْآنٍ وبَعْثُ كِتَابٍ فِيهِ كَالآيَةِ»
"...Onlara Kur'ân ile ihticac etmek ve onlara bir ayet gibi bir şeyi mektubun içinde göndermek (caizdir)." (İbnu Gâzî el-Mıknâsî, Şifâ'ul Galîl fî Hilli Mikfel Halîl, 1/408)التتائي (٩٤٢)
Tettâ'î (942H)«جواهر الدرر في حل ألفاظ المختصر» (3/ 506):
«وجاز احتجاج عليهم بقرآن عليهم عند أمن السب وبعث كتاب إليهم فيه كالآية ونحوها»
"Sebbetmelerinden emin olunduğunda onlara Kur'ân ile ihticac etmek ve bir ayet ve benzeri gibi bir şey içerisinde olan mektubu göndermek caizdir." (Tettâ'î, Cevâhir'ud Durer, 3/506)الرعيني، الحطاب (٩٥٤)
Ru'aynî el-Hattâb (954H)«مواهب الجليل في شرح مختصر خليل» (3/ 352):
«ص (وإرسال مصحف لهم)
ش: تصوره ظاهر.
(فروع الأول) قال ابن عبد السلام وأجاز مالك وأبو حنيفة والشافعي أن يقرأ عليهم القرآن وأن يبعث إليهم بالكتاب فيه آيات من القرآن والأحاديث بذلك كثيرة، وسيقول المؤلف: واحتجاج عليهم بقرآن وبعث كتاب فيه كالآية.
(الثاني) لا يجوز تعليم الكافر القرآن ولا الفقه، نقله في التوضيح.
(الثالث)»
«مواهب الجليل في شرح مختصر خليل» (3/ 353):
«كره مالك وغيره أن يعطى الكافر درهما فيه آية من القرآن، ولا خلاف فيه إذا كانت آية تامة، وإنما اختلفوا إذا كان فيه اسم من أسماء الله تعالى ولم تكن الدراهم عليها اسم الله تعالى، وإنما ضربت دراهم الإسلام في أيام عبد الملك بن مروان، انتهى. من التوضيح»
Asıl metin: Onlara Mushaf göndermek.
Şerh: Bunun şekli apaçıktır.
Birinci alt-başlık: İbnu Abd'is Selâm şöyle dedi: "Mâlik, Ebû Hanîfe ve Şâfi'î, kâfirlere Kur'ân okumaya ve onlara içerisinde çokça Kur'ân'dan ayetler bulunan bir mektup göndermeye cevaz vermiştir. Bu husustaki hadisler çoktur." Müellif ileride şöyle diyecektir: "Onlara Kur'ân ile ihticac etmek ve içerisinde bir ayet gibi bir şey olan mektup göndermek.
İkinci alt-başlık: Kâfire Kur'ân öğretmek de fıkıh öğretmek de caiz değildir. Bunu et-Tevdîh'te nakletti.
Üçüncü alt-başlık: Mâlik ve başkaları üzerinde Kur'ân'dan bir âyet yazan dirhemi Kâfir'e vermeyi kerih gördü. Üzerinde tam bir âyet yazılı olduğunda bunun haramlığı hususunda ihtilaf yoktur. Ancak üzerinde Allâhu Teâlâ'nın isimlerinden bir isim olması hususunda ihtilaf ettiler. Dirhemlerin üstünde Allâhu Teâlâ'nın ismi yoktu, ancak Abd'ul Melik bin Mervân zamanında İslâm'ın dirhemlerinin üzerine Allâhu Teâlâ'nın ismi darp edilmeye başladı. Et-Tevdîh'ten yapılan alıntı sona erdi." (Ru'aynî el-Hattâb, Mevâhib'ul Celîl, 3/352-353)الزرقاني، عبد الباقي (١٠٩٩)
Abd'ul Bâkî ez-Zurkânî (1099H)«شرح الزرقاني على مختصر خليل وحاشية البناني» (3/ 211):
«(واحتجاج عليهم بقرآن) ظاهره ولو أكثر إن أمن سبهم له أو لمن أنزل عليه وإلا حرم وينبغي تقييده بما إذا لم ينفع مع سبهم له وأراد بالاحتجاج التلاوة عليهم لعلهم يرجعون لا المحاجة التي يقول الخصم بالحجية فيها لأنهم غير قائلين به حال التلاوة عليهم (وبعث كتاب) إن أمن سبهم وامتهانهم له (فيه كالآية) والآيتين والثلاثة وفي الشارح عن ابن عبد السلام التعبير بالآيات وهو يشمل أكثر من ذلك أيضًا وكذا فيه حديث شاهد عليهم كما يظهر والضمير في عليهم للكفار مطلقًا لا خصوص روم وترك»
"Metin: Onlara Kur'ân ile ihticac etmek...
