Tevhide Davet

VAKIAMIZDA KÜFRÜ GEREKTİREN ŞEYLERE DAİR FAYDALI SÖZLER | ABDULLÂH ÂL'UŞ ŞEYH

Başlatan Tevhîd Müdafaası, 28.05.2023, 00:12

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 11 Ziyaretçiler konuyu incelemekte.

Tevhîd Müdafaası


Fasıl

[Kabirleri Bayram Yeri Edinme Hususunda İbn'ul Kayyim'in Sözleri]


İbn'ul Kayyim Rahimehullâhu Teâlâ el-İgâse isimli eserinde66 şöyle dedi:

"Rasûlullâh Sallallâhu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

"Benim kabrimi bayram yeri edinmeyiniz!"67 68

"Yine Rasûlullâh Sallallâhu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

"Allâh'ım! Kabrimi ibadet edilen bir put hâline getirme! Nebîlerinin kabirlerini mescid edinen bir kavme Allâh'ın gazabı şiddetli olmuştur!"69 70

"Kabirleri bayram yeri edinmede öyle büyük mefsedetler vardır ki, kalbinde Allâh'ın tevhidi hakkında vakar ve kıskançlık yerleşen her kişi, bunlar sebebiyle öfkelenir! Fakat bir yara, ölü bir kişiye acı vermez!

Bu mefsedetlerden biri, kabirlere yönelik namaz kılmak, kabri tavaf etmek, onu istilam etmek ve yanakları kabrin toprağı ile bulamak; kabirdekilere ibadet etmek ve putperestlerin putlarından sual ettiği şeyler olan yardım, rızık, afiyet, borçların ödenmesini ve belaların giderilmesi için sual etmeyi kabirdekilerden istemektir.

İlmin birazcık kokusunu alan her kişi, buna götüren yolların kapatılmasının en önemli şeylerden biri olduğunu bilir. Yine Rasûlullâh Sallallâhu Aleyhi ve Sellem'in nehyettiği şeyin ve ona götüren şeylerin akıbetini öğrettiğini bilir."71

"Rasûlullâh Sallallâhu Aleyhi ve Sellem, enbiyanın kabirlerini, içerisinde Allâh'a ibadet edilen mescitler edinen kişiyi lanetlemişse, orayı sık sık ziyaret etmenin ve oraya yönelmeyi adet hâline getirmenin durumu nicedir?"72

"Rasûlullâh Sallallâhu Aleyhi ve Sellem'in kabirler hakkındaki sünnetini, emredip nehyettiklerini ve ashabının üzerinde bulunduğu şey ile günümüz insanlarının birçoğunun üzerinde bulunduğu şeyi cem eden kişi, birinin diğeriyle zıt olduğunu görür.

Rasûlullâh Sallallâhu Aleyhi ve Sellem kabirlerin mescid edinilmesinden nehyetmiştir73, bunlar ise kabirlerin üzerine mescitler yapıyorlar.

Rasûlullâh Sallallâhu Aleyhi ve Sellem kabirlerde kandil yakılmasından nehyetmiştir74, bunlar ise kabirlerin üzerinde kandillerin yakılması için vakfediyorlar.

Rasûlullâh Sallallâhu Aleyhi ve Sellem kabirleri bayram yerleri edinmemizi nehyetmiştir, bunlar ise kabirleri bayram yerleri ediniyorlar.

Rasûlullâh Sallallâhu Aleyhi ve Sellem -Sahîh-i Muslim'de Alî Radiyallâhu Anh'ın kendisinden yaptığı rivayette geçtiği üzere- kabirlerin düzlenmesini emretmiştir75, bunlar ise kabirleri yükseltip üzerlerine kubbeler inşa etmektedir.

Rasûlullâh Sallallâhu Aleyhi ve Sellem -Sahîh-i Muslim'de Câbir Radiyallâhu Anh'ın kendisinden yaptığı rivayette geçtiği üzere- kabirlerin kireçlenmesini ve üzerlerine bina yapılmasını yasaklamıştır.76

Rasûlullâh Sallallâhu Aleyhi ve Sellem -Tirmizî'nin Câbir Radiyallâhu Anh'dan yaptığı rivayette geçtiği üzere ki Tirmizî bu hadisin sahih olduğunu da söylemiştir- kabirlerin üzerine yazılmasından nehyetmiştir.77

Rasûlullâh Sallallâhu Aleyhi ve Sellem -Ebû Dâvûd'un Câbir Radiyallâhu Anh'dan yaptığı rivayette geçtiği üzere- kabirlerin üzerine toprağından başka bir şeyin ilave edilmesinden nehyetmiştir.78

Bunlar ise kabirler üzerine levhalar koyup, bu levhalar üzerine Kuran'dan yazıyorlar. Toprağının üstüne alçı, tuğla ve taşlar ekliyorlar."79

"Durum bu sapık müşrikler için öyle bir hâl almıştır ki onlar kabirlere yapılan haccı meşru kıldılar. Bu hususta "Menâsiku Hacc'il Meşâhid (Meşhetlerin Haccının Menasiki)" isimli bir kitap tasnif ettiler.80 Bunun İslam dininden ayrılmak ve putperestlerin dinine girmek olması gizli değildir. Rasûl'ün ümmeti için meşru kıldığı ve bunların meşru kıldığı şey arasındaki büyük farka bir bakasın!"81

"Nebî Sallallâhu Aleyhi ve Sellem, âhireti hatırlattığı için kabir ziyaretini emretti. Yine ziyaret edenin kabirde yatanlar için dua etmelerini emredip onları kem söz etmekten nehyetti."82

"İşte, Allâh'ın Rasûlullâh Sallallâhu Aleyhi ve Sellem'in ümmeti için izin verdiği ve kendilerine öğrettiği kabir ziyareti budur! Şirk ve bidat ehlinin itimat ettiği herhangi bir şeyi Rasûlullâh Sallallâhu Aleyhi ve Sellem'in izin verdiği kabir ziyaretinde bulmakta mısın? Yoksa onu her vecihten şirk ve bidat ehlinin üzerinde bulunduğu şeye zıt mı bulmaktasın?

İmam Mâlik ne kadar da güzel söylemiştir! "Ümmetin evvelini ıslah eden şeyden başkası bu ümmetin sonunu ıslah edemez!"83

Lakin ümmetlerin, peygamberlerinin ahitlerine bağlı kalmaları zayıfladıkça onun yerine icat ettikleri bidati ve şirki koydular. Selef-i salih, tevhidi soyutladı ve cüzünü korudu. Öyle ki onlardan biri Nebî Sallallâhu Aleyhi ve Sellem'e selam verdiğinde sonra dua etmek istediğinde, sırtını Nebî Sallallâhu Aleyhi ve Sellem'in kabrine dönerdi sonra dua ederdi. Dört mezheb imamından, kişinin dua etmek için kıbleye döneceğine ve -dua ibadet olduğu için- böylece kabir yanında dua etmiş olmayacağına dair nas bulunmaktadır.

Kısacası, ölünün ameli kesilmiştir. Bundan dolayı kendisi için dua edecek bir kişiye muhtaçtır. Bu sebepledir ki, hayatta olan bir kişi için teşri kılınmamış dua, ölü üzerine namaz kılındığında meşru kılınmıştır. Ölünün üzerine kılınan namazdan maksat, onun için istiğfarda bulunup onun için dua etmektir. Nebî Sallallâhu Aleyhi ve Sellem definden sonra kabrin yanı başında durur ve şöyle buyururdu: "Ölünün sebat etmesini dileyin, zira kendisi, şimdi suale çekilmektedir."84

Bidat ve şirk ehli ise, sözü kendilerine söylenenden başka sözle değiştirdiler. Ölü için dua etmeyi ölüye dua etmekle değiştirdiler. Ölü için şefaat etmeyi ölüden şefaat talep etmeyle değiştirdiler. Ölü için [ve ziyaretçi için] iyilikte bulunmak üzere meşru kılınan ziyareti, ölüden isteyip onlarla Allâh'a yaklaşmak, bu bölgeyi -ibadetin özü olan- dua için has kılmakla ve kalbi mescitte bulunduğundan daha fazla hazır bulunması ve huşu duymasıyla değiştirdiler."85



66- İbn'ul Kayyim Rahimehullâh'ın kaleme aldığı bu eserin ismi, İgâset'ul Luhefân fî Mesâyid'iş Şeytân'dır. Türkçe'de Şeytanın Tuzakları ismiyle yayınlanmıştır.

67- Ahmed, Musned, Hadis no: 8804.

68- İbn'ul Kayyim, İgâset'ul Luhefân, Dâru Atâ'ât'il İlm, 1/347.

69- Ebû Mus'ab ez-Zuhrî rivayetiyle Mâlik, Muvatta, Mu'esseset'ur Risâle, Hadis no: 570.

70- İbn'ul Kayyim, İgâset'ul Luhefân, Dâru Atâ'ât'il İlm, 1/341.

71- Özetle İbn'ul Kayyim, İgâset'ul Luhefân, Dâru Atâ'ât'il İlm, 1/350-352.

72- Yakın lafızlarla İbn'ul Kayyim, İgâset'ul Luhefân, Dâru Atâ'ât'il İlm, 1/349-350.

73- Buhârî, Hadis no: 435.

74- Tirmizî, Hadis no: 320.

75- Muslim, Hadis no: 969.

76- Muslim, Hadis no: 970.

77- Tirmizî, Hadis no: 1052.

78- Ebû Dâvûd, Hadis no: 3226.

79- Yakın lafızlarla İbn'ul Kayyim, İgâset'ul Luhefân, Dâru Atâ'ât'il İlm, 1/353-355.

