Tevhide Davet

17 Ramazan 1445, 20:18

Haberler:

Telegram adresimiz: https://t.me/darultawhid

Ana Menü

Son İletiler

#91

[Hanbelî Ulemasından İbnu Teymiyye Rahimehullâh'ın Büyük Şirk İşleyenin Tekfir Edileceğine Dair Sözleri]

Şeyh Takiyy'ud Dîn, Hâricîler ile alakalı hadisi, Hâricîler'in dinden çıkışlarını ve Rasûlullâh Sallallâhu Aleyhi ve Sellem'in onları öldürme emrini zikrederken er-Risâlet'us Sunniyye isimli eserinde şöyle dedi:

"Eğer Rasûlullâh Sallallâhu Aleyhi ve Sellem ve onun halifelerinin zamanında İslam'a mensup olup çokça ibadet etmesine rağmen İslam dininden çıkanlar olduysa, bilinsin ki, bu zamanlarda İslam'a ve Sünnet'e mensup olanlar, aynı şekilde İslam'dan çıkabilirler. Bu ise bazı sebeplere dayanır. Bunlardan biri, Allâhu Teâlâ'nın Kitabı'ndaki ayette şu buyruğu ile kınadığı aşırıya kaçmaktır:

"Dininizde aşırıya kaçmayın." (en-Nisâ, 4/171)

Alî bin Ebî Tâlib Radiyallâhu Anh, Rafizilerden aşırıya kaçanları yaktı. Kinde kapısının yakınına onlar için kazılacak hendekler yapılmasını emretti. Alî Radiyallâhu Anh, aşırıya kaçanları içerisine attı. Sahabe onların öldürülmesi hususunda ittifak etti. Ancak İbnu Abbâs Radiyallâhu Anhumâ'nın görüşüne göre, yakılmadan kılıçla öldürülmeliydiler ki bu âlimlerin çoğunun görüşüdür. Onların kıssası, âlimler nezdinde maruftur. Bazı şeyhler hakkında aşırı gitmek de böyledir. Hatta Alî bin Ebî Tâlib Radiyallâhu Anh hakkında aşırı gitmek de böyledir ve yine Mesih Aleyh'is Selâm ve benzerleri hakkında aşırı gitmek de böyledir. Herkim bir Nebî veya salih bir adam hakkında aşırıya gidip ona bir çeşit ilahlık verirse, mesela, "Efendim falanca!" "Bana yardım et!" "Bana medet et!" "Bana rızık ver!" "Beni iyileştir!" "Ben senin zimmetindeyim!" ve buna benzer sözler söylerse, bu kişinin tövbe etmesi istenir, tövbe ederse ne âlâ, aksi takdirde öldürülür. Zira bunların hepsi şirk ve dalalettir. Çünkü Allâhu Teâlâ rasûllerini ve kitaplarını ancak tek başına ibadet edilmesi ve O'nunla beraber bir ilah kılınmaması için gönderip indirdi. Allâh ile birlikte Mesih, melekler ve heykeller gibi ilahlara dua edenler, bu ilahların mahlûkatı yarattıklarına, yağmuru indirdiklerine ve bitkileri yetiştirdiklerine itikat etmiyorlardı. Onlar ancak bu ilahlara, kabirlerine veyahut da heykellerine şöyle diyerek ibadet ediyorlardı:

"Biz onlara sadece, bizi Allâh'a daha çok yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz." (ez-Zumer, 39/3)

Yine şöyle diyerek ibadet ediyorlardı:

"İşte bunlar Allâh katında bizim şefaatçilerimizdir." (Yûnus, 10/18)

Bundan dolayı Allâhu Teâlâ, Rasûllerini Allâh'tan başkasına hem ibadet duasıyla hem de istiane (yardım isteme) duasıyla dua etmeyi nehyetmesi için gönderdi. Allâhu Teâlâ ayette şöyle buyurmaktadır:

"De ki: O'nu bırakıp da ilah diye ileri sürdüklerinizi çağırın. Onlar, başınızdaki sıkıntıyı ne kaldırabilirler ne de değiştirebilirler. Onların yalvardıkları bu varlıklar, hangimiz daha yakın olacağız diye Rabblerine vesile ararlar." (el-İsrâ, 17/56-57)

Seleften bir taife şöyle dedi: "Mesih'e, Uzeyr'e ve meleklere dua eden kavimler vardı." Allâhu Teâlâ şöyle buyurana dek:

"Andolsun biz, her ümmete: Allâh'a kulluk edin, tağuttan kaçının diye rasul gönderdik." (en-Nahl, 16/36)

Yine Allâhu Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

"Senden önce hiçbir rasul göndermedik ki ona: Benden başka -ibadete lâyık, hak- ilah yoktur; şu hâlde yalnız Bana ibadet edin, diye vahyetmiş olmayalım." (el-Enbiyâ, 21/25)

Rasûlullâh Sallallâhu Aleyhi ve Sellem tevhidi tahkik edip ümmetine öğretirdi. Öyle ki bir adam kendisine "Sen ve Allâh dilersen." dediğinde, şöyle buyurdu:

"Beni Allâh'a bir denk mi kıldın? Aksine, Allâh tek başına ne dilerse (de)."31

Rasûlullâh Sallallâhu Aleyhi ve Sellem, Allâh'tan başkası adına yemin etmeyi de nehyedip şöyle buyurmuştur:

"Her kim Allâh'tan başkası adına yemin ederse şirk koşmuştur."32

Ölüm hastalığında da şöyle buyurmuştur:

"Allâh, Yahudilere ve Hristiyanlara lanet etsin! Nebilerinin kabirlerini mescid edindiler."33

Onların fiillerinden sakındırarak böyle buyurdu. Yine şöyle buyurmuştur:

"Allâh'ım! Kabrimi ibadet edilen bir put kılma!"34

Bu yüzden İslam'ın imamları, kabirlerin üzerine mescid inşa etmenin ve yanında namaz kılmanın meşru kılınmadığına dair ittifak etmiştir. Bunun sebebi, kabirleri tazimin, putlara ibadete götüren en büyük yollardan biri olmasıdır. Bu yüzden de âlimler, Nebî Sallallâhu Aleyhi ve Sellem'in kabrinin yanında ona selam verenin Nebî Sallallâhu Aleyhi ve Sellem'in hücresine dokunmayacağına ve öpmeyeceğine dair ittifak etmiştir. Zira bu ameller, ancak Allâh'ın Evi'nin erkânına yapılır, mahlûkun evi de Hâlik'in Evi'ne benzetilmez. Bunun hepsi, Allâh'ın ancak kendisiyle amelleri kabul ettiği, sahibini bağışladığı ve onu terk edeni de bağışlamadığı dinin aslı ve başı olan tevhidin tahkiki içindir. Nitekim Allâhu Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

