Tevhide Davet

ALLÂH KENDİSİNE BİR EMİR BUYURDUĞUNDA KULA VÂCİB OLAN ŞEYLER

Başlatan Subul’us Selâm, 07.09.2022, 03:15

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Subul’us Selâm



وَاجِبُ الْعَبْدِ إِذَا أَمَرَهُ اللّٰهُ بِأَمْرٍ

Allâh Kendisine Bir Emir Buyurduğunda Kula Vâcib Olan Şeyler1

Muhammed bin Abdilvehhâb Rahimehullâh

Şeyh'ul İslâm Muhammed bin Abdilvehhâb Rahimehullâhu Teâlâ diyor ki:

Allâhu Teâlâ, kula bir emir buyurduğunda o emir husûsunda yedi mertebe(yi yerine getirmek) kulun üzerine vâcib olur:

Birincisi: O emrin ilmidir (bilmektir),

İkincisi: O emre karşı muhabbet (sevgi) beslemektir,

Üçüncüsü: Onu yerine getirmeye azmetmektir (azim/kararlılık),

Dördüncüsü: Ameldir (emredilen şeyi yerine getirmektir),

Beşincisi: (Amelin) meşrû (şerî'atın gösterdiği) şekilde ihlâslı ve doğru-düzgün (sünnete uygun) olmasıdır,

Altıncısı: O ameli boşa çıkartacak işlerden sakınmaktır,

Yedincisi: O amel üzere sebât etmektir.

(Birinci Mertebe:) İnsan, Allâh'ın tevhîdi emrettiğini ve şirkten de nehyettiğini bildiği zaman veya Allâh'ın alışverişi helâl, ribâyı (fâizi) harâm kıldığını bildiği zaman veyahut da Allâh'ın yetîmin malını yemeyi harâm kıldığını, yetîmin velîsine ise -fakîr olduğu takdirde- o maldan ma'rûf (şerî'ata ve örfe uygun) şekilde yemesini (harcamasını) helâl kıldığını bildiği zaman emredildiği şeyi bilmesi ve bunu öğrenmek amacıyla da sorması ve de nehyedildiği şeyi bilmesi ve onu öğrenmek amacıyla sorması da vâcibtir (gereklidir).

Bu husûsta birinci meseleyi (ilim mertebesini) tevhîd ve şirk meselesine göre değerlendir!

İnsanların çoğu tevhîdin hak, şirkin ise bâtıl olduğunu bilir ancak bu meseleden yüz çevirmişlerdir ve sormamışlardır. Yine Allâh'ın ribâyı (fâizi) harâm kıldığını bilirler, (sürekli) alışveriş yaparlar, ancak (fâizin mâhiyeti hakkında) sormamışlardır. Yetîmin malını yemenin harâm olduğunu ve ondan ma'rûf (şerî'ata ve örfe uygun) şekilde yemenin câiz olduğunu da bilirler, yetîm malı üzerinde velâyeti (koruyuculuk vazîfesi) de üstlendikleri hâlde sormamışlardır (bu husûsta araştırma yapmamışlardır).

İkinci Mertebe: Allâh'ın indirdiklerine muhabbet (sevgi) beslemek ve Allâh'ın indirdiklerini kerîh görenlerin (hoşlanmayanların) kâfir olmasıdır. Bu, Allâhu Teâlâ'nın şu kavlinden dolayıdır:

"İşte bu, onların Allâh'ın indirdiğini kerîh (kötü) görmelerinden kaynaklanır. Allâh da onların amellerini boşa çıkarmıştır." (Muhammed 47/9)

İnsanların çoğu Rasûlü sevmemişler, bilakis ona buğzetmişler ve -onu indirenin Allâhu Teâlâ olduğunu bilseler bile- Rasûl'ün getirdiklerine de buğzetmişlerdir.

Üçüncü Mertebe: Emri yerine getirmeye azmetmektir.

İnsanlardan birçoğu (Allâh'ın emrini) bilir ve sever. Fakat dünyalık husûslarda meydâna gelecek değişimlerden korktuklarından dolayı (onu yapmaya) azmetmezler.

Dördüncü Mertebe: Ameldir.

İnsanlardan birçoğu (Allâh'ın emrini yerine getirmeye) azmettiği veya amel ettiği zaman, karşısına hürmet ettiği şeyhlerden (hocalardan veya yaşlılardan) yahut da başkalarından bazı kimseler çıkar da ameli terk eder.

Beşinci Mertebe: Amel edenlerden birçoğunun (amelinde) ihlâslı olmaması, ihlâslı olsa bile amelinin düzgün (sünnete uygun) olmamasıdır.

Altıncı Mertebe: Sâlihlerin, amellerinin boşa gitmesinden korkmalarıdır.

Bu, Allâhu Teâlâ'nın şu kavlinden dolayıdır:

"...Olur ki farkına varmadan amelleriniz boşa gider." (el-Hucurât 49/2)

Bu (amellerin boşa gitme korkusu) zamanımızda en az rastlanan şeylerdendir!

Yedinci Mertebe: Hakta sebât etmek ve sû-i hâtimeden (kötü sondan) korkmaktır.

Bu, Nebî Sallallâhu Aleyhi ve Sellem'in şu kavlinden dolayıdır:

«Sizden öylesi vardır ki cennet ehlinin ameliyle amel eder ve nihâyet ateş (cehennem) ehlinin ameliyle (ömrü) sonlandırılır.»

Bu yine sâlihlerin de en çok korktuğu şeylerdendir. Fakat o (kötü sondan, son nefeste îmânsız gitmekten korkmak), zamanımızda çok az rastlanan bir şeydir.

İnsanların, bildiğin -bu ve diğer mertebeler hakkındaki- hâli üzerinde tefekkür etmek, sana bilmediğin çok şeyi gösterecektir. Vallâhu A'lem (Allâh en doğrusunu bilendir)!




1- Ed-Durar'us Seniyye, 2/74-76.
"Eğer cahil ısrar ederse, büyüklenirse, sapıklığında ve dalaletinde kararlıysa, körlüğü hidayete seçmişse ve içerisine düşüp kendisi hakkında cedelleştiği şey, kendisini işleyen şahsı Müslümanlar fırkasından müşrikler zümresine çıkaran büyük şirk kapsamındansa, bu durumda adil hüküm, kılıçtır!" (el-Feth'ur Rabbânî min Fetâvâ'l İmâm eş-Şevkânî, 1/185)

🡱 🡳

Benzer Konular (5)