80- Meşhetlerin Haccının Menasiki isimli bu eseri, Şiilerin imamlarından Şeyh Müfid lakabıyla bilenen Ebû Abdillâh Muhammed İbn'un Nu'mân telif etmiştir. (Mecmû'u Fetâvâ Şeyh'il İslâm Ahmed İbni Teymiyye, 27/162; İbnu Teymiyye, el-İstigâse, sf. 305)

81- Özetle İbn'ul Kayyim, İgâset'ul Luhefân, Dâru Atâ'ât'il İlm, 1/357.

82- Yakın lafızlarla İbn'ul Kayyim, İgâset'ul Luhefân, Dâru Atâ'ât'il İlm, 1/359-360.

83- Kadı İyâz, eş-Şifâ, Dâr'ul Fikr, 2/88.

84- Ebû Dâvûd, Hadis no: 3221.

85- Özetle İbn'ul Kayyim, İgâset'ul Luhefân, Dâru Atâ'ât'il İlm, 1/363-367.
قَالَ ابْنُ عَقِيل رَحِمَهُ اللهُ: «إذَا أَرَدْت أَنْ تَعْلَمَ مَحَلَّ الْإِسْلَامِ مِنْ أَهْلِ الزَّمَانِ فَلَا تَنْظُرْ إلَى زِحَامِهِمْ فِي أَبْوَابِ الْجَوَامِعِ، وَلَا ‌ضَجِيجِهِمْ فِي الْمَوْقِفِ بِلَبَّيْكَ، وَإِنَّمَا اُنْظُرْ إلَى مُوَاطَأَتِهِمْ ‌أَعْدَاءَ الشَّرِيعَةِ.»
İbnu Akîl Rahimehullâh dedi ki: "Zamane insanlarda İslam'ın yerini bilmek istersen, camilerin kapısındaki izdihamlarına ve mevkıfte Lebbeyk diye bağırtılarına bakma! Yalnızca onların şeriat düşmanlarıyla uzlaşmalarına bak!" (İbnu Muflih, el-Âdâb'uş Şerîa, 1/237)

Tevhîd Müdafaası


[Sahabenin Şirke ve Bidate Götüren Yolları Kapatması]

(İbn'ul Kayyim Rahimehullâh devamla şöyle dedi:)

"İbnu İshâk, Ebu'l Âliye'den şöyle dediğini rivayet etti: "Tüster'i fethettiğimizde Hürmüzân'ın beytülmalinde, üzerinde ölü bir adam bulunan ve başucunda bir Mushaf (kitap) olan bir sedir bulduk. Bu mushafı (kitabı) Ömer'e ulaştırdık. O da Ka'b'ı çağırdı. Ka'b onu Arapça('ya tercüme ederek) yazdı. Ben, Araplardan olup onu okuyan ilk kişiydim. Onu Kuran'ı okuduğum gibi okudum. İçerisinde sizin tarihiniz, işleriniz, kelamınızdaki hatalar ve sonradan meydana gelecek hâdiseler bulunmaktaydı." Ben (ravi Hâlid) dedim ki: "Peki adamla ne yaptınız?" Ebu'l Âliye şöyle dedi: "Gündüz vakti on üç ayrı kabir kazdık. Gece olunca onu defnettik ve bütün kabirleri dümdüz ettik. Bunu, olur da kabri bulurlar diye onun kabrini insanlardan gizlemek için yaptık." Dedim ki: "İnsanlar ondan ne istermiş?" Ebu'l Âliye dedi ki: "Semadan yağmur yağmadığında bu sediri meydana çıkarırlardı, bunun üzerine kendilerine yağmur verilirmiş." Dedim ki: "Siz bu adamın kim olduğunu düşünüyorsunuz?" Ebu'l Âliye dedi ki: "Danyâl." Dedim ki: "O, vefat edeli ne kadar zaman olmuş?" Ebu'l Âliye dedi ki: "Üç yüz sene kadar olmuş." Dedim ki: "Bedeni hiç değişikliğe uğramamış mı?" Şöyle dedi: "Hayır. Sadece başının arka tarafındaki saçlarından bazısı... Hiç kuşkusuz ki nebilerin bedenlerini toprak çürütmez, yırtıcı hayvanlar da yemez."

Bu kıssada muhacirin ve ensarın, insanlar kendisiyle fitneye kapılmasınlar diye onun kabrini gizlemek için yaptıkları bulunmaktadır. Sonraki gelen nesiller, onu elde etselerdi, onun için kılıçlarla mücadele ederlerdi ve ona ibadet ederlerdi. Zira onlar, ona yakın bir seviyeye bile sahip olmayan kişilerin kabirlerini putlar edinip oraya bekçiler diktiler.

Sahabe, bunun daha aşağısında olan şeylere karşı çıktı. Böyle bir sebeple Ömer İbn'ul Hattâb Radiyallâhu Anh, altında Rasûlullâh Sallallâhu Aleyhi ve Sellem'e biat verilen ağacı (Rıdvan ağacını) kesti."86

"Yine Ömer, insanların gittiğini görünce bunun sebebini sordu. Rasûlullâh Sallallâhu Aleyhi ve Sellem'in içerisinde namaz kıldığı bir mescidde namaz kılıyorlar denildi. Bunun üzerine Ömer Radiyallâhu Anh şöyle dedi: Sizden önceki ümmetlerin helak olmaları ancak buna benzer şeylerle olmuştur. Onlar kendi nebilerinin izlerine tabi olurlardı, onları kilise ve sinagog edinirlerdi. Sizden herkim bu mescidlerden birindeyken namaz vakti girerse orada namazını kılsın! Sizden herkim bu mescidlerden birinde değilken namaz vakti girerse, gitsin ve orada namaz kılmaya özen göstermesin!"87

Sahabe kendisinden, hususen üzerine silah asacakları bir ağaç talep ettiğinde Rasûlullâh Sallallâhu Aleyhi ve Sellem buna karşı çıktı."88

Sonra İbn'ul Kayyim Rahimehullâh Zât-u Envât hadisini zikretti (ve şöyle dedi:)

"Sahabe ağaca ibadet etmemesine ve ondan bir şey istememesine rağmen eğer kendisine silah asmak ve etrafında itikâf durmak için bir ağaç tayin etmek Allâh ile beraber bir ilah edinmekse, kabrin etrafında itikâf durmak, kabre dua etmek, kabrin yanında dua etmek ve kabrin aracılığıyla dua etmek hakkında ne düşünülmelidir? Bir ağacın fitnesiyle kabrin fitnesi arasında nasıl bir münasebet bulunmaktadır? Keşke şirk ve bidat ehli bilseydi! Allâh'ın, Rasûlü'nü kendisiyle gönderdiği şey hakkında ve günümüzde şirk ile bidat ehlinin bu ve diğer hususlarda üzerinde bulunduğu şey hakkında haberi olan kişi bilir ki selef ile onlar arasındaki uzaklık, doğu ve batının arasındaki mesafeden bile daha uzak bir mesafedir. Allâh'a yemin olsun ki bu iş, zikrettiğimizden çok daha azimdir!

Buhârî'nin Sahîh'inde, Umm'ud Derdâ Radiyallâhu Anhâ'dan şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Ebu'd Derdâ öfkeli bir şekilde yanıma geldi. Dedim ki senin neyin var? Ebu'd Derdâ dedi ki: "Allâh'a yemin ederim ki, cemaatle namaz kılmaları haricinde insanlar arasında Muhammed Sallallâhu Aleyhi ve Sellem'in üzerinde bulunduğu şeyden hiçbir şeyin olduğunu bilmiyorum."89

Alıntı sona erdi.90



86- Özetle İbn'ul Kayyim, İgâset'ul Luhefân, Dâru Atâ'ât'il İlm, 1/368-371.

87- İbnu Teymiyye, İktidâ'us Sirât'il Mustakîm, 2/273-274.

88- Özetle İbn'ul Kayyim, İgâset'ul Luhefân, Dâru Atâ'ât'il İlm, 1/371.

89- Yakın lafızlarla Buhârî, Hadis no: 650.

90- Özetle İbn'ul Kayyim, İgâset'ul Luhefân, Dâru Atâ'ât'il İlm, 1/372-373.
قَالَ ابْنُ عَقِيل رَحِمَهُ اللهُ: «إذَا أَرَدْت أَنْ تَعْلَمَ مَحَلَّ الْإِسْلَامِ مِنْ أَهْلِ الزَّمَانِ فَلَا تَنْظُرْ إلَى زِحَامِهِمْ فِي أَبْوَابِ الْجَوَامِعِ، وَلَا ‌ضَجِيجِهِمْ فِي الْمَوْقِفِ بِلَبَّيْكَ، وَإِنَّمَا اُنْظُرْ إلَى مُوَاطَأَتِهِمْ ‌أَعْدَاءَ الشَّرِيعَةِ.»
İbnu Akîl Rahimehullâh dedi ki: "Zamane insanlarda İslam'ın yerini bilmek istersen, camilerin kapısındaki izdihamlarına ve mevkıfte Lebbeyk diye bağırtılarına bakma! Yalnızca onların şeriat düşmanlarıyla uzlaşmalarına bak!" (İbnu Muflih, el-Âdâb'uş Şerîa, 1/237)

Tevhîd Müdafaası


[Ulema, Şirkin Bu Ümmette Vuku Bulduğunu Zikretmiştir]