"Hiç şüphesiz Allâh, Kendisi'ne şirk koşulmasını bağışlamaz; bundan aşağısını dilediği kimse için bağışlar." (en-Nisâ, 4/48; en-Nisâ, 4/116)

Allâhu Teâlâ yine şöyle buyurmaktadır:

"Kim Allâh'a ortak koşarsa şüphesiz büyük bir günah işleyerek iftira etmiş olur." (en-Nisâ, 4/48)

İşte, bu yüzden kelime-i tevhid, en faziletli ve en azim kelamdır. Kur'an'daki en azim ayet Âyet'ul Kursî'dir:

"Allâh, Kendisi'nden başka -ibadete layık, hak- ilâh olmayandır. Hayy'dır, Kayyûm'dur (kâinatı idare edendir)." (el-Bakara, 2/255)

Rasûlullâh Sallallâhu Aleyhi ve Sellem de şöyle buyurmuştur:

"Herkimin son sözü, La İlahe İllallâh olursa cennete girer."35

İlah, kalplerin ibadetle, istianeyle, ondan ummakla, korkuyla ve yüceltmeyle kalbin kendisine yöneldiğidir."

Şeyh'ul İslam'ın kelamı sona erdi.36

Şeyh'ul İslam'ın kelamının başının da sonunun da üzerinde bir düşünesin! Bir Nebî'ye veya veliye mesela "Efendim falanca! Bana medet et" ve benzeri bir şey diyerek dua eden kişi hakkında onun tövbeye davet edileceği, tövbe ederse ne ala aksi takdirde öldürüleceğine dair kelamı üzerinde bir düşünesin!

Bunun üzerine düşündüğünde, bu sözlerini, şirk ehlinin tekfir edileceğine dair ve tövbeye davet edilmelerinden ve de kendilerine hüccetin ikame edilmesinden sonra öldürülmelerine dair açık bir söz olarak bulursun.

Yine bu sözlerini, bir nebî veya salih bir adam hakkında aşırıya gidip ona bir çeşit ilahlık verenin o kişiyi Allâh ile beraber ilah edindiğine dair açık bir söz olarak bulursun. Zira İlah, kalplerin kendisini ilahlaştırdığı varlıktır, yani ibadetle, duayla, korkuyla, yüceltmeyle ve tazimle kalbin kendisine yöneldiğidir. Kişi şefaat ve Allâh'a yakınlıktan başka bir şey istemediğini iddia etse de durum aynıdır. Çünkü Şeyh'ul İslam, bunun evvelki müşriklerin de isteği olduğunu beyan edip, buna dair sarih, kati ayetlerle istidlalde bulunmuştur. Vallâhu a'lem.



31- Yakın lafızlarla Ahmed, Musned, Hadis no: 1839, 1964, 2561, 3247.

32- Tirmizî, Hadis no: 1535; Ebû Dâvûd, Hadis no: 3251.

33- Buhârî, Hadis no: 1390; Muslim, Hadis no: 531.

34- Mâlik, Muvatta, Yahyâ rivayetiyle, Mu'essesetu Zâyid bin Sultân, Hadis no: 593.

35- Ebû Dâvûd, Hadis no: 3116.

36- Özetle Mecmû'u Fetâvâ Şeyh'il İslâm Ahmed İbni Teymiyye, 3/383-400.
#92
1445H / 1 MUHARREM 1445 H
Son İleti Gönderen Tevhîd Müdafaası - 19.07.2023, 04:23

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِ
١ مُحَرَّم ١٤٤٥

1 MUHARREM 1445 H
19.07.2023 M

Muharrem ayının hilali bu akşam 29 Zu'l Hicce 1444H (18.07.2023 M) tarihinde Allâh'ın izni ve yardımı ile muvahhidler tarafından gözetlenmiş ve görülmüştür.

«اللَّهُ أَكْبَرُ، اللَّهُمَّ أَهِلَّهُ عَلَيْنَا بِالأَمْنِ وَالإِيمَانِ، ‌وَالسَّلَامَةِ ‌وَالإِسْلَامِ، وَالتَّوْفِيقِ لِمَا يُحِبُّ رَبُّنَا وَيَرْضَى، رَبُّنَا وَرَبُّكَ اللَّهُ.»
"Allâh en büyüktür. Allâh'ım! Bunu üzerimizde emniyet, iman, selamet, İslam ve Rabbimizin sevdiği ve razı olduğu şeylerde başarı ayı kıl! (Ey Hilal!) Benim ve senin Rabbin Allâh'tır." (Tirmizî, Hadis no: 3451; Dârimî, Sünen, Hadis no: 1729-1730)

Hicri takvime göre 1 Muharrem 1445, Miladi 19.07.2023 Çarşamba gününe denk gelmektedir. Vallâhu A'lem!
#93
Selef-i Salihin Akidesi / Ynt: ET-TUHFET'UL MEDENİYYE Fİ...
Son İleti Gönderen İ'tisam - 18.07.2023, 21:35

{Alî bin Âsim Rahimehullâh}

İmam Ahmed'in şeyhi, Alî bin Âsim Rahimehullâh şöyle dedi: "Merîsî ve ashabından sakının! Onların sözleri zındıklıktır. Ben onların hocası ile konuştum; o, semada bir ilâhın olduğunu isbat (kabul) etmedi."[123]

{Hammâd bin Zeyd Rahimehullâh}

Hammâd bin Zeyd Rahimehullâh şöyle dedi: "Cehmiyye sadece göğün üstünde hiçbir şey yoktur demeye kalkışıyor." [124]

Hammâd bin Zeyd, Cehmiyye'ye karşı insanların en şiddetlilerindendi. [125]

{Vehb bin Cerîr Rahimehullâh}

Vehb bin Cerîr Rahimehullâh dedi ki: "Cehm'in ve ashabının görüşlerinden sakının! Zira onlar, göğün üstünde hiçbir şey yoktur demek istiyorlar! Bu ancak iblisin vahyindendir. Bu, küfürden başka bir şey değildir!" [126]

{Abd'ul Azîz bin Yahyâ el-Kinânî Rahimehullâh}

İmam eş-Şâfi'î'nin arkadaşı Abd'ul Azîz bin Yahyâ el-Kinânî Rahimehullâh'ın Cehmiyye'ye reddiyeye dair bir kitabı vardır ki orada şöyle demiştir: "Allâhu Teâlâ'nın Şu Buyruğu Hakkında Cehmî'nin Görüşü Babı:

﴿الرَّحْمَنُ عَلَى الْعَرْشِ اسْتَوَى﴾
"Rahmân Arşa İstivâ Etti." (Tâ Hâ, 20/5)

Cehmiyye, İstevâ'nın (istivâ ettinin) manasının İstevlâ (istila etti) olduğunu iddia eder."

