Tevhide Davet

ÇOCUKLARA TEVHÎD TALİMİ | ŞEYH'UL İSLAM MUHAMMED BİN ABD'İL VEHHÂB RAHİMEHULLÂH

Başlatan Tevhîd Müdafaası, 17.01.2023, 03:30

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 2 Ziyaretçiler konuyu incelemekte.

Tevhîd Müdafaası


تَعْلِيمُ الصِّبْيَانِ التَّوْحِيدَ

Çocuklara Tevhîd Talimi

Şeyh'ul İslam Muhammed bin Abd'il Vehhâb Rahimehullâh

Allâh kendisine rahmet etsin, Şeyh'ul İslam Muhammed bin Abd'il Vehhâb dedi ki:

Kovulmuş şeytandan Allâh'a sığınırım.

Rahmân ve Rahîm olan Allâh'ın adıyla. Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allâh'a mahsustur. Salat u selam, rasullerin efendisinin, al u ashabının hepsinin üzerine olsun.

Bundan sonra:

Bu faydalı risale, insanın çocuklara Kuran öğretmeden önce öğretmesi vacip olan şeye dairdir. Böylece çocuklar, İslam fıtratı üzere kâmil bir Müslüman ve iman yolu üzere iyi bir muvahhid olur.

Bu risaleyi soru-cevap şeklinde tertip ettim.

1. Soru: Sana "Rabbin kimdir?" denilirse,

Cevap: De ki: "Rabbim Allâh'tır!"

2. Soru: Sana "Rabb'in manası nedir?" denilirse,

Cevap: De ki: "Rabb, Mâlik (her şeyin sahibi) olan Ma'bûd'dur (ibadet edilendir)!

Allâh kelimesinin anlamı ise bütün mahlukâtı üzerinde ulûhiyyet ve ubûdiyyet sahibidir (ilahlık ve kulluk edilmeye layıktır)."

3. Soru: Sana "Rabbini ne ile biliyorsun?" denilirse,

Cevap: De ki: "Ben, Rabbimi ayetleriyle ve mahlûkatıyla (yarattıklarıyla) bilirim.

Gece ve gündüz, güneş ve ay O'nun ayetlerindendir.

Gök ve yer ve onların içindekiler O'nun mahlûkatındandır. Bunun delili Yüce Allâh'ın şu buyruğudur:

"Muhakkak ki sizin Rabbiniz olan Allâh, gökleri ve yeryüzünü altı günde yaratmış, sonra da arşa istivâ etmiştir. Gündüzün aydınlığını, onu süratle takip eden gece ile örten O'dur." (el-A'râf, 7/54)

Şu buyruğuna kadar:

"Âlemlerin Rabbi olan Allâh, şanı yüce olandır." (el-A'râf, 7/54)1"

4. Soru: Sana "Allâh seni ne için yaratmıştır?" denilirse,

Cevap: De ki: "Bir olan ve ortağı bulunmayan Allâh'a ibadet etmem için, emrettiklerine uyarak itaat etmek ve nehyettiklerini terk etmek için yaratmıştır. Nitekim Yüce Allâh şöyle buyurmaktadır:

"Ben, cinleri ve insanları, ancak Bana ibadet etsinler diye yarattım." (ez-Zâriyât, 51/56)

Yüce Allâh yine şöyle buyurmaktadır:

"Allâh'a ibadet edin ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın." (en-Nisâ, 4/36)

Şirk, kendisiyle Allâh'a asi gelinen en büyük günahtır. Nitekim Yüce Allâh şöyle buyurmaktadır:

"Kim Allâh'a şirk koşarsa muhakkak ki Allâh ona cenneti haram kılar, onun varacağı yer ateştir." (el-Mâ'ide, 5/72)

Şirk, Allâh'a -kendisine dua ettiği, umduğu, korktuğu, tevekkül ettiği, Allâh dışında yöneldiği ve bunun dışında kalan diğer ibadet çeşitlerini yönelttiği- bir denk kılmaktır.

İbadet, Allâh'ın sevip razı olduğu, batınî ve zahirî bütün söz ve amelleri kapsayan bir isimdir.