Yüce Allâh sana rahmet etsin, Şeyh Rahimehullâhu Teâlâ'nın sözleri üzerinde düşün! Şeyh'in putperestliğin kendi zamanında meydana geldiğini açıkça söylemesi üzerinde düşün! Danyal'ın defnedilmesine dair kıssayı zikrettikten sonra, müteahhir olan zamanının insanlarının mertebe, fazilet ve doğruluk hususunda ona yakın bile olmayan kişilerin kabirlerini putlar edindiklerini açıkça söylemesi üzerinde düşün! Müteahhir olan zamanının insanlarının Danyal'ı bulsalardı, onun için kılıçlarla mücadele edeceklerini ve ona Allâh'ın yanı sıra ibadet edeceklerini açıkça söylemesi üzerinde düşün! Bu hususların üzerinde düşündüğün takdirde günümüzde insanların çoğunluğunun Allâh'tan başkasına ibadet etmek; onlara dua etmek; sıkıntıda, zorlukları gidermede ve tasaları giderme hususlarında onlardan istigasede bulunmak; sıkıntı, zorlukları giderme ve tasaları giderme anında ibadetleri onlara halis kılmak; gemiye bindiklerinde ve diğer sıkıntı zamanlarında ibadetleri onlara halis kılmak hususunda geldikleri durum, senin için açıklığa kavuşur. Öyle ki evvelki müşrikler bile bunları yapmamıştır. Nitekim Allâhu Teâlâ, şu buyruğuyla onlardan haber vermektedir:

"Onlar gemiye bindikleri zaman, dini yalnızca O'na hâlis kılarak Allâh'a yalvarıp yakarırlar. Ama onları karaya çıkarıp kurtarınca hemen şirk koşarlar." (el-Ankebût, 29/65)

Yine Allâhu Teâlâ'nın şu buyruğu:

"De ki: Söyleyin bakalım. Acaba size Allâh'ın azabı gelse veya size kıyamet saati gelip çatsa (böyle bir durumda) siz Allâh'tan başkasına mı dua ederdiniz? Doğru sözlü iseniz (söyleyin bakalım)! Bilakis yalnız O'na dua edersiniz, O da dilerse (kurtulmak için) dua ettiğiniz sıkıntıyı giderir ve siz o an Allâh'a ortak koştuklarınızı unutursunuz." (el-En'âm 6/40-41)

Allâhu Teâlâ sana rahmet etsin! Allâhu Teâlâ'nın bu müşriklerden sıkıntı zamanlarında duayı Allâh'a halis kıldıklarını haber vermesi üzerinde düşün! Sonra da zamanımızdaki müşriklerin, sana zikrettiğim şekilde, neler yaptıkları üzerinde düşün! Bunlar üzerinde düşündüğün takdirde, Nebî Sallallâhu Aleyhi ve Sellem'in kendisiyle geldiği İslam'ın, bu zamanlardaki garipliği senin için açıklığa kavuşur. İlim ehlinin kelamı ve açık sözleri, Allâh'a ortak koşmanın bu zamanlarda galebe çaldığı ve kabul edildiği yönündeyse... Yine ilim ehlinin kelamı ve açık sözleri, Allâh'a ortak koşmanın nefislerin çoğuna galebe çaldığı ve ondan kurtulanların, az olması yönündeyse, hatta şirke karşı çıkanları kınamayanların az olması yönündeyse, o hâlde bu devir hakkındaki düşüncen nedir? Malumdur ki, mesele ancak şiddet ve gariplik yönünden artar. Sahih hadiste Rasûlullâh Sallallâhu Aleyhi ve Sellem'in şöyle buyurduğu geçmektedir:

"Her gelecek zamanın sonrası, kendisinden daha şerlidir."

Buhârî, Enes Radiyallâhu Anh'dan rivayet ederek Sahîh'inde bunu tahriç etti.91

Fakat mesele, Şeyh Rahimehullâhu Teâlâ'nın dediği gibidir:

"Allâh'ın, Rasûlü Sallallâhu Aleyhi ve Sellem'i kendisiyle gönderdiği şey hakkında ve günümüzde şirk ile bidat ehlinin bu ve diğer hususlarda üzerinde bulunduğu şey hakkında haberi olan kişi bilir ki selef ile onlar arasındaki uzaklık, doğu ve batının arasındaki mesafeden bile daha uzak bir mesafedir."

İşte, İbnu Mes'ûd Radiyallâhu Anh'ın hakkında şöyle dediği fitne budur!

"Büyüğün kendisi üzerinde ihtiyarladığı, küçüğün de üzerinde yetiştiği fitne sizi sardığında durumunuz nice olacak? İnsanlar onu sünnet edinecek, değiştiğinde sünnet değişti denilecek."92

Vallâhu a'lem!



91- Yakın lafızlarla Buhârî, Hadis no: 7068.

92- Yakın lafızlarla Hâkim, el-Mustedrak, Hadis no: 8570.
قَالَ ابْنُ عَقِيل رَحِمَهُ اللهُ: «إذَا أَرَدْت أَنْ تَعْلَمَ مَحَلَّ الْإِسْلَامِ مِنْ أَهْلِ الزَّمَانِ فَلَا تَنْظُرْ إلَى زِحَامِهِمْ فِي أَبْوَابِ الْجَوَامِعِ، وَلَا ‌ضَجِيجِهِمْ فِي الْمَوْقِفِ بِلَبَّيْكَ، وَإِنَّمَا اُنْظُرْ إلَى مُوَاطَأَتِهِمْ ‌أَعْدَاءَ الشَّرِيعَةِ.»
İbnu Akîl Rahimehullâh dedi ki: "Zamane insanlarda İslam'ın yerini bilmek istersen, camilerin kapısındaki izdihamlarına ve mevkıfte Lebbeyk diye bağırtılarına bakma! Yalnızca onların şeriat düşmanlarıyla uzlaşmalarına bak!" (İbnu Muflih, el-Âdâb'uş Şerîa, 1/237)

Tevhîd Müdafaası


[İnsanların Putlarla ve Fal Oklarıyla Müptela Olması]

İbn'ul Kayyim Rahimehullâhu Teâlâ şöyle dedi:

"İnsanlar, putlar ve fal oklarıyla müptela oldular. Putlar, şirk içindir. Fal okları ise, Allâh'ın katında olanın ilmini talep etmek içindir. Bu ilim için, öteki ise amel içindir. Allâhu Teâlâ'nın dini ise her ikisine aykırıdır.

Sahabe, Ömer Radiyallâhu Anh'ın emriyle Danyal Aleyh'is Selâm'ın kabrini gizledi. Altında Rasûlullâh Sallallâhu Aleyhi ve Sellem'e biat verilen ağaç ile insanların müptela olduğunun haberi kendisine ulaşınca Ömer Radiyallâhu Anh insanlar gönderip onu kestirtti. Îsâ bin Yûnus şöyle dedi: Bu olay, İbnu Avn'ın Nâfi'den rivayet ettiği hadis olarak katımızda mevcuttur. Eğer bu, Allâh'ın Kuran'da zikrettiği ve altında sahabenin Rasûlullâh Sallallâhu Aleyhi ve Sellem'e biat ettikleri ağaç hususunda Ömer Radiyallâhu Anh'ın fiiliyse, peki onun dışında kalan şeyler hakkında Ömer Radiyallâhu Anh'ın hükmü nicedir?

Bundan daha beliğ olan ise Rasûlullâh Sallallâhu Aleyhi ve Sellem'in Mescid-i Dırâr93'ı yıkmış olmasıdır. Bunda, kabirlerin üzerine inşa edilen ve hakeza üzerindeki kubbeler gibi Mescid-i Dırâr'dan fesat bakımından daha azim olan mescitlerin yıkılmasına delil vardır. Rasûlullâh Sallallâhu Aleyhi ve Sellem'in failini lanetlediği bu şeyleri yıkma hususunda süratli davranmak vaciptir. Allâh, dini için, ona yardım edip onu müdafaa edecek kişileri kaim kılacaktır.

Dımaşk'ta bu putlardan çok bulunmaktaydı. Allâh Subhânehu, Şeyhülislam'a ve muvahhidlerin hizbine onları kırmayı kolaylaştırdı. Avam o putlardan bazısı hakkında "O adakları kabul eder" derdi. Yani o putlar, Allâh'ın yanı sıra ibadetleri kabul ediyormuş! Adak adamak ise bir ibadettir; adağı adayan kişi, adak vasıtasıyla adağı adadığı varlığa yaklaşmaktadır.

Selef, Allâh'ın namazgah edinilmesini emir buyurduğu Makam(-ı Ibrâhîm) taşının meshedilmesine karşı çıkmıştır. İlgili ayet94 hakkında Katâde Rahimehullâh şöyle dedi: "Onlara orada namaz kılmak emredildi; kendilerine onu meshetmek emredilmedi. Bu ümmet, önceki ümmetlerin girmediği tekellüfe girdiler. İbrâhîm Aleyh'is Selâm'in parmak izlerinin eserini görenler bize bunu anlattı. Bu ümmet, onu yıpratana kadar onu meshettiler."95

Kabir ashabının fitnesi, bu putlar sebebiyle düşülen fitnelerin en azimdir ki bu, putperestlerin fitnesinin aslıdır."96

"Nitekim Allâhu Teâlâ, Nûh suresindeki şu buyruğunda bunu zikretti:

"Şöyle dediler: Sakın ilahlarınızı bırakmayın. Hele hele Vedd'i, Suvâ'ı, Yeğûs'u, Ye'ûk'u ve Nesr'i hiç bırakmayın." (Nûh, 71/23)

Selef, bu ayetin tefsirinde, bunlar Nûh kavmindeki sâlih zatların isimleri olduğunu zikretti. Bu sâlih zatlar vefat ettiğinde kabirlerinin yanı başında itikaf yaptılar. Sonra onlar timsallerini yaptılar. Daha sonra üzerlerinden çok uzun zaman geçti ve onlara ibadet ettiler."97

"Salihlere tazimde bulunmak, ancak salihlere tabi olmak ve onların davet ettiği şeylere tabi olmakla gerçekleşir; onların kabirlerini bayram yerleri ve putlar edinmek değildir! Bunlar ise meşru olan şeyden yüz çevirdiler ve bidatlerle iştigal ettiler!"98

"Herkim Allâh'ın kelamına ve onda fehim sahibi olmaya dikkat ederse, bu onu bidatler ve diğer görüşlerden korur. Herkim ondan uzaklaşırsa, kendisine faydası olmayan bir şeyi, onun yerine koyması kaçınılmazdır. Nitekim herkim kalbini Allâh sevgisiyle, korkusuyla ve O'na tevekkül etmekle mamur kılarsa, bu onu başkasının sevgisinden, korkusundan ve başkasına tevekkül etmekten korur.