Kînânî dedi ki: "Ona şöyle denilir: Allâh'ın mahlukatından olup, Allâh'ın kendisini istila etmediği bir dönemin üzerinden geçmiş olduğu, bir şey var mıdır?

Hayır dediğinde ona denilir ki: Kim bunu iddia ederse kâfirdir.

Bunun üzerine ona şöyle denilir: O takdirde arşın üzerinden Allâh'ın onu istila etmediği bir dönemin geçmiş olduğunu (mezhebine göre) söylemen gerekir. Zira Allâh Subhânehu ve Teâlâ, arşı göklerden ve yerden önce yarattığını, bundan sonra da gökleri ve yeri yaratmasının ardından, arşa istivâ ettiğini haber vermektedir. Bundan dolayı, yine (mezhebine göre) senin şöyle demen gerekir: Göklerin ve yerin yaratılışından önceki arşın mevcut olduğu dönemde, Allâh arşına istila etmemişti."

Ardından Uluvv'un takriri ve buna delil getirme hususunda uzunca birtakım sözler zikretti. [127]

{Abdullâh İbn'uz Zubeyr el-Humeydî Rahimehullâh}

Buhârî'nin Şeyhi Abdullâh İbn'uz Zubeyr el-Humeydî Rahimehullâh şöyle dedi: "Kuran ve sünnetin dile getirmiş olduğu, Allâh'ın şu buyruğu gibi:

﴿بَلْ يَدَاهُ مَبْسُوطَتَانِ
"Bilakis, O'nun iki eli de açıktır." (el-Mâ'ide, 5/64)

Yine Allâh'ın şu buyruğu gibi:

﴿وَالسَّمَاوَاتُ مَطْوِيَّاتٌ بِيَمِينِهِ﴾
"Gökler de sağ eliyle dürülmüştür." (ez-Zumer, 39/67)

Ve Kuran ve hadislerde bunların benzerlerine gelince, bunlara ne bir ekleme yaparız ne de tefsir ederiz, Kuran ve sünnetin durduğu yerde durur ve deriz ki:

﴿الرَّحْمَنُ عَلَى الْعَرْشِ اسْتَوَى﴾
"Rahmân arşa istivâ etti." (Tâ Hâ, 20/5)

Kim bundan başka bir şey iddia ederse, o sıfatları iptal eden bir Cehmî'dir." [128]

{Ebû Yûsuf Rahimehullâh}

İbnu Ebî Hâtim rivayet ederek şöyle dedi: Bişr İbn'ul Velîd, Ebû Yûsuf'a geldi ve şöyle dedi: "Sen beni kelamdan men ediyorsun, hâlbuki Bişr el-Merîsî, Alî el-Ahvel ve falan kişi kelam ile uğraşıyorlar." Ebû Yusuf Rahimehullâh ona şöyle dedi: "Onlar ne söylüyorlar?" İbn'ul Velîd şöyle dedi: "Onlar, Allâh her yerdedir diyorlar." Ebû Yusuf adam gönderip şöyle dedi: "Onları yanıma getirin." Oraya vardıklarında Bişr (el-Merîsî) kalkıp gitmişti. Bunun üzerine Alî el-Ahvel'i ve yaşlı bir adamı getirdiler. Ebû Yûsuf yaşlı adama bakarak ona şöyle dedi: "Eğer sende bir parça edep görmemiş olsaydım, senin canını yakardım!" Sonra onun hapse atılması emrini verdi. Alî el-Ahvel'i ise dövdü ve sonra da (teşhir için) dolaştırdı." [129]

Bişr el-Merîsî, Allâh'ın arşının üzerinde olmasını inkâr ettiğinde Ebû Yûsuf onun tövbe etmesini istemiştir ki bu meşhur bir kıssadır ve İbnu Ebî Hâtim ve başkaları bunu zikretmiştir.

Ebû Hanîfe Rahimehullâh'ın ashabının öncekileri bu görüştedirler.

{Muhammed İbn'ul Hasen Rahimehullâh}

Muhammed İbn'ul Hasen Rahimehullâh şöyle dedi: "Doğudan batıya kadar bütün fakihler, ittifak etmişlerdir ki: Kuran-ı Kerim'e ve sika ravilerin Rasûlullâh Sallallâhu Aleyhi ve Sellem'den Rabb Azze ve Celle'nin sıfatları hakkında nakletmiş oldukları hadislere herhangi bir tefsir yapmaksızın, vasfetmeksizin ve teşbihe gitmeksizin iman edilir. Dolayısıyla her kim bunlardan herhangi birini tefsir ederse, Nebî Sallallâhu Aleyhi ve Sellem'in yolunun dışına çıkmış ve cemaatin tamamından ayrılmış olur. Çünkü onlar vasfetmedikleri gibi tefsir de etmediler. Lakin onlar Kitap ve sünnette olana iman ettiler, sonra da sustular. Dolayısıyla her kim Cehm'in sözünü söylerse cemaatten ayrılmıştır; zira O, Allâh'ı hiçlik sıfatıyla sıfatlandırmıştır." [130]

Yine Muhammed Rahimehullâh, şu minvalde gelen hadisler hakkında:

«‌إِن ‌الله ‌يهْبط ‌إِلَى ‌السَّمَاء ‌الدُّنْيَا»
"Şüphesiz, Allâh, dünya semasına iner." [131]

Ve benzeri hadisler hakkında şöyle dedi: "Şüphesiz bu hadisleri sika kimseler rivayet etmişlerdir. Bizler de bunlara iman ediyor ve bunları tefsir etmiyoruz." [132]

Bunu kendisinden Ebu'l Kâsım el-Lâlekâ'î nakletmiştir.


