Tevhide Davet

HUREYMİLA BELDESİ AHÂLİSİYLE KELİME-İ TEVHÎD HUSÛSUNDA BİR MÜZÂKERE

Başlatan Subul’us Selâm, 29.11.2022, 01:25

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Subul’us Selâm


مُذَاكَرَةُ الشَّيْخِ مُحَمَّدٍ رَحِمَهُ اللّٰهُ مَعَ أَهْلِ بَلَدِ حُرَيْمِلَةِ فِي كَلِمَةِ التَّوْحِيدِ وَالْجَمْعِ  بَيْنَ التَّوْحِيدِ وَالشِّرْكِ

Şeyh Muhammed Rahimehullâh'ın Hureymila Beldesi Ahâlisiyle Kelime-i Tevhîd ve Tevhîd ile Şirkin Bir Arada Bulunması (ve Bunun İmkânsızlığı) Husûsundaki Bir Müzâkeresi1

Muhammed bin Abd'il Vehhâb Rahimehullâh

Şeyh Muhammed bin Abdilvehhâb Rahimehullâh onlara şunu söyledi:

Hocalardan ve başkalarından olsun, sizden bize gelenlerin hepsine "La ilahe illallâh" hakkında sorduk. Onların nezdinde, bunun manası olmayan bir lafızdan başka bir şey olduğuna rastlamadık. Onlara göre bunun manası sadece lafzıdır ve bu lafzı kim söylerse o Müslümandır. Onlar bazen bunun manasının olduğunu da söylüyorlar, lâkin (onlara göre) La ilahe illallâh'ın manası "Allâh'ın mülkünde ortağı yoktur" şeklindedir.

Biz ise diyoruz ki: "La ilahe illallâh" sadece dil ile (söylenecek bir şey) değildir ve Müslüman bir kimsenin onu telaffuz ettiği zaman, kalbinde onun manasını kavraması şarttır. Rasûller işte bunun için gelmiştir. Rasûller (sadece) mülk(ün Allâh'a ait olması) meselesi için gelmemişlerdir. İnşâllâh ben sizin için tevhîd meselesini ve şirk meselesini îzâh edeceğim...

Üzerinde kubbe olan meşhedi (türbeyi) bilirsiniz. Ki orada bir grup adam öğle namazı kılarlar, sonra dikilirler ve kabre yönelirler; Kâbe'ye ise sırtlarını dönerler. (Kabri kıble edinerek) Alî Radıyallâhu Anh için iki rekât namaz kılarlar. Allâh için kıldıkları namaz tevhîd, Alî'ye kıldıkları namaz ise şirktir. (Onlara) "Sizler bunu anladınız mı? (diye sordum)." Dediler ki: "Evet anladık! Allâh için ve bununla beraber bir başkası için namaz kılan kimse müşrik olur."

Allâh Subhânehu'nun, kulunun bedeninde ve malında kendisine âit bir hakkı vardır. Namaz bedenin zekâtıdır, maldaki zekât ise Allâhu Teâlâ'nın hakkıdır. Sen Allâh için zekât verir sonra, bunun bir kısmını türbe için ayırırsan, işte o zaman Allâh için olan zekâtın tevhîd, mahlûk için olan zekâtın ise şirktir.

Aynı şekilde kan akıtma (kurban kesme)... Eğer Allâh için kestiysen tevhîd olur, başkası için kestiysen şirk olur. Nitekim Allâhu Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

"De ki: Namazım, kestiğim kurban, hayatım ve ölümüm âlemlerin Rabbi olan Allâh içindir. O'nun hiçbir ortağı yoktur..." (el-En'âm 6/162-163)

Nüsuk: Kan akıtmaktır (kurban kesmektir).

Aynı şekilde ibâdet çeşitlerinden olan tevekkül... Eğer Allâh'a tevekkül ettiysen bu tevhîd olur, türbe sâhibine tevekkül ettiysen bu da şirk olur. Allâhu Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

"...O'na ibâdet et ve O'na tevekkül et!.." (Hûd 11/123)

Bütün bunların en büyüğü ise du'â'dır: "Sizler (hadîste) şöyle zikrolunduğunu anlıyor musunuz?"

«Du'â, ibâdetin özüdür (beynidir).»2

Dediler ki: "Evet." Allâhu Teâlâ da şöyle buyurmuştur:

"Mescidler yalnız Allâh'ındır. O hâlde Allâh ile birlikte hiçbir kimseye du'â (ibâdet) etmeyin." (el-Cinn 72/18)

"Sizler, burada Allâh'a du'â eden ve Zubeyr'e du'â eden; Allâh'a du'â eden ve Abdulkâdir'e du'â eden kimselerin bir olan Allâh'a du'â ettikleri zaman muhlis (ihlâslı olan yani ibâdeti Allâh'a has kılan), ondan gayrısına du'â ettikleri zaman ise müşrik olacaklarını anlıyor musunuz? Bunu anladınız mı?" Dediler ki: "Evet anladık!"

Şeyh Muhammed bin Abdilvehhâb Rahimehullâh dedi ki: "Eğer bu meseleyi anladıysanız, insanlar ile bizim aramızdaki mesele işte budur."

Şâyet bu insanlar deseler ki: "Onlar (müşrikler) putlara ibâdet ediyor, onlara du'â ediyor ve onlardan istiyorlardı. Bizler ise günahkâr kullarız, onlar sâlih kimselerdir. Onların makamları ile (vesîle) arıyoruz."

Sen de onlara de ki:

Îsâ Aleyh'is Selâm Allâh'ın nebîsi, annesi de (Meryem Aleyh'as Selâm da) sâliha bir kadındı. Kezâ Üzeyir Aleyh'is Selâm sâlihlerdendi, yine aynı şekilde melekler de öyleydi...

Onlara du'â edenler hakkında Allâh onların, onlardan bir şey istemediklerini, sadece makamları dolayısı ile şefâ'at ve kurbiyeti (yakınlaşmayı) istediklerini haber vermiştir.

Onlara melekler hakkındaki Allâhu Teâlâ'nın kavlinden şu âyetleri oku:

"O gün Allâh, onların hepsini toplar; sonra meleklere der ki..." (Sebe 34/40)

Peygamberler hakkında ise şöyle buyurmaktadır:

"Ey kitâb ehli dîninizde aşırı gitmeyin!.." (en-Nisâ 4/171)

Sâlihler hakkında ise şöyle buyurmaktadır:

"De ki: O'ndan başka (ilah olduklarını) iddiâ ettiklerinizi çağırın (bakalım)!.." (el-İsrâ 17/56)

Nebî Sallallâhu Aleyhi ve Sellem bütün bunların arasında bir fark gözetmemiştir (ve hepsine birden savaş açmıştır).




1- El-Cevâhir'ul Mudiyye, 35-36 (Mecmûat'ur Rasâ'il ve'l Mesâ'il'in Necdiyye içinde 4/35-36).

2- Tirmizî, Hadîs no: 3371; Ebû Dâvud, Hadîs no: 1479.
"Eğer cahil ısrar ederse, büyüklenirse, sapıklığında ve dalaletinde kararlıysa, körlüğü hidayete seçmişse ve içerisine düşüp kendisi hakkında cedelleştiği şey, kendisini işleyen şahsı Müslümanlar fırkasından müşrikler zümresine çıkaran büyük şirk kapsamındansa, bu durumda adil hüküm, kılıçtır!" (el-Feth'ur Rabbânî min Fetâvâ'l İmâm eş-Şevkânî, 1/185)

🡱 🡳

Benzer Konular (5)