Allâh sevgisinden yüz çeviren kimse, isteyerek ya da istemeyerek suretperesttir. Sünnete tabi olmaktan yüz çeviren kimse, isteyerek ya da istemeyerek bidatçidir."99



93- Vâhidî, Esbâb'un Nüzûl, Dâr'ul Kutub'il İlmiyye, no: 527.

94- Allâhu Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

"Siz de İbrâhim'in makamından kendinize namaz kılacak bir yer edinin!" (el-Bakara, 2/125)

95- Ezrakî, Ahbâru Mekke, 2/29; Taberî, Tefsir, 2/527. Benzerini Mukâtil ve Suddî Rahimehumallâh da söylemiştir. (Begavî, Tefsir, 1/163)

96- Özetle İbn'ul Kayyim, İgâset'ul Luhefân, Dâru Atâ'ât'il İlm, 1/379-384.

97- Yakın lafızlarla özetleyerek İbn'ul Kayyim, İgâset'ul Luhefân, Dâru Atâ'ât'il İlm, 1/330-332.

98- Yakın lafızlarla İbn'ul Kayyim, İgâset'ul Luhefân, Dâru Atâ'ât'il İlm, 1/385-386.

99- Özetle İbn'ul Kayyim, İgâset'ul Luhefân, Dâru Atâ'ât'il İlm, 1/386-387.
قَالَ ابْنُ عَقِيل رَحِمَهُ اللهُ: «إذَا أَرَدْت أَنْ تَعْلَمَ مَحَلَّ الْإِسْلَامِ مِنْ أَهْلِ الزَّمَانِ فَلَا تَنْظُرْ إلَى زِحَامِهِمْ فِي أَبْوَابِ الْجَوَامِعِ، وَلَا ‌ضَجِيجِهِمْ فِي الْمَوْقِفِ بِلَبَّيْكَ، وَإِنَّمَا اُنْظُرْ إلَى مُوَاطَأَتِهِمْ ‌أَعْدَاءَ الشَّرِيعَةِ.»
İbnu Akîl Rahimehullâh dedi ki: "Zamane insanlarda İslam'ın yerini bilmek istersen, camilerin kapısındaki izdihamlarına ve mevkıfte Lebbeyk diye bağırtılarına bakma! Yalnızca onların şeriat düşmanlarıyla uzlaşmalarına bak!" (İbnu Muflih, el-Âdâb'uş Şerîa, 1/237)

Tevhîd Müdafaası


[Kabir Başlarında Yapılan Bidatler ve Çeşitleri]

(İbn'ul Kayyim Rahimehullâh devamla şöyle dedi:)

"Kabirler yanında yapılan bidat olan bu işler, farklı nevilerdir.

Şeriattan en uzak olanı çeşidi ise, birçoğunun yaptığı gibi, kişinin hususen ölüden istemesidir. Bunu yapanlar, putperestlerin cinsindendir. Bu sebeple şeytan, putperestler için büründüğü gibi onlar için ölünün suretine bürünür. Bu, müşriklerin ve ehl-i kitabın başına gelir. Kabirlere secde etmek, onları öpmek ve onları meshetmek de böyledir.

İkinci çeşit ise sonraki dönemlerde yaşayanların birçoğunun yapmış olduğu, kabirdeki ile Allâh'tan istemektir. Bu, icma ile bidattir.

Üçüncü çeşit ise kabir başında yapılan duanın kabul edileceğine ve orada dua etmenin mescidde dua etmesinden daha faziletli olduğuna inanmasıdır. Bu sebeple kabri kasteder. Bu da icma ile münkerlerden biridir. Her ne kadar sonraki dönemlerde yaşayanların birçoğu bunu yapsa da din imamları arasında bu hususta bir ihtilâf bulunduğu bizce malum değildir."100



100- Özetle İbn'ul Kayyim, İgâset'ul Luhefân, Dâru Atâ'ât'il İlm, 1/391-392.
قَالَ ابْنُ عَقِيل رَحِمَهُ اللهُ: «إذَا أَرَدْت أَنْ تَعْلَمَ مَحَلَّ الْإِسْلَامِ مِنْ أَهْلِ الزَّمَانِ فَلَا تَنْظُرْ إلَى زِحَامِهِمْ فِي أَبْوَابِ الْجَوَامِعِ، وَلَا ‌ضَجِيجِهِمْ فِي الْمَوْقِفِ بِلَبَّيْكَ، وَإِنَّمَا اُنْظُرْ إلَى مُوَاطَأَتِهِمْ ‌أَعْدَاءَ الشَّرِيعَةِ.»
İbnu Akîl Rahimehullâh dedi ki: "Zamane insanlarda İslam'ın yerini bilmek istersen, camilerin kapısındaki izdihamlarına ve mevkıfte Lebbeyk diye bağırtılarına bakma! Yalnızca onların şeriat düşmanlarıyla uzlaşmalarına bak!" (İbnu Muflih, el-Âdâb'uş Şerîa, 1/237)

Tevhîd Müdafaası


[İnsanların Çoğu Putperestlikle Müptela Olmuştur]

(İbn'ul Kayyim Rahimehullâh devamla şöyle dedi:)

"Ve'l hâsıl, yeryüzünden yaşayan insanların çoğu, putperestlikle müptela olmuştur. Millet-i İbrâhîm'e tabi olan Hanifler dışında kimse bundan kurtulmamıştır. Putlara ibadet etme, Nûh Aleyh'is Selâm'dan önce de yer yüzünde mevcuttu. Heykelleri, putların bekçileri, putların hacipleri ve putlara ibadet etmeye dair yazılmış kitaplar yeryüzünde yayıldı. Haniflerin imamı (İbrâhîm) Aleyh'is Selâm şöyle dedi:

"Beni ve oğullarımı putlara tapmaktan uzak tut. Rabbim! O putlar insanlardan birçoğunu saptırdılar!" (İbrâhîm, 14/35-36)

Ateşe (cehenneme) sevkedilecek olanların, her bin kişiden dokuz yüz doksan dokuz tane olmasının Nebî Sallallâhu Aleyhi ve Sellem'den sahih olarak rivayet edilmesi, putperestlerin, yeryüzündeki insanlar çoğu olduğunu bilme hususunda kâfidir.101

Allâhu Teâlâ şöyle buyurmuştu:

"Yine de insanların çoğu ancak inkârda direttiler." (el-İsrâ, 17/89)

Allâhu Teâlâ şöyle buyurdu:

"Eğer yeryüzündekilerin çoğuna uyarsan seni Allâh yolundan saptırırlar." (el-En'âm, 6/116)

Allâhu Teâlâ şöyle buyurdu:

"Sen ne kadar şiddetle arzu etsen de insanların çoğu inanacak değillerdir." (Yûsuf, 12/103)

Allâhu Teâlâ yine şöyle buyurdu:

"Biz onların çoğunda, sözünde durma diye bir şey bulmadık. Ama gerçekten onların çoklarını yoldan çıkmış kimseler bulduk." (el-A'râf, 7/102)

Putperestlik fitnesi azim olmasaydı, putperestler kendilerini, mallarını ve çocuklarını putları uğruna kurban etmeye atılmazlardı. Onlar, kardeşlerinin savaşlarını ve onların başına gelenlere şahit olmaktalar; fakat bunlar, ancak onları putlarına duydukları sevgi ve tazim yönünden artırır ve birbirlerine putları hususunda sabırlı davranmayı vasiyet ederler. Vallâhu a'lem."102

Allâh sana rahmet etsin, Şeyh'in putlar, fal okları ve kabirlerin üzerine bina edilmiş kubbeler hakkındaki sözleri üzerinde bir düşün! Onları yıkma hususunda süratli davranmanın vacip olmasına dair sözleri üzerinde bir düşün! Allâhu Teâlâ'nın ehli hakkında şöyle buyurduğu:

"Bir de zararlı faaliyetlerde bulunmak, küfre yardım etmek, müminler arasına ayrılık sokmak için ve öteden beri Allâh ve Rasûlü'ne karşı savaşanlara üs olsun diye bir mescit yapanlar vardır." (et-Tevbe, 9/107)

Yine, Rasûlullâh Sallallâhu Aleyhi ve Sellem'in yıkılmasını ve yakılmasını emir buyurduğu, Allâh'ın Nebî'sini orada namaz kılmaktan nehiy buyurduğu Mescid-i Dirâr'dan bile bunların, zarar bakımından, daha azim olmasına dair sözleri üzerinde bir düşün!

Yine, Şeyh'in şu sözleri üzerinde bir düşün!

"Allâh, dini için, ona yardım edip onu müdafaa edecek kişileri kaim kılacaktır. Dımaşk'ta bu putlardan çok bulunmaktaydı. Allâhu Teâlâ, Şeyhülislam'a ve Allâh'ın hizbi, muvahhidlere onları kırmayı kolaylaştırdı."