[123] Yakın lafızlarla Buhârî, Halku Ef'âl'il İbâd, sf. 32.
[124] Abdullâh bin Ahmed, es-Sunne, 1/117-118, no: 41.
[125] İbn'ul Kayyim, İctimâ'ul Cuyûş'il İslâmiyye, Dâru Atâ'ât'il İlm, sf. 325.
[126] Yakın lafızlarla Zehebî, el-Uluvv, sf. 159, no: 435; İbn'ul Kayyim, İctimâ'ul Cuyûş'il İslâmiyye, Dâru Atâ'ât'il İlm, sf. 329.
[127] Yakın lafızlarla İbnu Teymiyye, Der'u Te'ârud'il Akli ve'n Nakl, 6/115-116; İbn'ul Kayyim, İctimâ'ul Cuyûş'il İslâmiyye, Dâru Atâ'ât'il İlm, sf. 331-332.
[128] Yakın lafızlarla Zehebî, el-Uluvv, sf. 167-168, no: 453; İbn'ul Kayyim, İctimâ'ul Cuyûş'il İslâmiyye, Dâru Atâ'ât'il İlm, sf. 332-333.
[129] Yakın lafızlarla İbnu Teymiyye, Beyânu Telbîs'il Cehmiyye, 1/194-196; İbn'ul Kayyim, İctimâ'ul Cuyûş'il İslâmiyye, Dâru Atâ'ât'il İlm, sf. 335-336.
[130] Yakın lafızlarla Lâlekâ'î, Şerhu Usûl'il İ'tikâd, 3/480, no: 740.
[131] Yakın lafızlarla Taberânî, el-Ehâdîs'ut Tivâl, sf. 320, no: 61.
[132] Yakın lafızlarla Lâlekâ'î, Şerhu Usûl'il İ'tikâd, 3/480, no: 741.
#94

Fasıl

[Hanbelî Ulemasından İbnu Akîl Rahimehullâh'ın Büyük Şirk İşleyenin Tekfir Edileceğine Dair Sözleri]


Hanbelîlerin sözlerine gelince, İmâm Ebu'l Vefâ İbnu Akîl Rahimehullâh29 şöyle dedi:

"Cahillere ve ayak takımına mükellefiyetler ağır gelince, şeriatın kurallarından uzaklaştılar ve kendi nefisleri için koydukları gelenekleri tazim etmeye yöneldiler. Bu onlara kolay geldi, zira bu şekilde başkasının buyruğu altına girmiyorlardı. İşte bunlar, bu kabirlere tazim etmek, ölülere seslenerek ihtiyaçlarını ona arz etmek, kabirlere 'Ey mevlam, benim için şunları yap' şeklinde mesajlar yazmak, Lât ve Uzzâ'ya ibadet edenlerin yoluna uyarak ağaçlara çaput bağlamak gibi gelenekler sebebiyle benim nezdimde kâfirdir."

İbnu Akîl'in sözleri sona erdi.30

İbnu Akîl'in şu sözü üzerinde bir düşünesin! "Bunlar, gibi gelenekler sebebiyle benim nezdimde kâfirdir!" Yine onları Lât ve Uzzâ'ya ibadet edenlere benzetmesi üzerinde de düşünesin!



29- Hânbelî ulemasından İbnu Akîl Rahimehullâh. Döneminde, Bağdad'da bulunan Hanbelîlerin şeyhiydi. Kadı Ebû Ya'lâ İbn'ul Ferrâ'dan fıkıh okumuştur. Ebû Tâhir es-Silefî kendisinden rivayette bulunmuştur. 513 H senesinde vefat etmiştir. (Zehebî, Siyeru A'lâm'in Nubelâ, Risâle, 19/443-451; Ziriklî, el-A'lâm, 4/313)

30- İbn'ul Cevzî, Telbîsu İblîs, Dâr'ul Fikr, sf. 354; İbn'ul Kayyim, İgâset'ul Luhefân, Dâru Atâ'ât'il İlm, 1/352-353.
#95
E-Kitaplar / PDF NİFAK VE MÜNAFIKLARIN SIFA...
Son İleti Gönderen Subul’us Selâm - 14.07.2023, 05:16

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ


Oku        İndir
#96
E-Kitaplar / PDF LA İLAHE İLLALLÂH DİYENİN ...
Son İleti Gönderen Subul’us Selâm - 13.07.2023, 16:44

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ


Oku        İndir
#97
E-Kitaplar / PDF TEKFİR VE CEHALET ÖZRÜ HAK...
Son İleti Gönderen Subul’us Selâm - 12.07.2023, 18:59

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ


Oku        İndir
#98
Selef-i Salihin Akidesi / Ynt: ET-TUHFET'UL MEDENİYYE Fİ...
Son İleti Gönderen İ'tisam - 10.07.2023, 19:13

{Etbaut Tabiinin Sözleri}

Aynı şekilde Velîd bin Muslim Rahimehullâh'tan şöyle dediği rivayet edildi: Evzâ'î'ye, Mâlik bin Enes'e, Sufyân es-Sevrî'ye ve Leys bin Sa'd'a sıfatlarla ilgili gelen rivayetleri sordum, dediler ki: "Geldikleri gibi geçirin!"[113]

Başka bir rivayette şöyle dediler: "Keyfiyetsiz olarak geldikleri gibi geçirin!" [114]

Allâh onlardan razı olsun, onların 'geldikleri gibi geçirin' sözleri, Mu'attıla'yı, 'keyfiyetsiz olarak' sözleri ise Mümessile'yi reddeder.

Zuhrî ve Mekhûl, zamanlarında tabiinin en âlim kişileriydiler. Geriye kalan dördü ise tebe-i tabiin asrında dinin imamlarıdır. Mâlik Hicaz'ın, Evzâ'î Şam ehlinin, Leys Mısır ehlinin ve Sufyân es-Sevrî de Irak ehlinin imamıdır.