Bunun zahiri, ayetler çok olsa da böyle olduğudur. Eğer Kur'ân'a veya Kur'ân'ın nazil olduğu kişiye (Rasûlullâh Sallallâhu Aleyhi ve Sellem'e) sebbetmeyeceklerinden eminse caizdir, aksi takdirde değildir. Haramlığın, sebbetmelerine rağmen faydası olmamasıyla kayıtlanması gerekir.
İhticac ile kastedilen dönmeleri umulduğu için onlara tilavet etmektir. İhticacla kastedilen, okunan Kuran'ın içerisindeki hüccet yönünü hasmın dile getirdiği tartışma/münakaşa değildir, zira onlara Kuran tilavet edilirken onu savunmazlar.
Metin: Onlara kitap göndermek...
Eğer sebbetmelerinden ve aşağılamalarından eminse.
Metin: İçerisinde bir ayet gibi bir şey olan...
İki ayet, üç ayet gibi bir şey olan. Şârih, İbnu Abd'is Selâm'ın bunu ayetler diye açıkladığını nakletti. Bu tabi ki üç ayetten fazlasını da kapsar.
Keza bu hususta hadis de vardır. Onların aleyhlerine şahit olarak mektup göndermek, zahir olduğu gibi caizdir. Onlar ibaresindeki zamir mutlak anlamda kâfirleri kapsayan bir zamirdir, sadece Rumlara ve Türklere has değildir." (Abd'ul Bâkî ez-Zurkânî, Şerh'uz Zurkânî alâ Muhtasari Halîl, 3/211)الخرشي = الخراشي (١١٠١)
Hirşî/Harâşî (1101H)«شرح الخرشي على مختصر خليل - ومعه حاشية العدوي» (3/ 115):
(ص) وإرسال مصحف لهم وسفر به لأرضهم كمرأة إلا في جيش أمن (ش) يعني أنه يحرم علينا أن نرسل المصحف إلى أرض الحرب خشية الإهانة وأيضا لم يتحرزوا عن النجاسة فيمسوه بها وهو منزه عن ذلك ولا بأس أن نرسل الكتاب إلى دار الحرب فيه الآيات من القرآن والأحاديث ندعوهم بذلك إلى الإسلام، وكذلك يحرم علينا أن نسافر بالمصحف إلى أرض الكفر، ولو كان الجيش آمنا خيفة أن يسقط منا ولا نشعر به فتناله الإهانة وتصغير ما عظم الله، وكذلك يحرم علينا السفر بالمرأة في أرض الحرب إذا كانت مع غير جيش أمن. وأما معه فإنه يجوز السفر بها إلى أرض الحرب؛ لأنها تنبه عن نفسها والمصحف قد يسقط ولا يشعر به وصح «أنه - عليه الصلاة والسلام - كان يقرع بين نسائه إذا غزا لوجود الأمن معه»
"Asıl metin: Yine, güvenilir bir ordu içerisinde olmaları müstesna, Mushaf ile onların diyarına sefere çıkmak kadınla çıkmak gibidir.
