Tevhide Davet

AVÂMA YÖNELİK AKÎDE ESÂSLARI TELKÎNİ | MUHAMMED BİN ABDİLVEHHÂB RAHİMEHULLÂH

Başlatan Subul’us Selâm, 10.09.2022, 03:00

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Subul’us Selâm



تَلْقِينُ أُصُولِ الْعَقِيدَةِ لِلْعَامَّةِ

AVÂMA YÖNELİK AKÎDE ESÂSLARI TELKÎNİ1

Şeyh'ul İslam Muhammed bin Abdilvehhâb Rahimehullâh

Rahmân ve Rahîm olan Allâh'ın adıyla,

Sana sorulursa: "Rabbin kimdir?" De ki:

"Rabbim Allâh'tır!"

Sana sorulursa: "Rabb'in manası nedir?" De ki:

"Rabb, Ma'bûd (ibâdet edilen), Mâlik (her şeyin sâhibi olan) ve Mutasarrıftır (tasarruf eden, işleri düzenleyendir)!"

Sana sorulursa: "Allâh'ın yarattıkları arasında gördüğün en büyük varlıklar hangileridir?" De ki:

"Gökler ve yerdir."

Sana sorulursa: "Rabbini ne ile tanırsın?" De ki:

"O'nu âyetleriyle ve yarattıklarıyla tanırım."

Sana sorulursa: "O'nun âyetleri arasında gördüğün en azametlileri hangileridir?" De ki:

"Gece ve gündüzdür. Buna delîl ise Allâhu Teâlâ'nın şu kavlidir:

"Muhakkak ki sizin Rabbiniz olan Allâh, gökleri ve yeryüzünü altı günde yaratmış, sonra da arşa istivâ etmiştir. Gündüzün aydınlığını, onu süratle takip eden gece ile örten; güneşi, ayı ve yıldızları emrine boyun eğdiren O'dur. Dikkat edin, yaratmak da emretmek de O'na mahsûstur. Âlemlerin Rabbi olan Allâh, şânı yüce olandır." (el-A'râf 7/54)"

Sana sorulursa: "Allâh"ın manası nedir?" De ki:

"Allâh, bütün yaratıkları üzerinde ilahlık ve kulluk edilme hakkına sâhib olan (hakiki ilah) demektir."

Sana sorulursa: "Allâh seni ne için yaratmıştır?" De ki:

"Kendisine ibâdet (kulluk) etmem için yaratmıştır."

Sana sorulursa: "Allâh'a ibâdet nedir?" De ki:

"Allâh'ı tevhîd etmek (birlemek) ve O'na itâ'at etmektir."

Sana sorulursa: "Buna dair delîl nedir?" De ki:

"Allâhu Teâlâ'nın şu kavlidir:

"Ben, cinleri ve insanları, ancak Bana ibâdet etsinler diye yarattım." (ez-Zâriyât 51/56)"

Sana sorulursa: "Allâh'ın senin üzerine ilk farz kıldığı şey nedir?" De ki:

"Tâğûtu inkâr ve Allâh'a îmân etmektir! Buna dair delîl ise Allâhu Teâlâ'nın şu kavlidir:

"Dînde zorlama yoktur. Şüphesiz, rüşd (doğruluk, hak) sapıklıktan ayrılmıştır. Kim tâğût'u reddedip Allâh'a îmân ederse kopmak bilmeyen sağlam kulpa yapışmış olur. Allâh Semî'dir (her şeyi işitendir), Alîm'dir (her şeyi bilendir)." (el-Bakara 2/256)"

Sana sorulursa: "(Âyette geçen) "el-Urvet'ul Vuskâ (Sağlam Kulp)" nedir?" De ki:

"O, La ilahe illallâh'tır ("Allâh'tan başka -ibâdete lâyık, hak- ilah yoktur" sözüdür). La ilahe'nin ("ilah yoktur" kısmının) manası nefiy (red), illallâh'ın ("Allâh'tan başka" kısmının) manası ise isbâttır (kabûldür)."