Evzâ'î Rahimehullâh şöyle dedi: "İnsanlar seni reddetseler dahi sen, selefin asarına sarılasın! Diğer adamların görüşlerinden, onları sözleriyle senin için yaldızlasalar dahi, uzak durasın!" [115]

{Sufyân es-Sevrî Rahimehullâh}

Sufyân es-Sevrî Rahimehullâh, Allâhu Teâlâ'nın şu buyruğu hakkında şöyle dedi:

﴿وَهُوَ مَعَكُمْ أَيْنَ مَا كُنْتُمْ
"Nerede olursanız olun, O sizinle beraberdir." (el-Hadîd, 57/4)

"İlmi sizinle beraberdir." [116]

{Rabî'a bin Ebî Abd'ir Rahmân Rahimehullâh}

Hallâl Rahimehullâh isnadıyla -ki ricalinin hepsi imamdır- Sufyân bin Uyeyne'den şöyle dediğini rivayet etti: Rabî'a bin Ebî Abd'ir Rahmân Rahimehullâh'a, Allâh'ın şu buyruğu hakkında soruldu:

﴿الرَّحْمَنُ عَلَى الْعَرْشِ اسْتَوَى﴾
"Rahmân arşa istivâ etti." (Tâ Hâ, 20/5)

Nasıl istivâ etti? O şöyle dedi: "İstivâ meçhul değildir. Keyfiyeti makul değildir. Risalet Allâh'tandır. Rasûl'e düşen tebliğidir. Bize düşen tasdiktir." [117]

Bu söz Rabî'a'nın talebesi Mâlik'ten de rivayet edilmiştir, [118] nitekim bunun açıklaması, ileride gelecektir İnşallâhu Teâlâ.

{Abd'ur Rahmân bin Mehdî Rahimehullâh}

Abd'ur Rahmân bin Mehdî Rahimehullâh şöyle dedi: "Şüphesiz Cehmiyye, Allâh Azze ve Celle'nin Mûsâ Aleyh'is Selâm ile konuştuğunu ve arşın üzerinde olduğunu nefyetmek ister. Benim görüşüm, onlardan tövbe etmeleri istenmesidir, tövbe ederlerse ne ala, aksi halde boyunları vurulur." [119]

Burada zikri geçen İbnu Mehdî, Ali İbn'ul Medînî Rahimehullâh'ın kendisi hakkında şöyle dediği zattır: "Eğer Rükün ile Makam arasında, İbnu Mehdî'den daha alim birisini görmediğime dair yemin ettirilecek olsaydım, şüphesiz ben bu şekilde yemin ederdim." [120]

{Sa'îd bin Âmir ed-Dube'î Rahimehullâh}

İbnu Ebî Hâtim Rahimehullâh, Sa'îd bin Âmir ed-Dube'î Rahimehullâh'tan şöyle rivayet etti: Onun yanında Cehmiyye zikredilince, o şöyle dedi: "Onlar, görüş bakımından Yahudilerden ve Hristiyanlardan daha şerlidir. Din mensupları, Müslümanlarla beraber icma etmiştir ki Allâh Azze ve Celle arşın üzerindedir. Onlar ise şöyle dedi: Arşın üzerinde hiçbir şey yoktur." [121]

{Abbâd İbn'ul Avvâm Rahimehullâh}

Vâsıt'da hadis imamlarından biri olan Abbâd İbn'ul Avvâm Rahimehullâh şöyle dedi: "Bişr el-Merîsî ve ashabıyla konuştum ve gördüm ki onların sözleri, arşın üzerinde hiçbir şey yoktur demeye varıyor. Allâh'a yemin olsun ki benim görüşüm, onlarla nikâhlanılamayacağı gibi onlardan miras da alınmaz." [122]


[113] Yakın lafızlarla Âcurrî, eş-Şerî'a, no: 720; İbnu Batta, el-İbânet'ul Kubrâ, 7/241-242, no: 183.
[114] Yakın lafızlarla Lâlekâ'î, Şerhu Usûl'il İ'tikâd, 3/582, no: 930.
[115] Muvaffak'ud Dîn İbnu Kudâme el-Makdisî, Lum'ât'ul İ'tikâd, sf. 9.
[116] Buhârî, Halku Ef'âl'il İbâd, sf. 32.
[117] Lâlekâ'î, Şerhu Usûl'il İ'tikâd, 3/441, 581-582, no: 665, 928; Muvaffak'ud Dîn İbnu Kudâme el-Makdisî, İsbâtu Sifat'il Uluvv, no: 74; Muvaffak'ud Dîn İbnu Kudâme el-Makdisî, Zemm'ut Te'vîl, no: 42; Mecmû'u Fetâvâ Şeyh'il İslâm Ahmed İbni Teymiyye, 5/40.
[118] Beyhekî, el-Esmâ ve's Sifât, 2/305-306, no: 867.
[119] İbn'ul Kayyim, İctimâ'ul Cuyûş'il İslâmiyye, Dâru Atâ'ât'il İlm, sf. 326.
[120] Yakın lafızlarla Tirmizî, Hadis no. 2143.
[121] Yakın lafızlarla Buhârî, Halku Ef'âl'il İbâd, sf. 31.
[122] Yakın lafızlarla Abdullâh bin Ahmed, es-Sunne, 1/126, no: 65; İbn'ul Kayyim, İctimâ'ul Cuyûş'il İslâmiyye, Dâru Atâ'ât'il İlm, sf. 327.
#99

[Şâfi'î Ulemasından Ebû Şâme Rahimehullâh'ın Büyük Şirk İşleyenin Tekfir Edileceğine Dair Sözleri]

Yine, Şâfi'îlerin sözleri arasında, Ebû Şâme olarak bilinen Şam muhaddisi, İmam, Muhakkik, Nâsır'us Sunne, Şihâb'ud Dîn Abd'ur Rahmân bin İsmâ'îl bin İbrâhîm Rahimehullâh'ın21, el-Bâ'is alâ İnkâr'il Bide'i ve'l Hevâdis isimli eserinde geçen şu sözleri bulunmaktadır:

"Yine şeytanın avama süslü göstermesiyle belanın yayıldığı duvarların, sütunların ve her beldede bulunan belli yerlerin kokulandırılması da bu kısımdandır. Hikâye anlatan biri, rüyasında o mevkide salihliği ve Allâh'ın veliliği ile bilinen birini gördüğünü hikâye eder. Avam da Allâhu Teâlâ'nın farz kıldıklarını ve sünnetlerini zayi eder ve bunları muhafaza ederek bununla Allâh'a yaklaştığını zanneder. Daha sonra bunda haddi aşıp işi bu mekânların mevkilerini kalpleriyle tazim etmeye kadar götürürler. Böylece onu tazim eder, onlara nezrederek hastalarına şifa ve ihtiyaçlarının karşılanmasını umarlar. Bu gibi belirli yerler, pınarlar, ağaçlar, duvarlar ve taşlar arasında değişkenlik arz eder.

