İddiacı cevaben şunları yazıyor:
“Öncelikle seni uyarıyoruz ve bu şekilde sorulara kaçamak cevaplar verip, asıl meseleleri geçiştirmeye devam ettiğin takdirde seninle yazışmayı bırakacağımızı ihtar ediyoruz, çünkü böyle bir müzakere olmaz.”
Eğer dilersen iletişim kurmaya son veririz.
Bazı hususlara kısaca değineceğim inşallah. Bu sefer daha fazla (açıklama) ekleyeceğim. Hala yeterli değilse söylersin.
"Şimdi tekfir meselesinin risalete bağlı olduğunu söylüyorsun. Biz bu konuyu silsileyle alakalı yazıda detaylı açıkladık, Ebu cehil örneği üzerinden de izah ettik oraların hepsini geçiştirmişsin bu meselenin neresinde kendi kafamıza göre fetva verdiysek onu isbat et."
Tamam buradan başlayalım. Bakalım bizzat tekfirin kendisi Asl’ud din ile sıkıca bağlantılı mı.
Muhammed bin Abdilvehhab el-Mustefid, 23
“Sonuç olarak (...) bu konudaki cehalet ve bu mesele (tekfir meselesi) hakkında konuşan cahillerin sayısının çokluğu, hakkı seven bazı müslümanları şüpheye düşürdü.”
Asluddin hakkında şüpheye düşmek onları mahvederdi, öyle değil mi? Alim ise onları müslüman olarak isimlendiriyor.
Süleyman bin Abdillah’a müşrikleri tekfir etmeyen ve kendisini müslüman kabul eden bir kimse hakkında soruldu. Şöyle dedi:
“Eğer onların küfrü hususunda şüphe ediyorsa ya da cahilse bu durumda ona deliller gösterilir, şüphe etmeye devam ederse (kafirdir)...” (Durerus Seniyye, 10/69)
Muhammed bin Abdilvehhab şöyle dedi:
“... eğer bunların tağut olduğunu biliyorsan (...) Onlar genel olarak bilinmektedir. Herkim onları savunur ve bu tağutları tekfir edenleri eleştirirse en azından fasıktır.” (Durerus Seniyye, 13/49)
İshak bin Abdurrahman dedi ki:
“Gerçekte onlar genel olarak tekfir ediyorlar fakat yalnız kaldıklarında tekfirden kaçınıyorlar. Onların bidati kardeşlerimizde de bulunmaktadır.”
“risalede anlattığımız hususların nesine itiraz ediyorsa delilleriyle ortaya koy, öyle siz kafadan atmışsınız demekle mesele çözülmüyor.”
Tabiki. Ulemadan iktibas yapmayı deniyorum.
“Tekfir meselesi nasıl asluddinden olmuyor? Muayyen bir konu olan Ebu Yala örneğini vererek bunu isbatlamış mı oldun?”
Tekfir şüphesiz önemlidir. Muhammed bin Abdilvehhab’ın torunu (büyükbabasının sözlerini açıklarken) diyor ki; bu meseleler (tekfir etme vb meseleler) tevhidi tamamlayan meselelere dahildir ama bizzat asluddinden değildir.
Ebu Ya’la’nın sözüyle alakalı açıklamalar
“Görüldüğü gibi Kadı Ebu Yala'nın söylediği görüşü yani peygambere sövme gibi küfür söz konuşan birisi zahiren kafir olduğu halde batınen yani Allah katında mümin olabilir iddasını İslamın zaruri esaslarıyla çelişen ve kişiyi İslamdan çıkartan bir küfür itikadı olarak görmektedir.”
Evet aynen. Meseleyi anladın mı? Küfür işleyen bir kimsenin batinen müslüman zahiren kafir olduğu ya da tam tersini söylemek aynıdır. Ama Ebu Ya’la (yukarıdaki metine göre) ne zahiren ne de batinen tekfir etmedi.
“Ancak Ebu Yala'nın konuyla alakalı sözleri birbiriyle çelişmektedir ve bazı kitaplarında bu söylediğinin tam zıddı sözler yer almaktadır. Sonuçta burada aslen müslüman olan muayyen bir kişinin -üstelik vefat etmiş olan ve akidesini kendi beyanından öğrenme imkanı olmadığımız bir kişinin- tekfiri sözkonusudur bu ise şahsın ne dediği ne savunduğu tam ortaya çıkmadan sözkonusu olmaz.”
Bu, senin meseleye yorumun.