Şerh: Yani, küçümsemeleri korkusundan harp diyarına Mushaf göndermemiz haramdır. Yine onlar necasetten sakınmazlar ve bu halde Kur'ân'a dokunurlar. Mushaf ise bundan münezzehtir. Kendisiyle İslâm'a çağırdığımız bir mektubu içerisinde Kur'ân'dan ayetler ve hadisler ile Dâr'ul Harb'e göndermekte bir beis yoktur. Yine aynı şekilde Mushaf ile Küfür diyarına sefer etmemiz haramdır. Eğer güvenilir bir orduyla giriliyorsa da böyledir, zira fark edilmeden düşürülebilir, böylece de Allâh'ın azim kıldığı bir şey küçümsenip alçaltılır. Yine güvenilir bir ordu olmaksızın kadın ile Dâr'ul Harb'e sefer etmemiz de haramdır. Güvenilir bir ordu olunca kadınlar ile harb diyarına sefer etmek caizdir, zira kadın kendisini fark ettirir, Mushaf ise fark edilmeden düşürülebilir. Rasûlullâh Aleyh'is Salâtu ve's Selâm'ın, güvenilir olduğu için gazvelere kadınlarını kura ile seçip götürdüğü sahihtir." (Hirşî/Harâşî, Şerh alâ Muhtasar Halîl, 3/115)«شرح الخرشي على مختصر خليل - ومعه حاشية العدوي» (3/ 120):
«(ص) واحتجاج عليهم بقرآن وبعث كتاب فيه كالآية (ش) يعني أنه يجوز إذا جادلونا أن نحتج عليهم بالقرآن إذا أمنا من سبهم له أو لمن أنزل عليه لقوله تعالى {قل يا أهل الكتاب تعالوا إلى كلمة سواء بيننا وبينكم ألا نعبد إلا الله ولا نشرك به شيئا ولا يتخذ بعضنا بعضا أربابا من دون الله} [آل عمران: 64] ويجوز أيضا بعث الكتاب إلى أرض الحرب فيه الآيات من القرآن والأحاديث لندعوهم إلى الإسلام فقوله عليهم أي على الكفار مطلقا لا بخصوص كونهم روما وتركا»
"Asıl metin: Onlara Kur'ân ile ihticac etmek ve onlara bir ayet gibi bir şeyi mektubun içinde göndermek.
Şerh: Yani, eğer Kur'ân'a veya Kur'ân'ın nazil olduğu kişiye (Rasûlullâh Sallallâhu Aleyhi ve Sellem'e) sebbetmeyeceklerinden eminsek bizimle cedelleştiklerinde onlara Kur'ân ile ihticac etmemiz caizdir. Zira Allâhu Teâlâ şöyle buyurmaktadır: "De ki: "Ey kitap ehli! Bizimle sizin aranızda ortak bir söze gelin: Yalnız Allah'a ibadet edelim. O'na hiçbir şeyi ortak koşmayalım. Allah'ı bırakıp da kimimiz kimimizi ilâh edinmesin." (Âl-i İmrân, 3/64) İslâm'a davet etmek için harp diyarına Kur'ân'dan ayetler ve hadisler içerisinde olan bir mektubu göndermemiz caizdir. "Onlara" sözü, yani mutlak anlamda küffar, sadece hususen Rumlar ve Türkler değil." (Hirşî/Harâşî, Şerh alâ Muhtasar Halîl, 3/120)العدوي (١١٨٩)
Adevî (1189H)«شرح الخرشي على مختصر خليل - ومعه حاشية العدوي» (3/ 115):
«(قوله خشية الإهانة) أي بوضعه في الأرض والمشي عليه بنعالهم (قوله فيه الآيات إلخ) يتعارض معنى الجزء من القرآن إلا أن في شرح عب أن المراد بالمصحف ما قابل الكتاب الذي فيه كالآية وينبغي تحريم السفر بكتب الحديث كالبخاري لاشتماله على آيات كثيرة وحرمة ما ذكر، ولو طلبه الملك ليتدبره خشية الإهانة (قوله والمصحف قد يسقط ولا نشعر به) فيأخذونه فتحصل منهم إهانته»
"Şu sözü: Küçümsenmesi korkusu olduğu için.