Allâhu Teâlâ kendisini korusun, Dımaşk şehrinde de farklı farklı yerler bulunmaktadır. Mesela Thomas (Toma) kapısının dışında Humma pınarı, Bâb-ı Sagîr'in içerisinde bulunan kokulanmış sütunlar22 ve -Allâh kesilmesini ve kökünden sökülmesini kolaylaştırsın- Bâb-ı Nasr'da tam yolun ortasında bulunan kurumuş ağaç... Bu, Muhammed bin İshâk'ın ve Sufyân bin Uyeyne'nin Zuhrî'den, onun Sinân bin Ebî Sinân'dan, onun da Ebû Vâkid el-Leysî'den rivayet ettiği hadiste geçen Zât-u Envât'a ne kadar çok benziyor!

Ebû Vâkid şöyle dedi: "Rasûlullâh Sallallâhu Aleyhi ve Sellem ile Huneyn'e çıktık. Kureyş'in kocaman, yeşil bir ağacı vardı. Her sene ona gelip üzerine silahlarını asıp yanında kendilerini ona adayıp ona kurban keserlerdi."

Başka bir rivayette şöyle geçmektedir: "Nebî Sallallâhu Aleyhi ve Sellem ile Huneyn'e doğru çıktık. Müşriklerin bir sidir ağacı vardı, kendilerini ona adayıp üzerine silahlarını asarlardı ve ona Zât-u Envât denilirdi. Biz bir sidir ağacının yanından geçtik ve şöyle dedik: "Ey Allâh'ın Rasûlü!"

İlk rivayette şöyle geçmektedir: "Zât-u Envât diye isimlendirilirdi. Kocaman, yeşil bir sidir ağacının yanından geçtik, Huneyn'e giderken de yolun iki kenarından şöyle nida ettik: "Ey Allâh'ın Rasûlü! Onların Zât-u Envât'ı olduğu gibi bize de bir Zât-u Envât yap!" Nebî Sallallâhu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: "Mûsâ'nın kavminin ona söylediği gibi söylediniz: "Onların ilahı olduğu gibi bize de bir ilah yap!" (el-A'râf, 7/138) Siz sizden öncekilerin izini takip edeceksiniz!"23

Tirmizî başka bir lafızla rivayet etti, ancak mana birdir. Tirmizî, bu hadis hasen sahihtir demiştir.24

İmam Ebû Bekir et-Turtûşî Rahimehullâh25, kitabında şöyle dedi: "Dikkat edin, Allâhu Teâlâ size rahmet etsin! Nerede insanların kastettiği, şanından dolayı tazim ettiği, kendisinden iyileşme ve şifa umdukları, üzerine silahlarını astıkları, çivi ve kumaş asılan bir sidir veya ağaç bulursanız onu kesin! Zira o, Zât-u Envât'tır!"26

Ben (Ebû Şâme) derim ki:

Dördüncü asırda İfrikiye (Kuzey Afrika) bölgesindeki salihlerden birisi olan Şeyh Ebû İshâk el-Cibniyânî Rahimehullâhu Teâlâ27'nın yaptığı şey benim çok hoşuma gitmiştir. Onun salih dostu Ebû Abdillâh Muhammed İbnu Ebi'l Abbâs el-Mu'eddib'in naklettiğine göre onun bulunduğu yerin yakınında, "Ayn'ul Âfiye/Afiyet Çeşmesi" diye isimlendirilen bir çeşme vardı. Avam bu çeşme yüzünden fitneye düşmüştü. Çok uzak yerlerden bu çeşmeye gelirler; evlenemeyen veya çocuğu olmayanlar şöyle derdi: "Beni afiyet çeşmesine götürünüz!" İşte fitne de bununla bilinir.

Ebû Abdillâh dedi ki: Bir gece seher vaktinde birdenbire o çeşmenin etrafından Ebû İshâk'ın ezanını işittim. Dışarı çıktım ki çeşmeyi yıkmış ve sabah (namazının) ezanını, o çeşmenin enkazı üzerinde okumuştu. Sonra şöyle dedi: "Ey Allâh'ım, ben bunu, Sen'in için yıktım! Bunun, bir daha eski haline gelmesine izin verme!" (Ebû Abdillâh dedi ki:) Orası, şimdiye kadar eski hâline gelmedi.

Ben (Ebû Şâme) derim ki:

Bundan daha dehşetli ve daha acı olanıysa, işlek yolu kesmeye atılmalarıdır; üç eski, sıradan kapıdan birinden geçip giderler. İçerisinden geçilmesine izin verilen bu kapıları Allâh'ın Peygamberi Süleymân bin Dâvûd Aleyhima's Selâm zamanında cinler inşa etmiştir yahut Zu'l Karneyn inşa etmiştir ki bu hususta başka şeyler de söylenmiştir. Bu kapı, Kuzey Kapısıdır ki, biz bunu -Allâhu Teâlâ Dımaşk şehrini korusun- Dımaşk Şehrinin Tarihi isimli eserimizde nakletmişizdir.

636 H yılının aylarından birinde, kendisine güvenilmeyen bir kişi, bu kapı hakkında, Ehl-i Beyt'ten bazılarının bu mekânda gömülü olduğunu ihtiva eden bir rüya gördüğünü bazı kimselere zikretmiştir. Güvenilir bir kişi, o kişinin bunu uydurduğunu kendisine itiraf ettiğini bana anlattı. Bunun üzerine insanlar bu uğurda Menâra yolunu kestiler, kapının tamamını gaspedilmiş bir mescidin temeli kıldılar. Yol, zaten yoldan geçen için dardı, fakat bundan sonra yolun darlığı ve kapıdan giren ve çıkanlar için zorluk, katbekat arttı. Allâh bu mescidin inşasına sebep olanların cezasını katbekat artırsın! Nebî Sallallâhu Aleyhi ve Sellem'in kâfirlerden düşmanlarının gözlem yeri olan Mescid-i Dırar'ın yıkılması hususunda onun sünnetine uyarak bu mescidin yıkımına ve izâle edilmesine yardım edenlerin sevabını da bol bol versin!

Ben (Ebû Şâme) derim ki:

Şeriat, kendisiyle kötülük ve fenalık kastedenler sebebiyle onun bir mescid olmasına bakmaksızın onu yıktı. Allâhu Teâlâ Nebî'si Sallallâhu Aleyhi ve Sellem'e ayette şöyle buyurdu:

"Onun içinde asla namaz kılma. İlk günden temeli takva üzerine kurulan mescit (içinde namaz kılmana elbette daha lâyıktır)." (et-Tevbe, 9/108)

Rızasına muhalefet eden her şeyden âfiyet vermesini Kerim olan Allâh'tan diler, bizleri saptırıp da hevasını ilah edinenlerden kılmamasını dilerim!"

