[أَنْوَاعُ التَّوْحِيدِ]
[TEVHÎDİN ÇEŞİTLERİ]
RUBÛBİYYET TEVHÎDİ,
ULÛHİYYET TEVHÎDİ VE
(İSİM VE) SIFAT TEVHÎDİ HAKKINDA
EK RİSÂLE
Şeyh'ul İslâm, Müceddid Muhammed bin Abdilvehhâb Rahimehullâhu Teâlâ'ya Rubûbiyyet Tevhîdi, Ulûhiyyet Tevhîdi ve Sıfat Tevhîdi hakkında soruldu, o ise şöyle cevâb verdi:
Rubûbiyyet Tevhîdi, kâfirlerin de kâbul etmiş olduğu tevhîddir. Allâhu Teâlâ'nın şu kavlinde olduğu gibi:
"De ki: Size gökten ve yerden rızık veren kimdir? Ya da kulak ve gözlere mâlik olan kimdir? Ölüden diriyi çıkaran ve diriden ölüyü çıkaran, her türlü işi düzene koyan kimdir? Diyecekler ki: Allâh'tır. De ki: Öyleyse (O'na karşı gelmekten) sakınmaz mısınız?" (Yûnus 10/31)
Ulûhiyyet Tevhîdi'ne gelince; ibâdetleri -bütün mahlûkâttan ayrı olarak- yalnız Allâhu Teâlâ'ya has kılmaktır. Zîrâ "ilah" kelimesi Arab'ın kelâmında ibâdet için yönelinen demektir. Onlar (müşrikler) şöyle diyorlardı: "Allâh, ilahlar ilahıdır (en yüce ilahtır)."
Fakat bununla beraber O'nun yanında; sâlihler, melekler ve onlardan başka varlıklar gibilerini (sahte) ilahlar ediniyorlardı. Ve diyorlardı ki: "Allâhu Teâlâ bundan râzıdır ve bunlar da O'nun katında bize şefâ'at edecektir!"
Sen bunu (bu hakîkati) iyice bildiğinde dînin garipliği sana (iyice) beyân (belli, açık) olur.
Allâh Subhânehu, onların (müşriklerin) Rubûbiyyet Tevhîdi'ni kabûllerini, kendi aleyhlerinde mezheblerinin (kanaatlerinin) bâtıllığına istidlâl etmiştir (delîl getirmiştir). Zîrâ Allâhu Teâlâ, yegâne Müdebbir (kâinattaki işleri düzenleyen) iken -O'nun hâricindekiler zerre ağırlığında bir şeye dahi sâhib değilken ve onlar da bunu kabûl ettikleri hâlde- nasıl olur da bir yandan Allâhu Teâlâ'ya du'â (ibâdet) edip O'nunla beraber bir başkasına du'â ederler?
Sıfatlar Tevhîdi'ne gelince; sıfatları kabûl etmeksizin ne Rubûbiyyet Tevhîdi ne de Ulûhiyyet Tevhîdi istikâmette (düzgün) olmaz. Fakat şurası da var ki (geçmişteki) kâfirler, (günümüzde) sıfatları inkâr edenlerden daha akıllıdırlar. Vallâhu A'lem!