Şeyhülislam sözüyle Şeyh Takiyy'ud Dîn İbnu Teymiyye Rahimehullâhu Teâlâ'yı kastetmektedir. Zira o, avamın Allâh'ın dışında ibadet ettiği, adak adadığı ve adakları, yani ibadeti, kabul ettiğini söyledikleri Dımaşk'da bulunan bu mevkilerden birçoğunu yıktı.103 Bunun sebebi ise adak adamanın Allâh'a yöneltilen bir ibadet olmasıdır. Allâhu Teâlâ şöyle buyurdu:

"Onlar adaklarını yerine getirirler." (el-İnsan, 76/7)

Allâhu Teâlâ yine şöyle buyurdu:

"Her ne harcar veya her ne adarsanız." (el-Bakara, 2/270)

Adak adamının bir ibadet olduğunu bildiğinde ve onu Allâh'tan başkasına sarfettiğinde, Allâh'a ibadet etme hususunda başkasını O'na ortak koşmuşsundur.



101- Buhârî, Hadis no: 3348; Muslim, Hadis no: 222.

102- Özetle İbn'ul Kayyim, İgâset'ul Luhefân, Dâru Atâ'ât'il İlm, 2/976-977.

103- Bu olayların birçoğu, İbnu Teymiyye Rahimehullâh'ın hizmetçisi olan İbrâhîm bin Ahmed el-Gayyânî Rahimehullâh'ın, insanların kendilerine ibadet ettiği putların şeyhi tarafından yıkılmasına dair yazdığı risalede kaydedilmiştir. Bu risale, el-Câmi'u li Sîrati Şeyh'il İslâm İbni Teymiyye Hilâli Sebe'ti Kurûn isimli mecmua içerisinde yer almaktadır.
قَالَ ابْنُ عَقِيل رَحِمَهُ اللهُ: «إذَا أَرَدْت أَنْ تَعْلَمَ مَحَلَّ الْإِسْلَامِ مِنْ أَهْلِ الزَّمَانِ فَلَا تَنْظُرْ إلَى زِحَامِهِمْ فِي أَبْوَابِ الْجَوَامِعِ، وَلَا ‌ضَجِيجِهِمْ فِي الْمَوْقِفِ بِلَبَّيْكَ، وَإِنَّمَا اُنْظُرْ إلَى مُوَاطَأَتِهِمْ ‌أَعْدَاءَ الشَّرِيعَةِ.»
İbnu Akîl Rahimehullâh dedi ki: "Zamane insanlarda İslam'ın yerini bilmek istersen, camilerin kapısındaki izdihamlarına ve mevkıfte Lebbeyk diye bağırtılarına bakma! Yalnızca onların şeriat düşmanlarıyla uzlaşmalarına bak!" (İbnu Muflih, el-Âdâb'uş Şerîa, 1/237)

Tevhîd Müdafaası


[Hicretin 12. Asrında Necd Diyarının Ahvali]

Allâhu Teâlâ, Nebevî hicretten sonraki 12. yüzyıl olan bu zamanda, silinmesinden sonra İslam dinini ve ibadetin yalnızca Allâh'a has kılınması ile gönderdiği bir kişiyi kaim kıldı. Bu kişi, şeyh; imam; âlim; fazilet, asalet, güzel ahlak ve güzel ve razı olunan amellerin sahibi; nebevî sünneti ihya eden ve şirkî bidati yok eden Muhammed bin Abd'il Vehhâb'dır. Allâh kendisini en güzel dönüş yeri olan cennete yerleştirsin, kabrini teskin etsin ve ecirlerini bolca versin.

Allâh, doğru dini onunla destekledi, onun vesilesiyle, nebilerden, sıddıklardan, şehitlerden ve salihlerden olup kendilerine nimet verdiklerinin yolu olan sırat-ı müstakimini açıklığa kavuşturdu. Allâh onunla şirki ve putperestliği, küfür ve tuğyanın mahalli olan Necd bölgesinden izale etti. Allâh, bu putların kırılmasını onun eliyle ve ona tabi olan muvahhidlerin ve Allâh'ın felaha eren hizbinin elleriyle kolaylaştırdı.

Bundan önce, Necd bölgesinin her bölge ve beldesinde, Allâh'tan başka kendilerine ibadet edilen, adak adanan, kurbanlar kesilen ve Allâh'a tazim edildiğinden fazla tazim edilen putlar ve ağaçlar vardı. Mesela Cubeyle'de bulunan Zeyd İbn'ul Hattâb Radiyallâhu Anh'ın kabri, Dir'iyye beldesinde bulunan Kureyve'deki ağaç, Tarafiyye ehline ait olan bir başka ağaç, Dir'iyye beldesinin alt kısmında kalan Emir Kızının Mağarası ismi verilen mağara ve Mağribî'nin Kabri ismi verilen bir kabir...

Bundan daha azim olanı ise, onların Tâc'a ve Şemsân'a ibadet etmeleridir. Oysa ibadetleriyle beraber, onların fücuruna şahitlik ediyorlar. Fakat onlar, Tâc'ın ve Şemsân'ın evliya olduğunu ve günahların kendilerine zarar vermediğini iddia ediyorlar. Allâh'a duydukları korkuya nazaran onlardan daha fazla korkarlar. Onlardan bazısı cinlere ibadet edip onlara kurban keser. Her beldede, bunlardan azim şeyler bulunmaktadır.

Allâh, bunların hepsini Şeyhülislam ile izale etti. Allâh onunla, zamanının insanlarına hücceti ikame etti. Ona düşmanlık gösterenlerin hepsi tevhidi bildi. Tevhidin, Allâh'ın ve Rasûlü'nün dini olduğunu ve kendilerinin üzerinde bulundukları şeyin Allâh'a ortak koşmak olduğunu ikrar ettiler. Ancak bu, onları sadece Şeyhülislam'a karşı buğz ve düşmanlık yönünden onları arttırdı. Onu izale etme ve düşmanlık gösterme hususunda mümkün olan her şeyde çaba sarf ettiler. Bunu ise, Allâh dini Şeyhülislam'ın eliyle izhar ettiği için ona haset ettikleri için yaptılar. Ta ki Allâh, Şeyhülislam'ın onlara karşı zafer kazanmasını sağladı; kendilerini yüzüstü bırakan ve muhalefet edenlere karşı Şeyhülislam'a yardım etti ve ona tabi olanlara yardım etti. Bununla beraber Şeyhülislam'a tabi olanlar zayıftı, sayıları azdı, düşmanları kuvvetliydi ve sayıları çoktu.

Allâh Necd ehlinin hepsini İslam'a soktu, İslam'ı din edindiler ve şehirlileri de bedevileri de İslam üzere bir araya geldiler. Bunun için Rabbimizin razı olduğu ve sevdiği şekilde ve de Yüzünün keremi ve Celalinin izzetine layık olduğu şekilde pek çok, tertemiz, kendisinde bereket bulunan eksiksiz hamd, Allâh'a aittir. El-Azîm ve el-Mennân olan Allâh'tan, bizleri İslam üzere sabit kılmasını, bizlere hidayet ettikten sonra kalplerimizi saptırmamasını ve bizleri ayrılık ve ihtilaflardan korumasını dileriz. Hiç kuşkusuz ki O, her şeye kadirdir.
قَالَ ابْنُ عَقِيل رَحِمَهُ اللهُ: «إذَا أَرَدْت أَنْ تَعْلَمَ مَحَلَّ الْإِسْلَامِ مِنْ أَهْلِ الزَّمَانِ فَلَا تَنْظُرْ إلَى زِحَامِهِمْ فِي أَبْوَابِ الْجَوَامِعِ، وَلَا ‌ضَجِيجِهِمْ فِي الْمَوْقِفِ بِلَبَّيْكَ، وَإِنَّمَا اُنْظُرْ إلَى مُوَاطَأَتِهِمْ ‌أَعْدَاءَ الشَّرِيعَةِ.»
İbnu Akîl Rahimehullâh dedi ki: "Zamane insanlarda İslam'ın yerini bilmek istersen, camilerin kapısındaki izdihamlarına ve mevkıfte Lebbeyk diye bağırtılarına bakma! Yalnızca onların şeriat düşmanlarıyla uzlaşmalarına bak!" (İbnu Muflih, el-Âdâb'uş Şerîa, 1/237)

Tevhîd Müdafaası


[Fasıl

İbadetler, İbtida (Uydurma) Üzerine Değil, İttibaya Dayalıdır]


İstiğase meselesine dair İbn'ul Bekrî'ye yaptığı reddiyede Şeyh Takiyy'ud Dîn (İbnu Teymiyye) Rahimehullâhu Teâlâ şöyle dedi:

"İbadetler, ibtida (uydurma) üzerine değil, ittibaya dayalıdır. Bu yüzden hiç kimse Allâhu Teâlâ'nın izin vermediğini dinde meşru kılamaz."104

"Allâhu Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

"Yoksa, Allâh'ın izin vermediği bir dini kendilerine tutulacak yol kılan ortakları mı var?" (eş-Şûrâ, 42/21)

Sahîhayn'da Â'işe Radiyallâhu Anhâ'dan Nebî Sallallâhu Aleyhi ve Sellem'in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:

"Kim bu işimizde olmayan bir şeyi ihdas ederse, ihdas ettiği şey reddedilir."105

Sahîh'de ve başka hadis kitaplarında şöyle geçmektedir:

"Allâhu Teâlâ şöyle buyurmaktadır: Ben ortakların şirkten en müstağni olanıyım. Her kim, Ben'den başkasını ortak kıldığı bir amel işlerse, Ben o amelden beriyim ve o amel, (Bana) ortak koştuğu kimseyedir."106 107

"Bu yüzden de fakihler108 şöyle dedi: İbadetler tevkif üzere inşa edilmiştir."109

"Nitekim Sahîhayn'da Ömer Radiyallâhu Anh'ın Hacer-i Esved'i öpüp şöyle dediği rivayet edilmiştir:

"Vallâhi ben bilirim ki hiç kuşkusuz sen ne zarar veren ne de fayda veren bir taşsın. Eğer Rasûlullâh Sallallâhu Aleyhi ve Sellem'i seni öperken görmeseydim seni öpmezdim."110

Allâh Subhânehu bize Rasûl'e ittiba etmeyi, itaat etmeyi, onu dost edinip sevmeyi emretti ve bize Rasûl'e itaat etmenin, onu sevmenin ve ona ikram etmenin karşılığı olarak bizi sevmesini, bize mağfiret etmesini, bize hidayet etmesini ve bizi cennete sokmasını garantiledi.