Ebû Şâme'den alıntı sona ermiştir.28

Allâh sana rahmet etsin! Bu imamın sözleri ve kendi zamanında avamın duvarlar, ağaçlar ve belli yerlerde yaptıkları şeyin müşriklerin Zât-u Envât'la yaptıklarının bir benzeri olduğunu açıkça dile getirmesi üzerinde bir düşün!

Ayrıca Mâlikî imamlarından olan Ebû Bekir et-Turtûşî'nin, insanlar tarafından kastedilen ve onlar tarafından yüceltilen her ağacın bir Zât-u Envât olduğunu açıkça dile getirmesi üzerinde de bir düşün!

Ayrıca Ebû Şâme'nin şu sözü üzerinde de düşün!

"Dördüncü asırda İfrikiye (Kuzey Afrika) bölgesindeki Şeyh Ebû İshâk'ın yaptığı şey benim çok hoşuma gitmiştir. Hani insanlar kendisine yönelip teberrük ettiklerinde o "Ayn'ul Âfiye/(Şifa ve) Afiyet Çeşmesi" diye isimlendirilen çeşmeyi yıkmıştı."

Bunun üzerinde düşündüğünde, şirkin kadim zamanda bu ümmet içerisinde vuku bulması, -Allâh kendilerinden razı olsun- ilim ehlinin en şiddetli şekilde buna karşı çıkması, güç yetirdiklerinde insanların kendisiyle fitneye düştüğü şeyleri yıktıkları, üç faziletli nesil sonrasında bunun vuku bulduğu, ilim ehlinin icmasıyla bunun dinden olmadığı ve güç yetirenin bunları izale etmesinin vacip olması senin için açıklığa kavuşur. Durum böyleyse, bunları izale etmeye ve nehyetmeye güç yetiren (ve bunu yapmayan) emir ve kadılara veyl olsun!

Yine Ebû Şâme'nin yolun ortasında inşa edilen mescid hakkındaki sözleri, onun yıkılıp izale edilmesini temenni etmesi, onu Mescid-i Dırar'a benzetmesi üzerinde de düşün! Allâhu Teâlâ ona rahmet eylesin, Ebû Şâme yedinci asrın başlarında yaşamaktaydı. Malum olunduğu üzere bu iş, (zamanın geçmesiyle) sadece şiddet yönünden artar. Vallâhu a'lem.

Bu meseleye dair Şâfi'îlerin, Hanefîlerin [ve Mâlikîlerin] kelamından vakıf olduğumuz budur. 



21- Şâfi'î ulemasından Ebû Şâme Rahimehullâh. Allame ve müçtehiddi. İzz'ud Dîn bin Abd'is Selâm, Alem'ud Dîn Sehâvi ve Muvaffak'ud Dîn İbnu Kudâme gibi ulemadan ders almıştır. 665 H senesinde vefat etmiştir. (İbn'ul İmâd, Şezerât'uz Zeheb, 7/553; Ziriklî, el-A'lâm, 3/299)

22- Allâhu Teâlâ, Kendisine "Allâh'ım, dinin için kokulanmış sütunları yıkacak bir kişi ikame et!" diyerek dua eden İmam Nevevî Rahimehullâh'ın (676 H) duasına icabet etmiş, yıkılması için niyazda bulunduğu bu sütunları yıkma faziletini de Şeyh'ul İslam İbnu Teymiyye Rahimehullâh'a nasip etmiştir. (el-Câmi'u li Sîrati Şeyh'il İslâm İbni Teymiyye Hilâli Sebe'ti Kurûn; sf. 147-148)

23- Yakın lafızlarla İbnu İshâk, Siyer, Dâr'ul Kutub'il İlmiyye, sf. 552-553.

24- Tirmizî, Hadîs no: 2180.

25- Mâlikî ulemasından Ebû Bekir et-Turtûşî Rahimehullâh. İbnu Ebî Randeka ismiyle de bilinirdi. Zahid ve allame olup Endülüs'tendi. Ebu'l Velîd el-Bâcî gibi hocalardan ders almış, Ebû Tâhir es-Silefî gibi alimler de kendisinden rivayette bulunmuştur. 520 H senesinde vefat etmiştir. (Zehebî, Siyeru A'lâm'in Nubelâ, Risâle, 19/490; Ziriklî, el-A'lâm, 7/133-134)

26- Ebû Bekir et-Turtûşî, el-Havâdisu ve'l Bide, sf. 38-39.

27- Mâlikî ulemasından Ebû İshâk el-Cibniyânî Rahimehullâh. Kendisi Allâh'ın velilerinden olan sâlih bir zattı. Âlimlerin ihtilafları hususunda en bilgin insanlardandı. 369 H senesinde vefat etmiştir. (İbnu Ferhûn, ed-Dîbâc'ul Muzehheb, 1/264-265; Kâtip Çelebi, Sullem'ul Vusûl, 1/22)

28- Ebû Şâme, el-Bâ'is alâ İnkâr'il Bede'i ve'l Hevâdis, sf. 25-28.
#100
Selef-i Salihin Akidesi / Ynt: ET-TUHFET'UL MEDENİYYE Fİ...
Son İleti Gönderen İ'tisam - 05.07.2023, 00:41

{Tabiinin Sözleri}

{Mesrûk Rahimehullâh}

Ali İbn'ul Akmer şöyle dedi: Mesrûk Rahimehullâh, Â'işe Radiyallâhu Anhâ'dan tahdis edeceği zaman şöyle derdi: "Sıddık'ın kızı Sıddıka, Allâh'ın sevgilisinin sevgilisi, yedi göğün üzerinden masumiyeti ilan edilen bana tahdis etti."[102]

{Katâde Rahimehullâh}

Katâde Rahimehullâh şöyle dedi: İsrail Oğulları şöyle dedi: "Ey Rabbimiz! Sen göktesin biz ise yerdeyiz. Biz, Senin razı olduğunu ve kızdığını nasıl bileceğiz?" Allâh Subhânehu şöyle buyurdu: "Ben sizden razı olduğumda üzerinizde hayırlılarınızı yönetici kılarım, kızdığımda ise üzerinizde şerlilerinizi yönetici kılarım."

