(İbnu Abd'il Berr Rahimehullâh, devamla der ki:)"Abdullâh bin Dâvûd el-Vâsitî'nin rivayet ettiği hadis ile (dalalete) meyledenlere gelince, o İbrâhîm bin Abd'is Samed'den, o da Abdullâh bin Mücahid'den, o da babasından, o da İbnu Abbâs'tan rivayet ettiğine göre Allâh'ın,﴿الرَّحْمَنُ عَلَى الْعَرْشِ اسْتَوَى﴾
"Rahman Arşa istivâ etti." (Tâ Hâ, 20/5)Buyruğu hakkında İbnu Abbâs şöyle demiştir: "Bütün yarattığı şeyleri istilâ etti, hiçbir mekân O'ndan hali değildir."Cevap şudur: Bu hadis münkerdir. Onu nakledenler meçhul ve zayıftır. Abdullâh bin Dâvûd el-Vâsitî ve İbnu Mucâhid'e gelince, onlar zayıftır. İbrâhîm bin Abd'is Samed, bilinmeyen, meçhul birisidir. Onlar adil ravilerin ahad haberlerini kabul etmiyorlar. Durum böyleyken bu hadis gibi olanlarla nasıl ihticac ederler? Keşke akletseler!Allâhu Teâlâ'nın şu buyruğunu işitmediler mi?﴿وَقَالَ فِرْعَوْنُ يَاهَامَانُ ابْنِ لِي صَرْحًا لَعَلِّي أَبْلُغُ الْأَسْبَابَ ۞ أَسْبَابَ السَّمَاوَاتِ فَأَطَّلِعَ إِلَى إِلَهِ مُوسَى وَإِنِّي لَأَظُنُّهُ كَاذِبًا﴾
"Firavun: Ey Hâmân, bana yüksek bir kule yap; belki yollara, göklerin yollarına erişirim de Mûsâ'nın İlâhı'nı görürüm! Doğrusu ben onu, yalancı sanıyorum, dedi..." (Gâfir, 40/36-37)Allâhu Teâlâ'nın bu buyruğu, Mûsâ Aleyh'is Selâm'ın "İlâh'ım semadadır" dediğine ve Firavun'un onun yalancı olduğunu düşündüğüne delalet eder.Eğer Allâhu Teâlâ'nın şu buyruğu ile ihticac ederlerse:﴿وَهُوَ الَّذِي فِي السَّمَاءِ إِلَهٌ وَفِي الْأَرْضِ إِلَهٌ﴾
"Ve O, gökte İlâh'tır ve yerde İlâh'tır." (ez-Zuhruf, 43/84)Yine Allâhu Teâlâ'nın şu buyruğu ile ihticac ederlerse:﴿وَهُوَ اللَّهُ فِي السَّمَاوَاتِ وَفِي الْأَرْضِ﴾
"Göklerde ve yerde Allâh O'dur." (el-En'âm, 6/3)
Yine Allâhu Teâlâ'nın şu buyruğu ile ihticac ederlerse:﴿مَا يَكُونُ مِنْ نَجْوَى ثَلَاثَةٍ إِلَّا هُوَ رَابِعُهُمْ﴾
"Üç kişinin gizli konuştuğu yerde dördüncüsü mutlaka O'dur." (el-Mucâdele, 58/7)Allâhu Teâlâ'nın nefsi ve zatı ile her yerde olduğunu iddia ettiler. Allâh'ın ismi mübarek, şanı yücedir.Onlara denilir ki: Bizim aramızda, sizin aranızda ve geriye kalan ümmetin arasında Allâh'ın zatı ile semanın altında, yerde olmadığı hususunda bir ihtilaf yoktur. O zaman bu ayetleri, üzerinde icma edilmiş sahih manaya hamletmek vaciptir. Bu sahih mana da Allâh'ın semada ilâh olduğu, yani sema ehli katında ibadet edilen olduğu ve Allâh'ın yeryüzünde ilâh olduğu, yani yeryüzü ehli katında ibadet edilen olduğudur. Keza, tefsir ilminin erbabı da böyle demiştir. Tenzîl'in (Kuran'ın) zahiri, Allâh'ın arşın üzerinde olduğuna şahitlik eder. Dolayısıyla bu konudaki ihtilaf sakıt olur. Zahir ile mutlu olanlar, insanların en mutlularıdır.Allâhu Teâlâ'nın diğer ayetteki şu buyruğuna gelince:﴿وَفِي الْأَرْضِ إِلَهٌ﴾
"Ve O, yerde İlâh'tır." (ez-Zuhruf, 43/84)Bundan kastın, yeryüzü ehli katında ibadet edilen olması icmaen ve ittifaken açıklanmıştır. Bunun üzerine düşün, zira bu katidir [inşallah].Allâh Azze ve Celle'nin yedi kat semanın üstünde, arşının üzerinde olması hakkındaki hüccetlerden biri de Arap olsun acem olsun tüm Muvahhidlerin, bir işte hüzünlendiklerinde ve üzerlerine bir sıkıntı indiğinde, yüzlerini semaya kaldırıp, ellerini semaya doğru kaldırarak Rableri olan Allâh Tebâreke ve Teâlâ'dan yardım istemeleridir. Bu avam arasında da havas arasında da çokça anlatılmasına ihtiyaç duyulmayacak kadar meşhur ve maruftur.Rasûlullâh Sallallâhu Aleyhi ve Sellem siyahi cariyeye dedi ki: "Allâh nerededir?" Cariye semayı işaret etti. Sonra Rasûlullâh ona dedi ki: "Ben kimim?" Cariye dedi ki: "Allâh'ın Rasûlü'sün." Rasûlullâh dedi ki: "Onu azat et, şüphesiz o müminedir!" [263] Rasûlullâh Sallallâhu Aleyhi ve Sellem, cariyenin başını semaya kaldırması ile yetindi."[264]
[263] Yakın lafızlarla Muslim, Hadis no: 537; Ebû Dâvûd, Hadis no: 930; Nesâ'î, Hadis no: 1218.[264] Yakın lafızlarla İbnu Abd'il Berr, et-Temhîd, Mu'esseset'ul Furkân, 5/143-145.