Yani yere koyup nalınlarıyla çiğnemeleri.
Şu sözü: İçerisinde ayetler olan. İla ahir.
Bu Kur'ân'dan bir cüzün manası ile çelişiyor. Ancak Abd'ul Bâkî ez-Zurkânî'nin şerhinde, Mushaf'tan kasıt, bir ayet gibi bir şeyin içerisinde bulunduğu kitaptır. Buhârî gibi hadis kitaplarıyla seferin de haram olması gerekir, zira çokça ayet vardır ve içerisinde zikredilenlerin hürmeti vardır. (Kâfir) bir melik tedebbür etmek için istese de verilmez, zira küçümsenmesinden korkulur.
Şu sözü: Biz farkında olmadığımızda Mushaf düşebilir.
Yere düşünce küffar alır ve böylece küçümserler." (Adevî, Hâşiye alâ Şerh alâ Muhtasar Halîl, 3/115)«شرح الخرشي على مختصر خليل - ومعه حاشية العدوي» (3/ 120):
«(قوله إذا أمنا من سبهم) أي وأمنا من إهانتهم له وأراد بالاحتجاج التلاوة عليهم لعلهم يرجعون لا المحاججة التي يقول الخصم بالحجة فيها (قوله فيه الآيات) ، ولو أكثر من ثلاث على الأظهر»
"Şu sözü: Sebbetmeyeceklerinden eminsek.
Yani küçümsemelerinden eminsek... İhticac ile kastedilen dönmeleri umulduğu için onlara tilavet etmektir. İhticacla kastedilen, okunan Kuran'ın içerisindeki hüccet yönünü hasmın dile getirdiği tartışma/münakaşa değildir.
Şu sözü: İçerisinde ayetler olan.
En zahir görüşe göre üç ayetten fazla olsa da." (Adevî, Hâşiyetun alâ Şerh'il Hirşî/Harâşî alâ Muhtasar Halîl, 3/120)محمَّد بن الحَسَن بن مَسعُود البناني (١١٩٤)
Muhammed İbn'ul Hasen bin Mes'ûd el-Bunânî (1194H)«شرح الزرقاني على مختصر خليل وحاشية البناني» (3/ 211):
«(واحتجاج عليهم بقرآن) قول ز وينبغي تقييده الخ. تقييده بذلك غير صحيح فتأمله»
"Onlara Kur'ân ile ihticac etmek.