Allâhu Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

"De ki: Eğer Allâh'ı seviyorsanız bana uyun ki, Allâh da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın." (Âl-i İmrân, 3/31)

Allâhu Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

"Eğer ona itaat ederseniz doğru yola erersiniz." (en-Nûr, 24/54)

Allâhu Teâlâ yine şöyle buyurmaktadır:

"Kim Allâh'a ve Peygamberine itaat ederse, Allâh onu, içinden ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları cennetlere sokar. İşte bu büyük başarıdır." (en-Nisâ, 4/13)

Kuran'da bunun benzerleri pek çoktur. Hiç kimsenin bu hususta sünnetin kendisiyle geldiği ve ümmetin selefinin üzerinde bulunduğu şeyden çıkması yakışık almaz."111

"Kısacası bizim yanımızda iki azim asıl bulunmaktadır:

Bir tanesi: Allâh'tan başkasına ibadet etmememiz.

İkincisi: Allâh'a ancak meşru kıldığı şekillerde ibadet ederiz, bidat bir ibadetle O'na ibadet etmeyiz.

Bu iki asıl, Allâh'tan başka ibadete layık, hak ilah olmadığına ve Muhammed'in Allâh'ın Rasûl'ü olduğuna şehadet etmeyi tahkik etmektir. Nitekim Allâhu Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

"...Hanginizin daha güzel amel yapacağını sınamak için..." (el-Mulk, 67/2)

Fudayl bin İyâd dedi ki: "En halis olan ve en düzgün olan ameldir." Dediler ki: "Ey Ebû Alî! Hangi amel en halis ve en düzgündür?" Dedi ki: "Eğer amel halis olur fakat düzgün olmazsa kabul edilmez. Keza amel, düzgün olur fakat halis olmazsa yine kabul edilmez. Ta ki hem ihlaslı hem de düzgün olana kadar. Amel, Allâh için olduğu takdirde halis olur; Sünnet üzere olduğu zaman da düzgün olur."112

Bu da Allâhu Teâlâ'nın şu kavlinin tahkikidir:

"Kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa yararlı bir iş yapsın ve Rabbine ibadette kimseyi ortak koşmasın." (el-Kehf, 18/110)"113



104- İbnu Teymiyye, el-İstigâse fi'r Raddi ale'l Bekrî, sf. 106.

105- Muslim, Hadis no. 1718; yakın lafızlarla Buhârî, Hadis no. 2697.

106- Yakın lafızlarla Muslim, Hadis no. 2985, İbnu Mâce, Hadis no. 4202; İbnu Huzeyme, Sahîh, Hadis no. 938.

107- Mecmû'u Fetâvâ Şeyh'il İslâm Ahmed İbni Teymiyye, 1/334.

108- Bu prensip dört mezhep fakihleri nezdinde kabul görmüştür. Bkz: Hanefîler'den İbnu Mevdûd el-Mavsilî, el-İhtiyâr li Ta'lîl'il Muhtâr, 1/101; Mâlikîler'den Zurkânî, Hâşiyetun ala'l Muvatta, 1/526; Şâfi'îler'den İbnu Hacer, Feth'ul Bârî, 2/80; Hanbelîler'den İbnu Akîl, el-Vâdih fî Usûl'il Fıkh, 1/86.

109- İbnu Teymiyye, el-İstigâse fi'r Raddi ale'l Bekrî, sf. 117.

110- Yakın lafızlarla Buhârî, Hadis no. 1610; Muslim, Hadis no. 1270.

111- Mecmû'u Fetâvâ Şeyh'il İslâm Ahmed İbni Teymiyye, 1/334-335.

112- İbnu Ebi'd Dunyâ, el-İhlâs ve'n Niyye, sf. 51, Hadis no: 22 ve Ebû Nu'aym, el-Hilye, 8/95; İbn'ul Kayyim, Medâric'us Sâlikîn, Dâru Atâ'ât'il İlm, 1/129-130.

113- Mecmû'u Fetâvâ Şeyh'il İslâm Ahmed İbni Teymiyye, 1/333.
قَالَ ابْنُ عَقِيل رَحِمَهُ اللهُ: «إذَا أَرَدْت أَنْ تَعْلَمَ مَحَلَّ الْإِسْلَامِ مِنْ أَهْلِ الزَّمَانِ فَلَا تَنْظُرْ إلَى زِحَامِهِمْ فِي أَبْوَابِ الْجَوَامِعِ، وَلَا ‌ضَجِيجِهِمْ فِي الْمَوْقِفِ بِلَبَّيْكَ، وَإِنَّمَا اُنْظُرْ إلَى مُوَاطَأَتِهِمْ ‌أَعْدَاءَ الشَّرِيعَةِ.»
İbnu Akîl Rahimehullâh dedi ki: "Zamane insanlarda İslam'ın yerini bilmek istersen, camilerin kapısındaki izdihamlarına ve mevkıfte Lebbeyk diye bağırtılarına bakma! Yalnızca onların şeriat düşmanlarıyla uzlaşmalarına bak!" (İbnu Muflih, el-Âdâb'uş Şerîa, 1/237)

Tevhîd Müdafaası


[Allâh'tan, Mahlûkatının Hakkıyla İstemek Caiz Değildir]

(İbnu Teymiyye Rahimehullâh devamla şöyle dedi:)

"Sünnette, Allâh'tan isimleriyle ve sıfatlarıyla istenmesi varit olmuştur. Şöyle denir:

"Hamd Sana mahsus olduğu için Sen'den isterim! El-Mennân olan Sen'den başka hiçbir ibadete layık, hak ilah yoktur! Semavat ve arzı yoktan var eden, ey Celal sahibi, ey Hayy, ey Kayyûm!"114 "Sen'den başka ibadete layık, hak ilah olmadığı için Sen'den istiyorum! Sen Ahad'sın, Samed'sin! Sen doğurmamış, doğrulmamış ve hiçbir dengi olmayansın!"115

Yine Nebî Sallallâhu Aleyhi ve Sellem'in şu sözü: "Allâh'ım! Arşının izzetiyle, Kitabında bulunan rahmetin nihai noktasıyla, ism-i azamınla, azametinin yüceliğiyle ve tam kelimelerinle ben Sen'den isterim."116

Ancak bu ikinci dua ile dua etmenin caizliği hususunda âlimlerin iki kavli vardır.

Şeyh Ebu'l Hasan el-Kudûrî şöyle dedi: "Bişr İbn'ul Velîd dedi ki: Ben Ebû Yûsuf'u şöyle derken işittim: Ebû Hanîfe Rahimehullâh şöyle dedi: "Hiç kimsenin Allâh'a, O'ndan başkası vasıtasıyla dua etmesi uygun değildir. Yine "Sana arşının izzetiyle dua ediyorum" veya "mahlûkatının hakkıyla" denmesini kerih görürüm." Bu Ebû Yûsuf'un da kavlidir.

Ebû Yûsuf şöyle dedi: "Sana arşının izzetiyle dua ediyorum kavlinde kastedilen Allâh'tır, bu yüzden bunu kerih görmem. Ancak "falancanın hakkıyla," "nebilerin ve rasûllerinin hakkıyla" ve "Evin (Kâbe'nin), ve Meş'ar-ı Harâm'ın hakkıyla" denilmesini kerih görürüm."

Kudûrî şöyle dedi: "Allâh'tan, mahlûkatının hakkıyla istemek caiz değildir, zira mahlûkun Hâlik üzerinde hiçbir hakkı yoktur, bu yüzden caiz değildir, yani ittifakla caiz değildir."117

Bulducî, Şerh'ul Muhtâr isimli eserinde şöyle dedi: "Allâh'a, Allâh'tan başkası vasıtasıyla dua etmek kerihtir. Bu yüzden "falancanın hakkıyla," "meleklerinin hakkıyla," "nebilerinin hakkıyla," ve benzeri şeyler söylenilmez. Zira mahlukun Hâlik üzerinde hiçbir hakkı yoktur. Duasında şöyle demesi de kerihtir: "Sen'den arşının izzetiyle isterim." Ebû Yûsuf'tan ise bunun caiz olduğu rivayet edilmiştir."118

Ben derim ki: "İşte bu Ebû Hanîfe, Ebû Yûsuf ve diğerlerindendir! Bu sözler, Allâhu Teâlâ'dan başkası ile istemenin menedilmesini kapsar."119

"Nebî olsun veya nebî olmasın, ölüden veya gaipten istemek, Müslümanların imamlarının ittifakıyla münker haramlardandır, Allâhu Teâlâ da Rasûl'ü Sallallâhu Aleyhi ve Sellem de bunu emretmemiştir, sahabe veya onlara ihsan ile tabi olanlardan hiçbiri yapmamıştır ve Müslümanların imamlarından hiçbiri bunu müstehap görmemiştir. Bu İslam dininde zaruri olarak bilinir. Zira onlardan hiçbiri, başına bir yokluk geldiğinde veyahut da ihtiyacı olduğunda ölüye -bu müşriklerin bazılarının ölülere ve gaiplere dua ederken dediği gibi- şöyle demezdi: "Ey efendim falanca! Ben senin zimmetindeyim!" veya "ihtiyacımı gider!"

