تحقيق مذهب شيخ الإسلام ابن تيمية في مسألتي
العذر بالجهل وتكفير المعين
Şeyh'ul İslâm İbnu Teymiyye'nin Cehalet Özrü ve Muayyen Tekfir Meselelerindeki Mezhebinin Tahkiki
Şeyh Abd'ur Rahmân bin Hasen Rahimehumullâh1
[Mukaddime]Bismillâh'ir Rahmân'ir Rahîm.
Hamd yalnızca Allâh'a mahsustur. Kendisinden sonra Nebî olmayana salât-u selâm olsun.
Ey hakka talip olup ihlası ve sıdkı bilmeye rağbet eden kişi! Bil ki, kötü bir adamdan2 sadır olmuş evrak bize ulaştı. Bu evrak tahkik ve tashih olmaksızın tekfirden sakındırmayı içerir. İçerisinde şöyle der:Alıntı Yap"Şeyh'ul İslâm İbnu Teymiyye, Hâricilerden ve Mu'tezileden olan Râfizîlere reddiye sadedinde şöyle dedi..."
Ben (Abd'ur Rahmân bin Hasen) derim ki: Bu, ilim sahibi olmayan birinin ibaresidir. Biz, ibarenin içerisinde bulunan cehalet ve boşboğazlığı beyan etme sadedinde değiliz. Basiret sahibi zaten içerisindeki hatayı fark eder.3
Sonra şöyle der:Alıntı Yap"Şeyh'ul İslâm İbnu Teymiyye şöyle dedi: "Bu, usul icat edenler -ancak bununla Rasûlün tasdik edilebileceğini ve bunu bilmenin muayyen şahıslara vacip olan imanın şartı olduğunu iddia edenler- selefin, imamların, ümmetin mahir âlimlerinin cumhurunun ve onlara ihsan ile tabi olanların nezdinde bidat ehlidir. Bu usuller akla göre batıl, şeriata göre ise bidattir."
İbnu Teymiyye'nin şu sözüne kadar: "Bidat ehlinin işlerinden biri, bidat görüşler çıkarıp bunu dinde vacip kılmalarıdır. Dahası bunu, kaçınılmaz olan imandan kılıyorlar. Bu hususta kendilerine muhalefet edenleri tekfir edip kanlarını helal sayıyorlar. Bu Hâricîlerin, Cehmiyye'nin, Râfizî'nin, Mu'tezile'nin ve diğerlerinin fiillerine benzer.
Her ne kadar muhalifleri onların kanını helal saysa da Ehl-i Sünnet, bidat görüşler çıkarmaz ve içtihat edip hataya düşenleri tekfir etmez. Nitekim her ne kadar Hâricîler onları tekfir edip kendilerine muhalif olan Müslümanların kanını helal saysalar da sahabe, Allâh kendilerinden razı olsun, Hâricîleri tekfir etmedi."4
Bu adam, Şeyh'ul İslâm'ın, Hâricîler, Cehmiyye, Mu'tezile ve başkaları hakkındaki sözlerini parça parça nakletti. Bu adam, Şeyh'ul İslâm İbnu Teymiyye'nin sözlerinden telbis etmek ve saptırmak için kullanmak istediğini almış, içerisinde açıklama ve tafsilat olan her şeyi ise bırakmış.
Bu kişinin Şeyh'ul İslâm'ın kelamını ve başkalarının kelamını nakletmesi için kendisine hamledileceği güzel bir açıklama bulamadık ve onu bunları nakletmeye itecek bir ihtiyaç da yoktu. Zira Arap Yarımada'sında ve çevresinde;
• Hâricîlerin görüşünü görüş edinen ve sahibinin küfre girmediği günahlar yüzünden ehli imandan olan sahabeyi ve başkalarını tekfir eden,
• Mu'tezile gibi iki menzil arasında bir menzil5 olduğunu görüş edinen ve kaderi inkâr eden,
• Cehmiyye gibi Rabb Teâlâ'nın sıfatlarını inkâr eden,
• Yine Râfizîler gibi Nebî Sallallâhu Aleyhi ve Sellem'in ehli beyti hakkında aşırıya kaçan ve onların ilah olduklarını iddia eden hiç kimse bulunmamaktadır.
Durumun böyle olduğu bilinince, bu nakillerle Necd'de zuhur eden İslami davetin ehlini kastettiği bilinir. Bu davetin faydası, ümmetten büyük bir topluluğa ve büyük bir kalabalığa dokundu. Bu davet sebebiyle Kitap ve Sünnet olan asıllara sarıldılar ve ümmetin selefinin icmasıyla Şeyh'ul İslâm İbnu Teymiyye ve talebesi Allâme Muhammed İbnu Kayyim el-Cevziyye gibi selefe tabi olan imamların ve onların Ehl-i Sünnet ve'l Cemaat'ten seleflerinin karar kıldığı şeyleri de destek edindiler.