“Kısacası İbn Teymiye'nin Ebu Yala'yı tekfir etmemesi söylediği sözü küfür olarak görmediği veya küfür itikadında olan birisini tekfir etmediği anlamına gelmez. Çünkü tekfirin kaideleri, şartları ve engelleri ayrı bir şey; bir sözün küfür olduğuna hükmetmek ayrı birşeydir. Burada sözkonusu olan Ebu Yala tevbe etmiş olabilir ve sair bir çok ihtimal sözkonusu olabilir.”
Evet ama ona başka bir şey ulaşmadan tekfirden kaçınmayacağı da söylenmemiş.
“Ebu Yalanın tekfir edilmemesi onun sözünün küfür olmamasını gerektirmez. Keza birilerinin iddia ettiği gibi dinin en bariz meselelerinin bile ihtilaflı olmasını, bu konularda dahi cehaletin ve tevilin geçerli olmasını da gerektirmez.”
Meseleyi anla! Sövmenin irtidata götüren bir küfür olduğu açık. Biz bu hakikati müzakere etmiyoruz. Aynı şekilde tekfirden kaçınmanın bizzat küfür olmadığını da müzakere etmiyoruz. Evet öyle. Ama mazur görenin kendisi de mazur görülebilir.
“Hele böylesine birçok ihtimaller taşıyan muayyen bir kişinin durumu ile alakalı bir meseleden dolayı daha konunun ne olduğunu idrak etmekten aciz kimselerin İbn Teymiye hakkında ileri geri konuşması, hatta "bir kafirin tekfirinde duraksadığı için" ! tekfir etmeye yeltenmeleri ise halis bir cehalet ürünüdür. Özetle muayyen kişiye kafir hükmü verilmemesi o kişiye isnad edilen söze de küfür hükmü verilmediği anlamına gelmez. Bunu anlayan bir kimse buna benzer bir çok meseleyi aynı usulle aydınlatabilir. Vallahu a'lem.”
Aha. (herhalde: “evet öyle” ya da “meseleyi anlıyorsun” demek istiyor)
“Kişi küfrü ve şirki bilip bunları reddettiği zaman, fıtraten bunların ehlinden de uzaklaşır, bunların doğru yolda olmadığını, Allahın dinine mensup olmadıklarını da bilir tekfirden kasdımız budur yoksa tekfir ismini ve bu isme bağlı hükümleri yani cezaları vs bilmesi değildir.”
Bu konuyu en son ele alalım
“Kişi küfrü ve şirki bilip bunları reddettiği zaman”
İşte bu asluddindir. Reddetmek. Bir kimsenin hunefadan olduğunu bilmenin en asgarisi budur. Şunu bilmeniz gerekirki şirk yanlıştır. Müşriği müşrik ya da kafiri kafir olarak veya başka şeyler sonraki basamaktır ki bunlar sadece vahiy ile bilinebilir.
“Şimdi İbrahim as'ın müşrik babasıyla dostluğunu kesmediği iftirasından acilen tevbe et ve bir daha da Allahın dini ve peygamberleri hakkında bilgisizce konuşup iftira atma, Allah katındaki azabını artırma vesselam.
Benim son e-maillerimi tekrar oku. Ben hiç bir zaman İbrahim (aleyhi selam) babasından beri olmadı demedim, ki bu; asluddini tamamlamak için zorunludur. Benim örneğim sadece “beraat” kelimesinin manasının bizzat tekfiri içerdiği anlamına gelmediğini gösterir. Aksi takdirde tekfiri beraat kelimesiyle tamamıyla bağdaştırmalısın ki yukarıdaki tefsire göre böyle birşey gösterilemez.”