Zurkânî'nin şu sözü: "(Haramlığın, sebbetmelerine rağmen faydası olmamasıyla) kayıtlanması gerekir" ila ahir, bu kaydı getirmek sahih değildir, bunun üzerinde düşün." (Muhammed İbn'ul Hasen bin Mes'ûd el-Bunânî, Hâşiyetun alâ Şerh'iz Zurkânî alâ Muhtasar Halîl, 3/211)الدردير أحمد بن محمد (١٢٠١هـ)
Ahmed bin Muhammed ed-Dırdîr (1201H)«الشرح الكبير للشيخ الدردير وحاشية الدسوقي» (2/ 178):
«(و) حرم (إرسال مصحف لهم) ، ولو طلبوه ليتدبروه خشية إهانتهم له وأراد بالمصحف ما قابل الكتاب الذي فيه الآية ونحوها (و) حرم (سفر به) أي بالمصحف (لأرضهم) ، ولو مع جيش كبير، ومثل المصحف كتب الحديث فيما يظهر (كمرأة) مسلمة فيحرم السفر بها لدار الحرب (إلا في جيش آمن) بالمد فيجوز»
"Onlara Mushaf göndermek haramdır, küçümsemelerinden korkulduğu için tedebbür etmek için talep etseler de yine haramdır. Mushaf'tan kasıt bir ayet gibi bir şeyin içerisinde bulunduğu kitaptır. Büyük bir ordu ile beraber olsa dahi onunla, yani Mushaf'la onların diyarına sefer etmek haramdır. Zahir olana göre Mushaf'ın bir benzeri hadis kitaplarıdır. Mushaf'ın bir benzeri Müslüman bir kadındır, Dâr'ul Harb'e onunla sefer yapmak haramdır. Ancak güvenilir bir ordu varsa, bu durumda caizdir." (Dırdîr, eş-Şerh'ul Kebîr, 2/178)«الشرح الكبير للشيخ الدردير وحاشية الدسوقي» (2/ 183):
«(و) جاز (احتجاج عليهم) أي الكفار (بقرآن) إن أمن سبهم له أو لمن أنزل عليه، وإلا حرم والمراد تلاوته عليهم (وبعث كتاب) لهم (فيه كالآية) والآيتين والثلاثة إن أمن السب والامتهان»
"Kur'ân'a veya Kur'ân'ın nazil olduğu kişiye (Rasûlullâh Sallallâhu Aleyhi ve Sellem'e) sebbetmeyeceklerini bildiği zaman onlara, yani küffara Kur'ân ile ihticac etmek caizdir. Eğer sebbedeceklerini biliyorsa haramdır. Burada ihticac ile kasıt onlara okumaktır. Eğer ona sebbetmelerinden ve değerini düşürmelerinden eminse içerisinde bir ayet gibi iki veya üç ayet olan mektup göndermesi caizdir." (Dırdîr, eş-Şerh'ul Kebîr, 2/183)محمد بن أحمد الدسوقي (١٢٣٠)
Dusûkî (1230H)«الشرح الكبير للشيخ الدردير وحاشية الدسوقي» (2/ 178):
«(قوله: ما قابل إلخ) أي وحينئذ فيشمل الجزء وكذا يقال فيما بعده، ولا بأس أن يرسل الكتاب لدار الحرب، وفيه الآيات من القرآن القليلة والأحاديث ندعوهم بذلك للإسلام كما سيأتي، وقوله: وأراد إلخ جواب عما اعترض به اللقاني، وهو أن قوله: وإرسال مصحف يقتضي أن إرسال ما دونه كالجل لا يحرم، وهو يعارض مفهوم قوله: الآتي فيما يجوز وبعث كتاب فيه كالآية إذ مفهومه أن ما زاد على الآية لا يجوز وحاصل الجواب أن مراد المصنف هنا بالمصنف ما قابل الكتاب الذي فيه الآية ونحوها فيشمل الجزء بدليل ما يأتي.
(قوله: وسفر به لأرضهم) أي مخافة أن يسقط منا ولا نشعر به فيأخذونه فتناله الإهانة (قوله: إلا في جيش آمن) راجع لما بعد الكاف، وهو المرأة المسلمة، وأما المصحف فيحرم السفر به لأرضهم مطلقا، ولو كان الجيش آمنا وذلك؛ لأن المرأة المسلمة تنبه على نفسها عند فواتها والمصحف قد يسقط، ولا يشعر به»
"Şu sözü: Buna mukabil olan ila ahir.
Yani böyle olunca bir kısmını da kapsamaktadır. Bir sonraki ibare hakkında da bu söylenmiştir. İleride geleceği üzere Dâr'ul Harb'e kendisiyle İslâm'a davet ettiğimiz, içerisinde Kur'ân'dan az bir miktar ayet ve hadis bulunan bir mektup göndermekte bir beis yoktur.
Şu sözü: İstedi ila ahir.