Sahabeden hiçbiri ölümünden sonra Nebî Sallallâhu Aleyhi ve Sellem ile veya diğer nebilerden biriyle kabrinin yanında veyahut da kabirlerinden uzakta olduklarında istigasede bulunmamıştır. Nebilerin kabirlerinin yanına dua etmek için ve namaz kılmak için yönelmezlerdi."120

"Ömer İbn'ul Hattâb Radiyallâhu Anh zamanında insanların başına kuraklık geldiğinde Abbâs Radiyallâhu Anh ile istiskaya çıktı, onun duasıyla tevessül etti ve şöyle dedi:

"Allâh'ım! Kuraklık olduğu zaman Nebî'miz ile Sana tevessül ederdik de Sen bize yağmur yağdırırdın. Şimdi ise Sana Nebîmiz'in amcası ile tevessül ediyoruz, bize yağmur yağdır!" Sonra da onlara yağmur yağdırıldı. Nitekim bu, Sahîh'ul Buhârî'de sabittir."121 122

"Yine bunun gibi, Şam ehliyle istiskaya çıktıklarında Mu'âviye Radiyallâhu Anh da Yezîd İbn'ul Esved el-Curaşî Radiyallâhu Anh ile tevessül etti.123

İşte bu, Ömer Radiyallâhu Anh'ın zikrettiği, Nebî Sallallâhu Aleyhi ve Sellem hayattayken duası ve şefaatiyle tevessül etmeleridir! Bu yüzden de Nebî Sallallâhu Aleyhi ve Sellem'den sonra Abbâs Radiyallâhu Anh'ın duası ve Yezîd İbn'ul Esved Radiyallâhu Anh'ın duası ile tevessül ettiler.

İşte fakihlerin istiska kitabında zikrettikleri budur. Onlar şöyle dediler: "Salihlerle istiska yapılması müstehaptır. Eğer salihler, Rasûlullâh Sallallâhu Aleyhi ve Sellem'in akrabalarındansa, bu daha faziletlidir."124



114- Ebû Dâvûd, Hadis no: 1495; Nesâ'î, Hadis no: 1300; Ahmed, Musned, Hadis no: 12611, 13570.

115- Ebû Dâvûd, Hadis no: 1493; Ahmed, Musned, Hadis no: 22952, 22956.

116- Ebû Nu'aym, Hilyet'ul Evliyâ, 8/158; benzer lafızlarla Taberânî, el-Mu'cem'ul Kebîr, 25/12.

117- Mecmû'u Fetâvâ Şeyh'il İslâm Ahmed İbni Teymiyye, 1/344-345.

118- İbnu Mevdûd el-Mevsilî el-Bulducî, el-İhtiyâr li Ta'lîl'il Muhtâr, 4/164.

119- Mecmû'u Fetâvâ Şeyh'il İslâm Ahmed İbni Teymiyye, 1/345.

120- İbnu Teymiyye, el-İstigâse fi'r Raddi ale'l Bekrî, sf. 221-222.

121- Buhârî, Hadis no: 1010, 3710.

122- Yakın lafızlarla İbnu Teymiyye, el-İstigâse fi'r Raddi ale'l Bekrî, sf. 197.

123- İbnu Hacer el-Askalânî, el-İsâbe, 6/548; İbnu Sa'd, et-Tabakât, 7/444; Zehebî, Siyeru A'lâm'in Nubelâ, 4/137; Fesevî, el-Ma'rife ve't Târîh, 2/380-381; İbnu Asâkir, Târîhu Dimeşk, 65/107-117, no: 8241.

124- Yakın lafızlarla Muhtasar Fetâva'l Mısriyye, Rekâ'iz, 1/346.
قَالَ ابْنُ عَقِيل رَحِمَهُ اللهُ: «إذَا أَرَدْت أَنْ تَعْلَمَ مَحَلَّ الْإِسْلَامِ مِنْ أَهْلِ الزَّمَانِ فَلَا تَنْظُرْ إلَى زِحَامِهِمْ فِي أَبْوَابِ الْجَوَامِعِ، وَلَا ‌ضَجِيجِهِمْ فِي الْمَوْقِفِ بِلَبَّيْكَ، وَإِنَّمَا اُنْظُرْ إلَى مُوَاطَأَتِهِمْ ‌أَعْدَاءَ الشَّرِيعَةِ.»
İbnu Akîl Rahimehullâh dedi ki: "Zamane insanlarda İslam'ın yerini bilmek istersen, camilerin kapısındaki izdihamlarına ve mevkıfte Lebbeyk diye bağırtılarına bakma! Yalnızca onların şeriat düşmanlarıyla uzlaşmalarına bak!" (İbnu Muflih, el-Âdâb'uş Şerîa, 1/237)

Tevhîd Müdafaası


[Bir Yaratılmışa Sığınmak Caiz Değildir]

(İbnu Teymiyye Rahimehullâh devamla şöyle dedi:)

"Mâlik ve diğerleri gibi alimler, kişinin Nebî Sallallâhu Aleyhi ve Sellem'in kabrinin başında durup da kendisi için dua etmesini kerih görüp bunun selefin yapmadığı bidatlardan olduğunu zikretmişlerdir."125

"Allâhu Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

"De ki: O'ndan başka (ilah olduklarını) iddia ettiklerinizi çağırın (bakalım)! Onlar ne sizin sıkıntınızı giderebilme ne de onu değiştirme gücüne sahip değildirler. Onların yalvardıkları bu varlıklar, hangimiz daha yakın olacağız diye Rablerine vesile ararlar." (el-İsrâ, 17/56-57)

Sahih tefsirde Mücâhid'den rivayet edildiğine göre, Allâhu Teâlâ'nın "Rablerine vesile ararlar." (el-İsrâ, 17/57) kavli hakkında o, şöyle dedi: "Bunlar, Meryem oğlu Îsâ Aleyh'is Selâm, Uzeyr Aleyh'is Selâm ve meleklerdir."126

Aynı şekilde İbrâhîm en-Neha'î'den rivayet edildiğine göre o, şöyle dedi: İbnu Abbâs Radiyallâhu Anhumâ, Allâhu Teâlâ'nın şu kavli hakkında şöyle derdi: "Onların yalvardıkları bu varlıklar Rablerine vesile ararlar." (el-İsrâ, 17/57) "Burada kastedilen Uzeyr Aleyh'is Selâm, Mesih Aleyh'is Selâm, güneş ve aydır."127

Yine Şu'be, Suddî'den, o da Ebû Sâlih'den, o da İbnu Abbâs Radiyallâhu Anhumâ'dan onun şöyle dediğini rivayet etti: "Bunlar Îsâ Aleyh'is Selâm, annesi Aleyha's Selâm ve Uzeyr Aleyh'is Selâm'dır."128

Abdullâh bin Mes'ûd Radiyallâhu Anh'dan şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Bu ayet, cinlerden bir gruba ibadet eden Araplardan bir grup hakkında nazil oldu. Cinler Müslüman oldular, onlara ibadet eden insanlar ise cinlerin Müslüman olduğundan habersizdi ve bunun üzerine bu ayet nazil oldu."129

Bu, Buhârî'nin Sahih'inde Abdullâh bin Mes'ûd Radiyallâhu Anh'dan sabittir.130

Bu görüşlerin hepsi haktır. Zira bu ayet, mabudu -ister meleklerden ister cinlerden isterse de insanlardan olsun- Allâh'a ibadet eden herkesi kapsamaktadır. Allâh kendilerinden razı olsun, selef de tefsirlerinde örnek olarak ayette kastedilen şeyin cinsini zikrederler. Tıpkı "ekmek lafzının anlamı nedir?" diye soran birine mütercimin somun ekmek gösterip de "işte budur" demesi gibi. Burada işaret, nev'inedir, muayyen olarak kendisine değildir. Selefin bununla kastettikleri -ayet her iki nevi de kapsarken- birine değil de diğer nev'e tahsis etmek değildir. Ayet, Allâh'tan başkasına dua eden ve kendisinin dua ettiği bu varlığın Allâh'a vesile arayıp O'nun rahmetini umup azabından korkan herkese hitap eder."131

"Böylece, herkim meleklere ve cinlere dua ederse... Bunların, kendi fiilleriyle Allâhu Teâlâ'nın takdir ettiği miktarda vasıta oldukları malumdur. Buna rağmen, Allâhu Teâlâ onlara dua etmekten nehyetmiş ve onların, dua eden kişilerin sıkıntısını giderebilme veya onu değiştirmeye güçleri yetmediğini, külli anlamda kaldıramayacaklarını ve niteliğini veya miktarını değiştirmek gibi bir yerden diğer bir yere değiştiremeyeceklerini beyan etmiştir. Bu yüzden Allâhu Teâlâ şöyle buyurmaktadır: "Ve lâ Tehvîlâ (ne de onu değiştirmeye)." (el-İsrâ, 17/56) Burada Tehvîlâ diye Nekire (belirtisiz)132 zikredilmesi değiştirilmenin tüm nevilerini kapsar."133

"Bu yüzden, herkim salih nebilerden bir ölüye veya gaibe dua ederse, meleklere dua ederse veya cinlere dua ederse, yardım etmeye, sıkıntısını giderebilme veya onu değiştirmeye güç yetiremeyecek birine dua etmiştir. Allâhu Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

"Doğrusu insanlardan bazı kimseler, cinlerden bazılarına sığınırlardı da cinler onların taşkınlıklarını artırırlardı." (el-Cin, 72/6)"134

"Ahmed ve diğerleri gibi, imamlar bir yaratılmışa sığınmanın caiz olmadığını söylemiştir ve bu, Allâh'ın kelamının mahlûk olmamasına dair istidlal ettikleri şeylerden biridir. Dediler ki: Çünkü Nebî Sallallâhu Aleyhi ve Sellem'den Allâh'ın kelimelerine sığındığı ve bunu emrettiği sabittir."135

İşte âlimler de bu yüzden içerisinde şirk olma korkusuyla manası bilinmeyen muska ve tılsımlardan nehyetmişlerdir.