Dua da ibadet kapsamındadır. Yüce Allâh şöyle buyurmaktadır:

"Mescitler yalnız Allâh'ındır. O hâlde Allâh ile birlikte hiçbir kimseye dua (ibadet) etmeyin." (el-Cinn, 72/18)

Yüce Allâh'ın buyurduğu gibi, Allâh'tan başkasına dua etmenin küfür olmasına dair delil şudur:

"Kim, buna dair hiçbir delili bulunmaksızın Allâh ile birlikte başka bir ilaha dua ederse onun hesabı ancak Rabbinin katındadır. Kâfirler hiç şüphesiz kurtuluşa eremezler." (el-Mu'minûn, 23/117)

Allâh'tan başkasına dua etmenin küfür olmasının sebebi, duanın ibadet çeşitlerinin en büyüğü olmasıdır. Nitekim Yüce Allâh şöyle buyurmaktadır:

"Rabbiniz şöyle buyurdu: Bana dua edin, icabet edeyim (karşılık vereyim). Şüphesiz Bana ibadet etmeyi büyüklüklerine yediremeyenler, yakında aşağılanmış olarak cehenneme gireceklerdir." (Gâfir, 40/60)

Sünen'de Enes Radiyallâhu Anh'dan rivayet edilen merfu bir hadiste şöyle buyurulmaktadır:

"Dua, ibadetin özüdür (beynidir)."2

Allâh'ın, kulları üzerine farz kıldığı ilk şey, tâğûtu inkâr ve Allâh'a iman etmektir. Yüce Allâh şöyle buyurmaktadır:

"Andolsun ki Biz her ümmete, Allâh'a ibadet edin ve tâğûttan sakının, diye (emretmeleri için) bir Rasûl gönderdik..." (en-Nahl, 16/36)

Tâğût; Allâh'ın dışında kendisine ibadet edilen her şeydir, şeytandır, kâhinlerdir, müneccimlerdir, Allâh'ın indirdiğinin dışında hükmedenlerdir ve hak dışında kendisine tabi olunup itaat edilendir.

Yüce Allâh kendisine rahmet etsin, Allâme İbn'ul Kayyim dedi ki:

"Tâğût: Kulun haddini aşmasına sebep olan, (Allâh'tan başka) ibadet edilen, kendisine tabi olunan ve kendisine itaat edilen her şeydir."3

5. Soru: Sana "Dînin nedir?" denilirse,

Cevap: De ki: "Dinim İslam'dır.

İslam'ın anlamı: Tevhid ile (birleyerek) Allâh'a teslim olmak, itaat ile Allâh'a boyun eğmek, Müslümanları veli edinmek ve müşriklere düşmanlık etmektir.

Yüce Allâh şöyle buyurdu:

"Şüphesiz Allâh katında din İslam'dır." (Âl-i İmrân, 3/19)

Yüce Allâh yine şöyle buyurdu:

"Her kim, İslam'dan başka bir din ararsa ondan asla kabul edilmeyecek." (Âl-i İmrân, 3/85)

Nebî Sallallâhu Aleyhi ve Sellem'in şöyle buyurduğu sahih olarak rivayet edilmiştir:

"İslam, Allâh'tan başka -ibadete lâyık, hak- ilah olmadığına ve Muhammed'in O'nun Rasûlü olduğuna şâhitlik etmen, namaz kılman, zekât vermen, Ramazan orucunu tutman ve ona yol bulabildiğinde Allâh'ın evini (Kabe'yi) haccetmendir."4

La İlahe İllallâh'ın manası şudur: Allâh'tan başka hak ma'bûd yoktur. Nitekim Yüce Allâh şöyle buyurmaktadır:

"Hani İbrâhîm, babasına ve kavmine şöyle demişti: Ben, sizin ibadet ettiklerinizden beriyim (uzağım). Ancak beni yaratan hariç. Muhakkak ki O, beni doğruya iletecektir. İbrâhîm bu sözü, kendisinden sonra gelecek olanlar belki (hakka) dönerler diye kalıcı bir söz kılmıştır." (ez-Zuhruf, 43/26-28)

