İmam, Âlim, Allâme, Mağrib'in Hâfızı, Zamanının Sünnet [Ehlinin] İmamı, et-Temhîd, el-İstizkâr ve Son Derece Değerli Eserlerin Müellifi Ebû Ömer Yûsuf bin Abdillâh bin Abd'il Berr en-Nemrî el-Endelusî'nin Görüşünün ZikriEt-Temhîd isimli kitabında, İbn Şihâb'ın sekizinci hadisini şerh ederken şöyle dedi:"Nüzul hadisinin isnadı sahihtir. Hadis ehli, onun sahihliği hususunda ihtilaf etmemiştir. Bu hadiste Allâh Azze ve Celle'nin semâda, yedi semânın üstünde, arşın üzerinde olduğuna delil vardır. Nitekim cemaat de böyle demiştir. Yine bu hadis, "Allâh her mekândadır ve arşın üzerinde değildir" görüşleri hususunda Mu'tezile ve Cehmiyye'ye karşı cemaatin hüccet[ler]i[nden]dir.Hak ehlinin görüşünün sahih olduğuna ilişkin delil yüce Allâh'ın şu buyruğudur:﴿الرَّحْمَنُ عَلَى الْعَرْشِ اسْتَوَى﴾
"Rahman Arşa istivâ etti." (Tâ Hâ, 20/5)Yine Allâh'ın şu buyruğudur:﴿أَأَمِنْتُمْ مَنْ فِي السَّمَاءِ﴾
"Gökte olandan emin misiniz?" (el-Mulk, 67/16)"Gökte olandan," kasıt, arşın üzerinde olandır. "Fî" lafzı bazen "alâ" manasında olur.[261] Allâhu Teâlâ'nın şu kavlini görmez misin?﴿فَسِيحُوا فِي الْأَرْضِ﴾
"Yeryüzünde dolaşın." (et-Tevbe, 9/2)Yani yeryüzü üzerinde dolaşın. Allâhu Teâlâ'nın şu kavli de aynı şekildedir:﴿وَلَأُصَلِّبَنَّكُمْ فِي جُذُوعِ النَّخْلِ﴾
"...Sizi hurma kütüklerine asacağım!" (Tâ Hâ, 20/71)Allâhu Teâlâ'nın şu kavli de bunu destekler:﴿تَعْرُجُ الْمَلَائِكَةُ وَالرُّوحُ إِلَيْهِ﴾
"Melekler ve Ruh O'na yükselir." (el-Me'âric, 70/4)Bu ayete benzeyen ayetler de bunu destekler. Bu ayetlerin hepsi, Mutezile'nin görüşünü iptal etme hususunda açıktır.İstivâ hususunda mecazı iddia etmeleri ve istivânın açıklamasına dair istila etti anlamında olduğunu söylemelerine gelince, bunun bir manası yoktur. Çünkü bu, lügatte zahir değildir. İstilanın lügatte manası, birisine galip gelmeye çalışmaktır. Allâh'a ise hiçbir şey galip gelemez.Ümmet, kastedilenin mecaz olduğu noktasında ittifak etmediği sürece sözü hakikati üzerine hamletmek, sözün bir hakkıdır. Zira Rabbimizden bize indirilene tabi olmanın bundan başka yolu yoktur. Şayet her iddiacının mecaz iddiasını kabul etseydik, ibadetlerden hiçbiri sabit olmazdı. Fakat Allâh, Arapların -alışageldiği hitabın ve dinleyenlerin nezdinde manası sahih olacak şekilde- anlayacağı tarzın dışında ümmete hitap etmekten münezzehtir.İstivâ lügatte malumdur ve anlaşılan bir şeydir. İstivâ, uluvv (yücelik), bir şeyin üzerine yükselmek, karar kılmak ve orada temekkün etmek (yerleşmek) demektir.Ebû Ubeyde, Allâhu Teâlâ'nın,﴿الرَّحْمَنُ عَلَى الْعَرْشِ اسْتَوَى﴾
"Rahman Arşa istivâ etti." (Tâ Hâ, 20/5)Buyruğu hakkında şöyle dedi: Yükseldi demektir. [Yine şöyle dedi:] Araplar, bineğin üstüne istivâ ettim (çıktım) ve evin üstüne istivâ ettim (çıktım) derler.Başkası da şöyle dedi: İstivâ, karar kılmak manasındadır. Bu sözüne de, Allâh'ın şu buyruğunu delil gösterdi:﴿وَلَمَّا بَلَغَ أَشُدَّهُ وَاسْتَوَى﴾
"O yiğitlik çağına erişip, istivâ ettiğinde (olgunlaştığında)" (el-Kasas, 28/14)Yani gençliği bitip, karar kıldığında. Artık gençliğinde değildi.İbnu Abd'il Berr dedi ki: İstivâ, uluvvda karar kılmak demektir. Allâh Azze ve Celle, Kitabı'nda bize bu şekilde hitap etmiş ve şöyle buyurmuştur:﴿لِتَسْتَوُوا عَلَى ظُهُورِهِ﴾
"Onların sırtlarına istivâ etmeniz (yerleşmeniz) için." (ez-Zuhruf, 43/13)Allâh yine şöyle buyurmuştur:﴿فَإِذَا اسْتَوَيْتَ أَنْتَ وَمَنْ مَعَكَ عَلَى الْفُلْكِ﴾
"Böylece sen ve seninle beraber olan kimseler, gemiye istivâ ettiğiniz (bindiğiniz) zaman..." (el-Mu'minûn, 23/28)Allâh yine şöyle buyurmuştur:﴿وَاسْتَوَتْ عَلَى الْجُودِيِّ﴾
"Ve gemi, Cûdî dağının üzerine istivâ etti (yerleşti)." (Hûd, 11/44)" [262]
[261] 56. dipnota müracaat ediniz.
[262] Yakın lafızlarla İbnu Abd'il Berr, et-Temhîd, Mu'esseset'ul Furkân, 5/139-142.