Sana sorulursa: "Sen bu kelimeyle neyi nefyediyor (reddediyor), neyi isbât (kabûl) ediyorsun?" De ki:

"Allâh'ın dışında ibâdet edilen tüm varlıkları nefyediyorum, sonra da bir olan ve ortağı bulunmayan, Allâh'a ibâdeti isbât ediyorum."

Sana sorulursa: "Buna dair delîlin nedir?" De ki:

"Allâhu Teâlâ'nın şu kavlidir:

"Hani İbrâhîm, babasına ve kavmine şöyle demişti: Ben, sizin ibâdet ettiklerinizden beriyim (uzağım)." (ez-Zuhruf 43/26)

Bu, nefyin (redd kısmının) delilîdir.

"Ancak, beni yaratan hâriç..." (ez-Zuhruf 43/27) âyeti de isbâtın (kabûl kısmının) delîlidir."

Sana sorulursa: "Rubûbiyyet Tevhîdi ile Ulûhiyyet Tevhîdi arasındaki fark nedir?" De ki:

"Rubûbiyyet Tevhîdi, Rabbin fiilidir; yaratma, rızık verme, diriltme, öldürme, yağmuru yağdırma, bitkileri bitirme, işleri düzenleme gibi...

Ulûhiyyet Tevhîdi ise senin kendi fiilindir ey kul! Du'â, havf (korkmak), recâ (ümit etmek), tevekkül, inâbe (yönelmek), rağbet (arzulamak), rahbet (çekinerek korkmak), nezr (adak adamak), istigâse (medet ummak) ve bunlar haricinde kalan ibâdet çeşitleri gibi...

Sana sorulursa: "Dînin nedir?" De ki:

"Dînim İslâm'dır. Onun aslı ve kâidesi iki husûstan müteşekkildir.

1- Bir olan ve ortağı bulunmayan Allâh'a ibâdeti emredip buna teşvîk etmek ve dostluğu bunun üzerine binâ ederek bunu terk edenleri tekfîr etmektir.

2- Allâh'a ibâdet husûsunda şirk koşmaktan sakındırıp bu husûsta sert davranmak ve düşmanlığı bundan dolayı yapıp şirk işleyenleri tekfîr etmektir.

İslâm beş rükûn üzerine binâ olmuştur:

Allâh'tan başka -ibâdete lâyık, hak- ilah olmadığına,

Muhammed Sallallâhu Aleyhi ve Sellem'in Allâh'ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmek,

Namazı kılmak,

Zekâtı vermek,

Ramazân orucu tutmak,

Güç yeterse Beyt'i (Kâbe'yi) haccetmek.

(Bu rükûnlardan birincisi olan) şehâdetin delîli Allâhu Teâlâ'nın şu kavlidir:

"Allâh, O'ndan başka -ibâdete lâyık, hak- ilah olmadığına adâleti ayakta tutarak şâhitlik etmiştir. Melekler ve ilim ehli olanlar da... O, Azîz ve Hakîm olan Allâh'tan başka -ibâdete lâyık, hak- ilah yoktur." (Âl-i İmrân 3/18)

Muhammed Sallallâhu Aleyhi ve Sellem'in Allâh'ın Rasûlü olduğuna dair delîl ise Allâhu Teâlâ'nın şu kavlidir:

"Muhammed, erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir. Lâkin o, Allâh'ın Râsûlü ve Nebîlerin sonuncusudur..." (el-Ahzâb 33/40)

İbâdette ihlâslı olmanın (ibâdeti Allâh'a has kılmanın), namaz kılmanın ve zekât vermenin delîli Allâhu Teâlâ'nın şu kavlidir:

"Hâlbuki onlar, dîni O'na has kılarak ve hanîfler (tevhîde yönelenler) olarak Allâh'a ibâdet etmelerinden, namazı dosdoğru kılmalarından, zekâtı vermelerinden başkası ile emrolunmadılar. Dosdoğru dîn işte budur." (el-Beyyine 98/5)

Orucun delîli Allâhu Teâlâ'nın şu kavlidir:

"Ey îmân edenler! Oruç sizden önce gelip geçmiş ümmetlere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki sakınırsınız." (el-Bakara 2/183)

Haccın delîli Allâhu Teâlâ'nın şu kavlidir:

"...Ona bir yol bulabilenlerin o Ev'i (Kâbe'yi) haccetmesi, Allâh için insanlar üzerindeki bir vazîfedir. Her kim de inkâr ederse şüphesiz ki Allâh âlemlere muhtâç değildir." (Âl-i İmrân 3/97)

Îmânın esâsları altıdır:

"Allâh'a,

Meleklerine,

Kitâblarına,

Rasûllerine,

Âhiret Günü'ne,

Kadere hayrı ve şerri ile îmân etmektir.