İddiacıya gönderdiğimiz en son cevaplarımız ise şu şekilde:
İlmi münazaranın hiç bir kaidesine riayet etmiyorsun. Eğer bu şekilde yazacaksan bir daha yazma. Çünkü bizim söylediğimiz hiç bir meseleyi izah etmeden kendi sözlerini tekrarlayıp duruyorsun, asıllara gelmiyorsun -zaten nasıl geleceksin, gelsen kendi davanı inkar etmiş olacaksın. Alimlerden aynı nakilleri atıp durma, nakiller hakkında link verdiğimiz yazıyla alakalı bir yorum yapmadın. Eğer meseleyi alimlerin sözleri üzerinden tartışacaksak ki bu hatadır, tekfirin asl'uddinden olduğuna dair nakilleri izah et, yoksa hiç bir şeyi izah etmeden alimlerin sözlerini birbirine vuruşturarak sanki alimler çelişkili konuşuyormuş gibi lanse etmek ilimden uzak bir tutumdur. Asl olan meseleyi usul yönünden ve şeri deliller ışığında müzakere etmektir. Biz senden delil istiyoruz sen yine falan alim şöyle demiştir diyerek sözü hüccet olmayan zatların sözlerini getiriyorsun. Biz nasslar çerçevesinde meseleyi halledelim ondan sonra hala gerek kalırsa alimlerin sözlerini ele alırız. Aslında silsile tekfir yazısında yazacağımızı yazmışız, burada cedelle uğraşacağına o yazıya reddiye yap tabi ilmin varsa. Yok ilmin yoksa o zaman bu konulardaki kaynağın kimse onu açıklasın hatta o kaynak gelsin bizimle müzakare etsin sen aradan çekil. Ebu Yalayla alakalı cevabımızı bu senin yorumun diye geçiştirmişsin, ilmi cevap böyle mi veriliyor? Sözü hüccet olmayan bir alimin muayyen bir vakıayla alakalı sözünden rasule sövenin kafir olacağı ve tekfir etmeyenin de kafir olacağı yönündeki icmayı nasıl iptal edebiliyorsun, bu nasıl bir delil anlayışı? Üstelik İbn Teymiye küfür söz konuşan birinin batında mümin olacağı iddiasının küfür olduğunu açıkça söylerken bu genel hükmü Ebu Yala için nasıl iptal edecek, var mı bir açıklaması? İbrahim as hakkında yazdıkların ise tam bir felaket şimdi İbrahim as babasını tekfir etmedi mi, Azere müslüman mı dedi? Çünkü diyorsun ki ben bu örneği beraetin her zaman tekfiri içermediğini isbat etmek için yazdım. Eğer bu ve diğer yazdıklarından tevbe etmezsen gerekirse bu münazarayı siteye taşırız. Bundan sonra yazacaksan bahsettiğimiz münazara usulü çerçevesinde sadece meselenin usulünü izah et. Küfrü bilmeyen kişinin müslüman olamayacağını kabul ettiysen kafirin kafir olduğunu bilmeyen kişinin müslüman olamayacağını da kabul etmen gerekir çünkü şirkin kötü olduğunu bilip şirk olduğunu bilmeyen kişi şirki tanımıyor demektir bu ikisi aynı şey, senin izah etmen gereken nokta burası, aslında cehaletçilerle aynı usulü savunuyorsun vesselam.
Bunlara ek olarak şunları da yazdık:
"Daha önce sana usulle alakalı bir soru yöneltmiştik şu cevabı vermiştin:
"dinde delil nass ve icma'mıdır, yoksa alimlerin sözleri midir?
Alıntı
Nass and consensus, not the single statement of a alim.
Dinde delil nas ve icmadır bir tek alimin sözü değil"
Alimlerin sözlerinin hüccet olmadığını itiraf ettiğin halde sana sorulan sorulara delille değil, alimlerin müteşabih kavilleriyle cevap veriyorsun. Sen önce kabul ettiğin usule sadık ol, sorduğumuz bütün sorulara tekrar deliller ışığında cevap ver ayrıca tekfirle alakalı usulünü ve bizim usulümüzden farkını açıkla ve de şeri deliller ışığında delillendir.
[Not: Bu söylediğimiz şey, aslında bu iddiacının şahsında bütün muhaliflere yaptığımız bir çağrıdır. Bizimle tekfir meselesi başta olmak üzere herhangi bir konuyu müzakere etmek isteyen varsa ancak bu şekilde net bir usulle münazara yapsın, kimin neyi savunduğu belli olmayan kaypakça bir müzakereden kimseye fayda gelmez!]
İddiacı, bu sorulara cevap vermeden münazarayı sonlandırdı ve özetle kişisel sebeplerden ötürü müzakereyi daha sonraki bir zamana bıraktığını, bizim kendisinden talep ettiğimiz net cevapları müzakereye daha sonra başlandığında göz önünde tutacağını yazdı ve münazara da şimdilik bu şekilde sona ermiş oldu.
As-salamu alaykum,
I suppose we should continue our debate later on. I have to withdraw at
the moment (personal reasons). I thank you for your
answer. I know this is not the perfect end but I have to withdraw now.
I understand that you want to get the exact answers before
communicating. I will consider this next time.
Wassalam.
İbret alan alsın! Ahiru da’vana en’il hamdu lillahi Rabbil alemin…