Bunu Dârimî Rahimehullâh rivayet etmiştir. [103]

{Suleymân et-Teymî Rahimehullâh}

Suleymân et-Teymî Rahimehullâh şöyle dedi: "Şayet Allâh nerededir, diye bana sorulursa, göktedir derdim." [104]

{Ka'b'ul Ahbâr Rahimehullâh}

Ka'b'ul Ahbâr Rahimehullâh şöyle dedi: "Allâh Azze ve Celle Tevrat'ta şöyle dedi: Ben kullarımın üzerinde olan Allâh'ım ve Arşım bütün yarattıklarımın üzerindedir. Ben arşımın üzerinde kullarımın işlerini idare ederim. Onların amellerinden hiçbir şey Bana gizli kalmaz." [105]

{Mukâtil Rahimehullâh}

Mukâtil Rahimehullâh, Allâhu Teâlâ'nın şu buyruğu hakkında şöyle dedi:

﴿وَلَا أَدْنَى مِنْ ذَلِكَ وَلَا أَكْثَرَ إِلَّا هُوَ مَعَهُمْ أَيْنَ مَا كَانُوا
"Bunlardan az veya çok olsunlar ve nerede olursalar olsunlar mutlaka O, onlarla beraberdir." (el-Mucâdele, 58/7)

Mukâtil şöyle dedi: "Allâh ilmiyle, onların fısıldamalarını bilir ve sözlerini işitir. Allâh arşının üzerindedir ve ilmi onlarla beraberdir." [106]

{Dahhâk Rahimehullâh}

Dahhâk Rahimehullâh bu ayet ile ilgili şöyle dedi: "O Allâh'tır, arşının üzerindedir ve ilmi onlarla beraberdir." [107]

{Ubeyd bin Umeyr Rahimehullâh}

Ubeyd bin Umeyr Rahimehullâh dedi ki: "Rabb Teâlâ gece yarısında dünya semasına iner ve 'İsteyen yok mu vereyim, istiğfar dileyen yok mu affedeyim?' der, ta ki Fecr vakti olana kadar, o zaman Rabb Azze ve Celle yükselir."

İmam Ahmed'in oğlu Abdullâh tahriç etti. [108]

{Hasan Rahimehullâh}

Hasen Rahimehullâh şöyle dedi: "Rabbinin katında yaratılmışlardan İsrâfîl kadar O'na yakın olan hiçbir şey yoktur. İsrâfîl ile Rabb Teâla arasında yedi hicap vardır ve o hicapların her biri arasında da beş yüz yıllık mesafe vardır. İsrâfîl ise, bunların altındadır. Başı arşın altında, ayakları ise yedinci (arzın) hudutlarındadır." [109]

{Tabiin Uleması}

Beyhekî, Evzâ'î'ye ulaşan sahih bir isnatla onun şöyle dediğini rivayet etti: "Biz, -tabiinden pek çok kişinin bulunduğu bir zamanda- şöyle derdik: Zikri yüce olan Allâh, arşının üzerindedir ve biz, sünnette O'nun sıfatlarıyla ilgili gelen rivayetlere iman ederiz." [110]

Ebû Ömer İbnu Abd'il Berr Rahimehullâh, et-Temhîd isimli eserinde şöyle demiştir: "Kendilerinden tevil ilminin aktarıldığı sahabe ve tabiin alimleri, Allâhu Teâlâ'nın ayetteki şu buyruğu hakkında şöyle dediler:

﴿مَا يَكُونُ مِنْ نَجْوَى ثَلَاثَةٍ إِلَّا هُوَ رَابِعُهُمْ وَلَا خَمْسَةٍ إِلَّا هُوَ سَادِسُهُمْ
"Üç kişinin gizli konuştuğu yerde dördüncüsü mutlaka O'dur. Beş kişinin gizli konuştuğu yerde altıncısı mutlaka O'dur." (el-Mucâdele, 58/7)

'O, arşın üzerindedir ve ilmi her yerdedir.'

Bu konuda, sözüyle ihticac edilebilecek tek bir kişi dahi onlara muhalefet etmemiştir." [111]

{Mekhûl ve Zuhrî Rahimehumallâh}

Ebû Bekir el-Hallâl Rahimehullâh, Kitâb'us Sunne isimli eserinde el-Evzâ'î Rahimehullâh'ın şöyle dediğini rivayet etti: Mekhûl ve Zuhrî'ye (sıfatlara dair) hadislerin açıklaması soruldu. Onlar şöyle dedi: "Geldikleri gibi geçirin." [112]


[102] Yakın lafızlarla Taberânî, el-Mu'cem'ul Evsat, 5/313, Hadis no: 5411.
[103] Yakın lafızlarla Ebû Sa'îd Osmân bin Sa'id ed-Dârimî, en-Nakdu ala'l Merîsî, el-Mektebet'ul İslâmiyye, sf. 201; Ebû Sa'îd Osmân bin Sa'id ed-Dârimî, er-Raddu ale'l Cehmiyye, el-Mektebet'ul İslâmiyye, sf. 62.
[104] Buhârî, Halku Ef'âl'il İbâd, sf. 38.
[105] Yakın lafızlarla İbnu Batta, el-İbânet'ul Kubrâ, 7/185-186, no: 137; Ebû Ya'lâ, İbtâl'ut Te'vîlât, sf. 591, no: 542.
[106] Yakın lafızlarla Beyhekî, el-Esmâ ve's Sifât, 2/342, no: 910.
[107] Yakın lafızlarla Taberî, Tefsîr, Dâru Hecr, 22/468.
[108] Yakın lafızlarla Abdullâh bin Ahmed, es-Sunne, 1/272, no: 507; Abd'ur Razzâk, Musannef, Dâr'ut Te'sîl, 2/446.
[109] Yakın lafızlarla Muvaffak'ud Dîn İbnu Kudâme el-Makdisî, İsbâtu Sifat'il Uluvv, no: 70.
[110] Yakın lafızlarla Beyhekî, el-Esmâ ve's Sifât, 2/304, no: 865.
[111] Yakın lafızlarla İbnu Abd'il Berr, et-Temhîd, Mu'esseset'ul Furkân, 5/149-150.
[112]  Yakın lafızlarla İbnu Abd'il Berr, Câmi'u Beyân'il İlmi ve Fadlihi, 2/943, no: 1801.
🡱 🡳