Lakkânî'nin itiraz ettiği hususa cevaptır. Lakkânî'nin şu sözü: "Mushaf göndermek, Mushaf'ın çoğunu göndermek gibi tamamından daha azını göndermenin haram olmamasını gerektirir." İleride gelecek olan, bunun caiz olduğuna ve içerisinde bir ayet gibi bir şeyin bulunduğu bir mektubun gönderileceğine dair sözünün mefhumuna muhaliftir. Zira bu sözünden anlaşılan bir ayetten fazlasının caiz olmadığıdır. Verilen cevap kısacası şudur: Musannifin, eserinde irade ettiği kısacası içerisinde bir ayet ve benzeri bir şey bulunan mektuptur. Bu yüzden ileride gelecek delil sebebiyle Mushaf'ın bir kısmını da kapsamaktadır.
Şu sözü: Mushaf'la onların diyarına sefer etmek.
Yani Mushaf'ta fark edilmeden düşürülme korkusu vardır. Yere düşünce küffar alır ve böylece küçümserler.
Şu sözü: Ancak güvenilir bir ordu içerisindeyken.
Müellifin sözündeki istisna "Kâf (benzer/gibi)" harfinden sonrasına döner. Döndüğü yer de Müslüman kadındır. Mushaf'a gelince onların diyarına onunla sefer etmek mutlak anlamda haramdır. Velev ki güvenilir bir ordu olsa bile... Zira kadın kendisini fark ettirir, Mushaf ise fark edilmeden düşürülebilir." (Dusûkî, Hâşiyetun ale'ş Şerh'il Kebîr, 2/178)«الشرح الكبير للشيخ الدردير وحاشية الدسوقي» (2/ 183):
«(قوله وإلا حرم) ظاهره، ولو كان الاحتجاج به عليهم مع السب نافعا، وهو الصواب كما في بن خلافا لما في عبق من الجواز حينئذ.
(قوله: والمراد) أي بالاحتجاج عليهم بالقرآن تلاوته عليهم أي لعلهم يرجعون»
Şu sözü: Aksi takdirde haram olur.
Bu sözün zahiridir. Yani sebbetmelerine rağmen bu ihticac faydalı olacaksa da haramdır. Bu doğru olandır, nitekim bunu Muhammed el-Bunânî söylemiştir. Abd'ul Bâkî ez-Zurkânî'nin sözünün hilafınadır bu, zira o cevaz vermektedir.
Şu sözü: Maksat.
Yani onlara Kur'ân ile ihticac etmek onlara tilavet etmektir, yani umulur ki dönerler diye tilavet etmektir." (Dusûkî, Hâşiyetun ale'ş Şerh'il Kebîr, 2/183)«بلغة السالك لأقرب المسالك» (2/283-282):
«(وَ) جَازَ (الِاحْتِجَاجُ عَلَيْهِمْ بِقُرْآنٍ) نَحْوُ قَوْله تَعَالَى: {قُلْ يَا أَهْلَ الْكِتَابِ تَعَالَوْا إِلَى كَلِمَةٍ سَوَاءٍ} [آل عمران: 64] الْآيَةُ.
(وَ) جَازَ (بَعْثُ كِتَابٍ) إلَيْهِمْ (فِيهِ كَالْآيَةِ) وَالْآيَتَيْنِ مِنْ الْقُرْآنِ إنْ أُمِنَ الِامْتِهَانُ وَالسَّبُّ وَإِلَّا لَمْ يَجُزْ.»
Onlara Kur'ân ile ihticac etmek caizdir. Mesela Allâhu Teâlâ'nın şu ayetiyle ihticac etmek: "Ey kitap ehli! Ortak bir söze gelin." (Âl-i İmrân, 3/64)
Eğer aşağılayıp sebbetmeyeceğinden eminse içerisinde bir ayet ve iki ayet gibi Kur'ân'dan bir şey bulunan mektubu onlara göndermek caizdir, aksi takdirde caiz değildir." (Dusûkî, Bulget'us Sâlik li Akrab'il Mesâlik, 2/282-283)