بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
ZADU'L MEAD
İBN KAYYIM EL-CEVZİYYE (691 h. /1292 m. Doğ. 723 h. /1323 m.Öl.)
ORUÇ
ALLAH RASULÜNÜN (sallallahu aleyhi ve sellem) ORUÇ TUTUŞU
A) ORUCUN HİKMETİ VE FARZ KILINIŞI
1— Orucun Hikmeti:
Oruçtan beklenen gaye, nefsi şehevî arzulardan alıkoymak, alışkın olduğu şeylerden koparmak ve şehevî gücünü düzene sokmak suretiyle onun, içinde mutluluk ve rahatının zirvesi bulunan şeyi arama ve ebedî hayatı sözkonusu olan, kendisini arındıracak şeyleri kabul etme istidadı elde etmesini sağlamadır. Açlık ve susuzluk nefsin hiddet ve şiddetini kırar, açlıktan ciğerleri yanan yoksulların halini düşündürür. Yenen ve içilen şeylerin yollarının daralmasıyla şeytanın insandaki dolaşım alanları daralır. Organlarda bulunan güçlerin dünya ve âhiret hayatında bu organlara zararlı olacak şekilde tabiatın hükmüne boyun eğmeleri engellenmiş olur. Oruç, her bir organı ve her bir gücü yatıştırır, sahibine isyan edemez hale getirir ve organlar oruç gemi île gemlenir. Oruç, takva sahiplerinin gemi, muhariblerin kalkanı, iyilerin ve Allah'a yakın olanların riyazetidir. Diğer ameller arasında halisane olanı âlemlerin Rabbi için tutulan oruçtur. Çünkü oruçlu hiçbir şey yapmaz; yalnızca şehvetini, yemesini ve içmesini Mâbud'u için terkeder. Oruç, Allah sevgisini ve rızasını tercih edip nefsin sevdiği ve lezzet aldığı şeyleri terketmektir. Oruç, kul ile Rabbi arasında bir sırdır, O'ndan başkası bu sırdan haberdar olamaz. Kullar, görünüşte oruç bozucu şeyleri kişinin terketmiş olmasına muttalî olabilirler. Ama yemesini, içmesini ve şehvetini Mâbud'u için terketmiş olması hiçbir insanın muttalî olamayacağı bir şeydir. İşte orucun hakikati.
Orucun, görünen organların ve iç güçlerin korunmasında, istilâ ettikleri vakit bu organ ve güçleri ifsad eden zararlı maddeleri kendisine çeken karışımdan onları muhafaza etmede ve onların sıhhatine engel pis maddelerin boşaltımında insanı hayrette bırakan bir tesiri vardır. Oruç, kalbin ve organların sıhhatini muhafaza eder; şehvet ellerinin onlardan çekip aldıkları şeyi onlara geri iade eder. Oruç, takvaya en büyük yardımcılardandır. Nitekim Allah Teâlâ buyuruyor ki: "Ey iman edenler! Oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, takva sahibi olasınız (Allah'a karşı gelmekten konmasınız) diye size de farz kılındı.(Bakara suresi:183.ayet)
Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem): "Oruç kalkandır." buyurdu.[Buhari-müslim] Ve şehevî arzusu kabarıp da evlenmeye gücü yetmeyenlere oruç tutmayı emretti, orucu bu şehvetin kırıcısı olarak nitelendirdi.[Buhari-müslim]
Sözün özü; sağlıklı akıllar ve düzgün fıtratlar tarafından orucun faydalarına tanık olununca Allah, kullarına bir rahmet, bir ihsan, bir perhiz ve bir kalkan olmak üzere orucu meşru kıldı.
Allah Rasûlü'nün (s.a.) bu. konudaki tutumu, maksadı en muazzam şekilde elde etmeyi sağlayan, nefislere en kolay gelen en mükemmel bir tutumdur.
2— Orucun Farz Kılınışı:
Nefisleri alıştıkları şeylerden, şehevî arzulardan çekip koparmak en meşakkatli, en zor işlerden olduğundan orucun farz kılınışı, nefislerin tevhid ve namaz üzerinde karar kılıp Kur'an'ın emirlerine ısındığı vakte, İslâm'ın ortasına, hicretten sonraya kadar gecikti. Farz oluncaya kadar çeşitli aşamalar geçirdi.
Oruç, hicretin ikinci senesi (624 m.) farz kılındı. Allah Rasûlü (sallallahu aleyhi ve sellem) vefat ettiğinde dokuz Ramazan oruç tutmuştu. İlk olarak oruç, dileyen tutar dileyen de her bir gün için bir yoksulu doyurur denilerek iki şık arasında serbest bırakılmak suretiyle farz kılındı. Sonra bu serbest bırakmadan orucun kesin bir şekilde farz kılınışına geçildi ve yemek yedirme hakkı oruç tutmaya güç yetiremeyen aşırı yaşlı erkek ve kadınlara tanındı. Bunlar oruç tutmazlar ve her bir gün için bir yoksulu doyururlar. Hasta veya yolcu olan kimselerin orucu bozup sonra kaza etmelerine izin verdi. Kendilerine bir zarar gelmesinden korkan hamile yahut emzikli kadınlara da aynı izni verdi. Hamile yahut emzikli kadınlar çocuklarına bir zarar gelmesinden korkarlarsa hem kaza ederler ve hem de her bir gün için bir yoksulu doyururlar. Çünkü bunların oruç yemeleri bir hastalık korkusuyla değildir. Sıhhatli oldukları halde orucu bozmaktadırlar. Bu yüzden de İslâm'ın evvelinde sıhhatli kimsenin oruç tutmamasında olduğu gibi burada da bir yoksulu doyurmak zorunlu sayılmıştır.
Oruç üç aşamadan geçmiştir:
1) Oruç tutmak veya bîr fakiri doyurmak arasında serbest bırakılma özelliği taşımak suretiyle farz kılınışı:
2) Kesin farz kılınışı: Ancak oruçlu kimse yemek yemeden uyursa ertesi geceye kadar yemesi içmesi haramdı. Ancak bu haramlık üçüncü aşamada neshedildi.
3),Son Aşama: Kıyamete kadar meşru olarak kalan da bu şeklidir.
Kaynak; Zadu'l Mead iklim yayınları 2.cilt sayfa 41-44