Bu adam, itikadının fasit olması cihetinden yok edildi. Zira celî (büyük) şirki, failini kâfir kılan büyük bir günah olarak görmüyor. Bu yüzden de karşı çıkışını ve tan etmesini şirke karşı çıkan, şirk ehlinden ayrılan ve kitap, sünnet ve de icma ile onları tekfir edenlere yöneltmiştir.
Şirke en çok karşı çıkanlardan birinin Şeyh'ul İslâm İbnu Teymiyye ve sünnet ulemasından onun emsali olduğu hafi kalan bir husus değildir. Onların zamanında şirk ortaya çıkıp onunla bela yayılınca; onlar buna karşı çıktı ve bunun evvelki müşriklerin üzerinde bulunduğu büyük şirkin ta kendisi olduğunu beyan ettiler. Nitekim bu, Şeyh'ul İslâm İbnu Teymiyye Rahimehullâhu Teâlâ'nın kelamında gelecektir.
Bu müşriklerden, saf ihlas, (şirkten) tecrit ve şirk ehli ile Allâh'a denk tutanlara karşı çıktıkları için tevhid ehlini tekfir eden oldu. Bu yüzden de şöyle dediler: "Siz haricisiniz! Siz bidatçisiniz!" Nitekim Allâme İbn'ul Kayyim, şu sözüyle kendi zamanındaki buna benzeyen hâle işaret etmektedir:
"Haricilere benzeyen ben miyim? Oysa onlar tekfir etmişlerdi
Günahlar sebebiyle, hiçbir şeyi hesaplamadan tevil yaparak!
Onların nasları vardır, anlamakta kısır kaldılar
Bu yüzden onlara irfanda kısırlık verildi!
Hasımlarımız bizi tekfir ettiler
Tevhid ve imanın zirvesi olan şeyle!"6
Bu adam, mücerret tevhid sebebiyle tekfir edenlerin yolundan gitmiştir. Biz "Allâh'tan başkasına ibadet edilmez! O'ndan başkasına dua edilmez! O'ndan başkasından umulmaz! O'ndan başkasına tevekkül edilmez!" ve buna benzer ancak Allâh'a yapılacak ibadetleri söylediğimizde ve bunları Allâh'tan başkasına yöneltenin kâfir bir müşrik olduğunu söylediğimizde adam şöyle der: "Siz Ümmet-i Muhammed'i bidatle suçlayıp tekfir ettiniz! Siz haricisiniz! Siz bidatçisiniz!"
Şeyh'ul İslâm'ın bidat ehli hakkındaki kelamından alarak tevhid ehlini ayıplama mahiyetinde yazmış. Şeyh'ul İslâm'ın, Allâh'a şirk koşanlar hakkındaki sözleri gizli değildir, Şeyh'ul İslâm Rahimehullâhu Teâlâ şöyle dedi: "Her kim Allâh ile kendisi arasına vasıtalar koyup onlara dua eder, onlardan ister ve onlara tevekkül ederse icma ile kâfir olur."7
1- Bedr el-Uteybî tarafından yayınlanan Tahkîk Mezheb Şeyh'il İslâm İbni Teymiyye ve ed-Durar'us Seniyye, 11/446-492. Tercümede Uteybî nüshasını esas aldık.
2- Şeyh Rahimehullâh'ın bu risalesi, muhakkikin verdiği bilgiye göre Dâvûd bin Circîs'in talebesi Osmân bin Mansûr'a reddiyedir.
3- Mesele Şeyh Rahimehullâh'ın dediği gibi cehalet ve boşboğazlıktır. Zira Râfizîlik ve Hâricîlik bir birine zıt mezheplerdir, hâl böyleyken bunu söyleyen kişi nasıl olur da bu kişilerin Râfizîlerden olan Hârici ve Mu'tezile olduğunu söyler? Üstelik bu ibareler, Kaderî Şiilere reddiye olarak kaleme alınmış İbnu Teymiyye Rahimehullâh'ın Minhâc'us Sunne isimli eserinden alınmıştır. Hâricî ve Mu'tezile fırkalarının o kitapla ne gibi bir alakası olabilir?
4- İbnu Teymiyye, Minhâc'us Sunne, 5/94-95.
5- İki menzil arasında bir menzil (el-Menziletu Beyn'el Menzileteyn) itikadı, fasık kimsenin, kâfir diye isimlendirilemeyeceği gibi mümin diye de isimlendirilmeyeceği manasına gelir. Böylece onlar fasık kimseyi, iki menzilenin (mümin ve kâfir) arasında bir menzile koydular. (el-Fetâva'l Kubrâ li İbni Teymiyye, 5/85)
6- İbn'ul Kayyım, el-Kâfiyet'uş Şâfiye [Nûniyye], Mektebe İbni Teymiyye, sf. 138.
7- Benzer lafızlarla Mecmû'ul Fetâvâ, 1/124; Muhtasar'ul Fetâva'l Mısriyye, Rekâ'iz, 1/412; el-Fetâva'l Kubrâ, 5/535; Merdâvî, el-İnsâf, Dâru Hecr, 27/108.