125- İbnu Teymiyye, el-İstigâse fi'r Raddi ale'l Bekrî, sf. 222.

126- Taberî, Tefsir, Dâru Hecr, 14/631.

127- Taberî, Tefsir, Dâru Hecr, 14/631.

128- Taberî, Tefsir, Dâru Hecr, 14/631.

129- Taberî, Tefsir, Dâru Hecr, 14/628.

130- Buhârî, Hadis no: 4714.

131- Özetle İbnu Teymiyye, el-İstigâse fi'r Raddi ale'l Bekrî, sf. 289-291.

132- Nekire, Arapça gramerinde Ma'rife'nin zıttıdır. Ma'rife, muayyen bir şeyden bahsedilirken, Nekire ise genel bir şeyden bahsederken kullanılır. Mesela: "
أعطني القلم (Bana o kalemi ver)" denildiğine muayyen bir kaleme işaret edilmekte, "أعطني قلما (Bana bir kalem ver)" denildiğine ise herhangi bir kalem kastedilmektedir. Şeyhin burada kastettiği de ayette "ولا التحويل (Ve la't Tehvil)" şeklinde Ma'rife olarak değil de "ولا تحويلا (Ve lâ Tehvîlâ)" şeklinde Nekire gelmesidir. Böylece ayette muayyen bir değiştirme değil de herhangi bir değiştirme şeklinde genel zikredilmiştir. Türkçede Ma'rife'ye belirli, Nekira'ya da belirsiz denilebilir.

133- İbnu Teymiyye, el-İstigâse fi'r Raddi ale'l Bekrî, sf. 293.

134- İbnu Teymiyye, el-İstigâse fi'r Raddi ale'l Bekrî, sf. 294.

135- İbnu Teymiyye, el-İstigâse fi'r Raddi ale'l Bekrî, sf. 295.
قَالَ ابْنُ عَقِيل رَحِمَهُ اللهُ: «إذَا أَرَدْت أَنْ تَعْلَمَ مَحَلَّ الْإِسْلَامِ مِنْ أَهْلِ الزَّمَانِ فَلَا تَنْظُرْ إلَى زِحَامِهِمْ فِي أَبْوَابِ الْجَوَامِعِ، وَلَا ‌ضَجِيجِهِمْ فِي الْمَوْقِفِ بِلَبَّيْكَ، وَإِنَّمَا اُنْظُرْ إلَى مُوَاطَأَتِهِمْ ‌أَعْدَاءَ الشَّرِيعَةِ.»
İbnu Akîl Rahimehullâh dedi ki: "Zamane insanlarda İslam'ın yerini bilmek istersen, camilerin kapısındaki izdihamlarına ve mevkıfte Lebbeyk diye bağırtılarına bakma! Yalnızca onların şeriat düşmanlarıyla uzlaşmalarına bak!" (İbnu Muflih, el-Âdâb'uş Şerîa, 1/237)

Tevhîd Müdafaası


[Şeytan, Meşru Kılınanın Dışına Çıkanlara Amellerini Şirke Girene Kadar Güzelleştirir]

(İbnu Teymiyye Rahimehullâh devamla şöyle dedi:)

"Şeriatın hikmetini ve kadrinin azametini gösteren ve onun, denildiği gibi Nuh'un gemisi gibi olduğunu, ona binenin kurtulacağını ve ondan yüz çevirenin de boğulacağını gösteren şeylerden biri de şudur: Meşru kılınanın dışına çıkanların hepsine şeytan amellerini güzelleştirdi, ta ki şirke girdiler.

Bunlardan bir taife ölülere namaz kılar. Onlardan biri kıbleye sırtını döner, kabre secde eder ve başka biri şöyle der: "Kıble avamın kıblesidir, falanca şeyhin kabri ise havasın kıblesidir."136 Bunu söyleyen de insanların arasında en çok ibadet eden ve en çok zühde sahip olan ve kendisine tabi olunan bir şeyhtir. Belki de şeyhi hakkında bunu söyleyen kişi, şeyhinin tabilerinin arasında örnektir.

İbadet ve züht hususunda sadakat ve içtihat ashabı olan ve kendisine tabi olunan şeyhlerin ileri gelenlerinden bir başkası da müritlerine tövbe etmeden evvel şeyhin kabrine gidip heykelperestlerin yaptığı gibi kendisini ona adamasını emrederler.

Bu kabirler ile şirk koşanların çoğunluğu, Allâh'ın yüceltilip de isminin zikredilmesine izin verdiği Allâh'ın mescidlerinde bulmadıkları yumuşaklığı, huşuyu, duayı ve kalp huzurunu kabre ibadet ettiklerinde bulurlar.

Başkaları ise kabirlere hac ederler. Bir taife de İmamiyye'nin şeyhlerinden biri olan Müfid diye lakaplanan Ebû Abdillâh Muhammed İbn'un Nu'mân'ın bu hususta bir kitap tasnif ettiği gibi, "Menâsiku Hacc'il Meşâhid (Meşhetlerin Haccının Menasiki)" kitabını tasnif etmiştir.137 Müfid kitabında, nakiller hususunda marifet sahiplerine yalan oluşu hafi kalmayan, ehl-i beyt hakkında yalan hikayeler zikretmiştir.

Başkaları şeyhlerin kabirlerine sefere çıkar. Her ne kadar bunu nüsuk ve hac diye isimlendirmeseler de aynı anlamdadır.

Bazıları da şöyle der: "Bineklilerin haccına gittiği Nebî'nin hakkı için." Böylece haccı Allâh Azze ve Celle'nin evine değil, Nebî Sallallâhu Aleyhi ve Sellem'e yaparlar. Çoğunun hacdaki en azim kastı, Evi (Kabe'yi) hac etmek değil, Nebî Sallallâhu Aleyhi ve Sellem'in kabrini kastetmektir.

Din, züht ve sâlih oluşuyla meşhur olan bir şeyh, "el-İstigâse bi'n Nebî Sallallâhu Aleyhi ve Sellem fi'l Yakzeti ve'l Menâm (Uyanıkken ve Uykudayken Nebî Sallallâhu Aleyhi ve Sellem ile İstigase Etmek)" isimli bir kitap tasnif etmiştir.138 Bu dalalet sahibi kişi (Bekrî) ise bu kitaba sığındı. Bu şeyhin menakıbı arasında şu zikredilmiştir: Bu şeyh, bir kere hacetti ve kastettiği nihai durak Nebî Sallallâhu Aleyhi ve Sellem'in kabriydi. Kabri ziyaret ettikten sonra Mekke'ye gitmeden geri döndü ve bunu da onun bir menkıbesi saydılar. Eğer bu müstehapsa, o zaman evi haccetmesi vacip olanların haccedince Medine'yi nihai kastı kılıp Mekke'ye gitmemesi gerekir, zira Mekke'ye gitmek, en faziletli olanı terk etmekle beraber külfet ve meşakkati artırmaktır. Bunu ise hiçbir akil kişi söylemez."139



136- Mesela sufilerden Şâzilî, şöyle derdi: "Eğer Hakk Subhânehu ve Teâlâ, sünnetin hilafına olan bir işten razı olsaydı, namazda gavs olan kutuba yönelmek, Kabe'ye yönelmekten evla olurdu." (Şa'rânî, et-Tabakât'ul Kubrâ, 2/13)

Ayrıca rafizilerden Meclisî, şöyle der: "Kabri ziyaret eden kimsenin kabre yönelmesi, kıbleye yönelmesi konumundadır ve o, Allâh'ın yüzüdür, yani, bu hâldeyken Allâh'ın insanlara kendisine doğru yönelmeyi emrettiği cihettir." (Meclisî, Bihâr'ul Envâr, 98/369)

137- Rafizilerden Sistânî'nin şeyhi, Aga Bozorg-i Tehrani, şiiler tarafından mezar ziyaretiyle alakalı yazılan kitapları listelemiş ve altmış bir kitap saymıştır. (Aga Bozorg-i Tehrani, ez-Zerî'a ilâ Tesânîf'iş Şî'a, 20/316-326)

138- Mâlikîlerden Muhammed bin Mûsâ İbn'un Nu'mân el-Merâkeşî et-Tilmisânî isimli kişinin kaleme aldığı bu kitabın ismi şöyledir: "el-Mustegîsîne bi'n Nebî Sallallâhu Aleyhi ve Sellem fi'l Yakzati ve'l Menâm (Uyanıkken ve Uykudayken Nebî Sallallâhu Aleyhi ve Sellem ile İstigase Edenler)."

139- İbnu Teymiyye, el-İstigâse fi'r Raddi ale'l Bekrî, sf. 304-306.
قَالَ ابْنُ عَقِيل رَحِمَهُ اللهُ: «إذَا أَرَدْت أَنْ تَعْلَمَ مَحَلَّ الْإِسْلَامِ مِنْ أَهْلِ الزَّمَانِ فَلَا تَنْظُرْ إلَى زِحَامِهِمْ فِي أَبْوَابِ الْجَوَامِعِ، وَلَا ‌ضَجِيجِهِمْ فِي الْمَوْقِفِ بِلَبَّيْكَ، وَإِنَّمَا اُنْظُرْ إلَى مُوَاطَأَتِهِمْ ‌أَعْدَاءَ الشَّرِيعَةِ.»
İbnu Akîl Rahimehullâh dedi ki: "Zamane insanlarda İslam'ın yerini bilmek istersen, camilerin kapısındaki izdihamlarına ve mevkıfte Lebbeyk diye bağırtılarına bakma! Yalnızca onların şeriat düşmanlarıyla uzlaşmalarına bak!" (İbnu Muflih, el-Âdâb'uş Şerîa, 1/237)

🡱 🡳

Benzer Konular (5)