Namaz ve zekâtın delili Yüce Allâh'ın şu buyruğudur:

"Hâlbuki onlar, dini O'na has kılarak ve hanifler (tevhide yönelenler) olarak Allâh'a ibadet etmelerinden, namazı dosdoğru kılmalarından, zekâtı vermelerinden başkası ile emrolunmadılar. Dosdoğru din işte budur." (el-Beyyine, 98/5)

Yüce Allâh, bu ayette tevhide de şirkten beri olmaya da dikkat çekmiştir.

Allâh'ın verdiği emirlerin en büyüğü tevhiddir. Nehyettiği şeylerin en büyüğü de şirktir. Allâh, namazı ikame etmeyi ve zekâtı vermeyi emretti. Bu, dinin çoğudur. Geriye kalan şer'i hükümler ise onlara tabidir.

Orucun farz olmasının delili Yüce Allâh'ın şu buyruğudur:

"Ey iman edenler! Oruç sizden önce gelip geçmiş ümmetlere farz kılındığı gibi size de farz kılındı." (el-Bakara, 2/183)

Şu buyruğuna kadar:

"(O sayılı günler), insanlar için bir hidayet rehberi, doğru yolun ve hak ile batılı birbirinden ayırmanın apaçık delilleri olarak Kuran'ın kendisinde indirildiği Ramazan ayıdır. Öyle ise içinizden kim bu aya ulaşırsa, onu oruçla geçirsin." (el-Bakara, 2/185)5

Haccın farz olmasının delili Yüce Allâh'ın şu buyruğudur:

"O Evi (Kabe'yi) haccetmek, Allâh için insanlar üzerindeki bir vazifedir." (Âl-i İmrân 3/97)

İmanın esasları altı tanedir:

Allâh'a, meleklerine, kitaplarına, rasûllerine, ahiret gününe ve hayrı ve şerri ile kadere iman etmendir.

Bunun delili, Sahih'te geçen Ömer bin Hattâb Radiyallâhu Anh hadisidir.6"

6. Soru: Sana "Nebîn (Peygamberin) kimdir?" denilirse,

Cevap: De ki: "Nebîmiz, Muhammed bin Abdillâh bin Abd'il Muttalib bin Hâşim bin Abdi Menâf'dır. Yüce Allâh onu Kureyş'den seçti ki Kureyş, İsmâ'îl oğullarının en seçkinidir. Allâh onu kırmızı tenlilere de siyah tenlilere de göndermiştir. Kitabı ve hikmeti ona indirmiştir. Bunun üzerine Rasûlullâh Sallallâhu Aleyhi ve Sellem insanları, ibadeti Allâh'a has kılmalarına ve Allâh'ın dışında ibadet ettikleri putları, taşları, ağaçları, nebileri, salihleri, melekleri ve diğer varlıkları terk etmeye davet etti.

Böylelikle Rasûlullâh Sallallâhu Aleyhi ve Sellem, insanları şirki terketmeye davet etti ve şirki terk edip ibadeti sadece Allâh'a has kılana kadar onlarla savaştı. Nitekim Yüce Allâh şöyle buyurmaktadır:

"De ki: Şüphesiz ben ancak Rabbime ibadet ederim ve O'na hiç kimseyi ortak koşmam." (el-Cinn, 72/20)

Yüce Allâh yine şöyle buyurmaktadır:

"De ki: Ben dinimi Allâh'a has kılarak sadece O'na ibadet ediyorum." (ez-Zumer, 39/14)

Yüce Allâh yine şöyle buyurmaktadır:

"De ki: Ben ancak Allâh'a kulluk etmek ve O'na ortak koşmamakla emrolundum. Ben yalnız O'na çağırıyorum ve dönüşüm de yalnız O'nadır." (er-Ra'd, 13/36)

Yüce Allâh yine şöyle buyurmaktadır:

"De ki: Ey cahiller! Siz bana Allâh'tan başkasına ibadet etmemi mi emrediyorsunuz? Andolsun, sana ve senden önceki peygamberlere şöyle vahyedildi: Eğer Allâh'a ortak koşarsan elbette amelin boşa çıkar ve elbette ziyana uğrayanlardan olursun. Hayır, yalnız Allâh'a ibadet et ve şükredenlerden ol!" (ez-Zumer, 39/64-66)

Kabirlerden çıkmaya, dirilmeye, cezaya, hesaba, cennetin ve cehennemin hak olduğuna iman etmek, küfürden kurtaran iman esaslarındandır. Yüce Allâh şöyle buyurmaktadır:

"Sizi ondan (topraktan) yarattık ve tekrar ona döndüreceğiz ve bir kere daha sizi ondan çıkaracağız." (Tâ-Hâ, 20/55)

Yüce Allâh yine şöyle buyurmaktadır:

"Eğer şaşacaksan, asıl şaşılacak olan onların, "Biz toprak olunca yeniden mi yaratılacakmışız?" demeleridir. İşte bunlar Rablerini inkâr edenlerdir. İşte onlar boyunlarına demir halkalar vurulanlardır ve işte onlar cehennemliklerdir. Onlar orada ebedî kalacaklardır." (er-Ra'd 13/5)

Bu ayet, kabirlerden çıkmayı inkâr eden kişinin, cehennemde ebedî kalmasını gerektirecek bir küfür işlediğine delildir.

Allâh bizleri küfürden ve küfrün amellerinden korusun. (Âmîn!)

Bu ayetler, Nebî Sallallâhu Aleyhi ve Sellem'in kendisiyle gönderildiği ibadet'i Allâh'a has kılmanın, Allâh'tan başkasına ibadet etmekten nehyetmenin ve ibadeti Allâh'a hasretmenin beyanını kapsamaktadır. Bu, Nebî Sallallâhu Aleyhi ve Sellem'in kendisine insanları davet ettiği ve kendisi sebebiyle insanlara karşı cihad ettiği dinidir.

Nitekim Yüce Allâh şöyle buyurmaktadır:

"Fitne ortadan kalkıncaya ve din tamamen Allâh'ın oluncaya kadar onlarla savaşın!.." (el-Enfâl, 8/39)

Bu ayette geçen fitne ise şirktir.

Yüce Allâh, onu kırk yaşındayken peygamber olarak gönderdi. O da on küsur sene insanları ihlasa ve Allâh dışında ibadet edilen şeyleri terk etmeye davet etti. Bundan sonra da göğe yükseltildi (Mirac'a çıktı). Orada ona, bu hususta kendisi ile Yüce Allâh arasında bir vasıta bulunmadan beş vakit namaz farz kılındı. Bundan sonra hicret etmek ile emrolundu, o da Medîne'ye hicret etti. Akabinde cihad ile emrolundu ve insanlar Allâh'ın dinine topluluklar şeklinde girene kadar on küsür sene Allâh yolunda hakkıyla cihad etti.

Kendisi altmış üçüncü yılını tamamladığında, Allâh'a hamdolsun ki din tamama erdi ve Yüce Allâh'ın, kulu Salavâtullâhi Aleyhi ve's Selâm'ın ruhunu kabzedeceğini haber verdiğine dair haber ulaştı.

Rasûller'in ilki Nûh Aleyh'is Selâm, sonuncusu ise Muhammed Sallallâhu Aleyhi ve Sellem'dir. Nitekim Yüce Allâh şöyle buyurmaktadır:

"Biz, Nûh'a ve daha sonraki Nebîlere vahyettiğimiz gibi şüphesiz ki sana da vahyettik..." (en-Nisâ 4/163)

Yüce Allâh yine şöyle buyurmaktadır:

"Muhammed, ancak bir Rasûl'dür." (Âl-i İmrân, 3/144)

Yüce Allâh yine şöyle buyurmaktadır:

"Muhammed, erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir. Lâkin O, Allâh'ın Rasûlü ve Nebîlerin sonuncusudur. Allâh, her şeyi hakkıyla bilendir." (el-Ahzâb 33/40)

Rasûllerin en faziletlisi Nebîmiz Sallallâhu Aleyhi ve Sellem'dir. Nebiler Sallallâhu ve Sellem Aleyhim'den sonra en faziletli insan Ebû Bekir Radiyallâhu Anh'dır. Sonra Ömer Radiyallâhu Anh'dır. Sonra Osmân Radiyallâhu Anh'dır. Sonra Alî Radiyallâhu Anh'dır. Yüce Allâh, hepsinden razı olsun.