İhsân ise Allâh'a sen O'nu görüyormuşçasına ibâdet etmendir. Sen O'nu görmüyorsan dahi şüphesiz ki o seni görmektedir."

Sana sorulursa: "Nebîn (Peygamberin) kimdir?" De ki:

"Muhammed bin Abdillâh bin Abdilmuttalib bin Hâşim'dir. Hâşim Kureyş'ten, Kureyş Araplardan, Araplar da Halîl İbrâhîm Aleyh'is Selâm'ın oğlu İsmâîl Aleyh'is Selâm'ın soyundandır. Salât ve selâmın en güzeli, İbrâhîm (peygamber)'in ve bizim peygamberimizin üzerine olsun (Âmîn!).

Onun beldesi Mekke'dir, Medîne'ye hicret etti, ömrü altmış üç senedir. Bunun kırk senesi nübüvvetten öncedir. Yirmi üç senesi ise Nebî ve Rasûl olarak geçmiştir. "Oku!" (el-Alak 96/1) buyruğu ile nübüvvet verildi (nebî oldu). "Örtüye bürünen!" (el-Müddessir 74/1) hitâbı ile de risâlet verildi (rasûl oldu)."

Sana sorulursa: "Allâh'ın Rasûlu Sallallâhu Aleyhi ve Sellem ölmüş müdür, ölmemiş midir?" De ki:

"O ölmüştür, fakat dîni ölmemiş ve Kıyâmet'e kadar ölmeyecektir (devâm edecektir.) Bunun delîli Allâhu Teâlâ'nın şu kavlidir:

"Şüphesiz ki sen de öleceksin ve onlar da ölecekler, sonra siz (ey insanlar) Rabbinizin huzurunda mahkeme olunacaksınız." (ez-Zümer 39/30-31)"

Sana sorulursa: "İnsanlar öldükten sonra diriltilecekler mi?" De ki:

"Evet (diriltilecekler). Bunun delîli Allâhu Teâlâ'nın şu kavlidir:

"Sizi ondan (topraktan) yarattık ve tekrar ona döndüreceğiz ve bir kere daha sizi ondan çıkaracağız." (Tâ-Hâ 20/55)

Yeniden dirilmeyi inkâr eden kâfirdir. Bunun delîli Allâhu Teâlâ'nın şu kavlidir:

"Kâfirler, yeniden diriltilmeyeceklerini iddiâ ettiler. De ki: Evet, Rabbime yemîn olsun ki siz tekrardan muhakkak ki diriltileceksiniz. Sonra da yaptıklarınızdan haberdâr edileceksiniz. (Elbette ki) Allâh için bunu yapmak çok kolaydır." (et-Teğâbun 64/7)

Allâh'ın çokça salât ve selâmı Muhammed'e, Âl'ine ve Ashâbı'na olsun!




1- Muellefât'uş Şeyh, 1/370-373; ed-Durar'us Seniyye, 1/151-155.
"Eğer cahil ısrar ederse, büyüklenirse, sapıklığında ve dalaletinde kararlıysa, körlüğü hidayete seçmişse ve içerisine düşüp kendisi hakkında cedelleştiği şey, kendisini işleyen şahsı Müslümanlar fırkasından müşrikler zümresine çıkaran büyük şirk kapsamındansa, bu durumda adil hüküm, kılıçtır!" (el-Feth'ur Rabbânî min Fetâvâ'l İmâm eş-Şevkânî, 1/185)

🡱 🡳

Benzer Konular (5)