En hayırlı nesil, ilk nesildir, sonra onlardan sonra olanlardır. Sonra da onlardan sonra gelenlerdir.

Îsâ Sallallâhu Aleyhi ve Sellem semadan inecektir ve Deccal'ı öldürecektir."

Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allâh'a mahsustur.

Risale, geçtiği üzere tamama erdi.



1- Yüce Allâh bu ayette şöyle buyurmaktadır:

"Muhakkak ki sizin Rabbiniz olan Allâh, gökleri ve yeryüzünü altı günde yaratmış, sonra da arşa istivâ etmiştir. Gündüzün aydınlığını, onu süratle takip eden gece ile örten; güneşi, ayı ve yıldızları emrine boyun eğdiren O'dur. Dikkat edin, yaratmak da emretmek de O'na mahsustur. Âlemlerin Rabbi olan Allâh, şanı yüce olandır." (el-A'râf, 7/54)

2- Tirmizî, Hadis no: 3371; Ebû Dâvûd, Hadis no: 1479.

3- İbn'ul Kayyim, İ'lâm'ul Muvakki'în, 1/40.

4- Buhârî, Hadis no: 50; Müslim, Hadis no: 8.

5- Yüce Allâh bu ayetlerde şöyle buyurmaktadır:

"Ey iman edenler! Oruç sizden önce gelip geçmiş ümmetlere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki sakınırsınız. Oruç, sayılı günlerdedir. Sizden kim hasta, ya da yolculukta olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutar. Oruca gücü yetmeyenler ise bir yoksul doyumu fidye verir. Bununla birlikte, gönülden kim bir iyilik yaparsa (mesela fidyeyi fazla verirse) o kendisi için daha hayırlıdır. Eğer bilirseniz oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır. (O sayılı günler), insanlar için bir hidayet rehberi, doğru yolun ve hak ile batılı birbirinden ayırmanın apaçık delilleri olarak Kuran'ın kendisinde indirildiği Ramazan ayıdır. Öyle ise içinizden kim bu aya ulaşırsa, onu oruçla geçirsin. Kim de hasta veya yolcu olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutsun. Allâh, size kolaylık diler, zorluk dilemez. Bu da sayıyı tamamlamanız ve hidayete ulaştırmasına karşılık Allâh'ı yüceltmeniz ve şükretmeniz içindir." (el-Bakara, 2/183-185)

6- Buhârî, Hadis no: 50; Müslim, Hadis no: 8.
قَالَ ابْنُ عَقِيل رَحِمَهُ اللهُ: «إذَا أَرَدْت أَنْ تَعْلَمَ مَحَلَّ الْإِسْلَامِ مِنْ أَهْلِ الزَّمَانِ فَلَا تَنْظُرْ إلَى زِحَامِهِمْ فِي أَبْوَابِ الْجَوَامِعِ، وَلَا ‌ضَجِيجِهِمْ فِي الْمَوْقِفِ بِلَبَّيْكَ، وَإِنَّمَا اُنْظُرْ إلَى مُوَاطَأَتِهِمْ ‌أَعْدَاءَ الشَّرِيعَةِ.»
İbnu Akîl Rahimehullâh dedi ki: "Zamane insanlarda İslam'ın yerini bilmek istersen, camilerin kapısındaki izdihamlarına ve mevkıfte Lebbeyk diye bağırtılarına bakma! Yalnızca onların şeriat düşmanlarıyla uzlaşmalarına bak!" (İbnu Muflih, el-Âdâb'uş Şerîa, 1/237)

🡱 🡳

Benzer Konular (5)