Tevhide Davet

5 Zu'l-ka'de 1445, 13:45

Haberler:

Telegram adresimiz: https://t.me/darultawhid

Ana Menü

Son İletiler

#91
1445H / CUMÂD'EL ÛLÂ 1445 H
Son İleti Gönderen Tevhîd Müdafaası - 15.11.2023, 01:35

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِ
١ جُمَادَي الْأُولَى ١٤٤٥

1 CUMÂD'EL ÛLÂ 1445 H
16.11.2023 M

Cumâd'el Ûlâ ayının hilali bu akşam 29 Rabî'ul Âhir 1445 H (14.11.2023 M) tarihinde tarafımızdan gözetlenmesine karşın görülememiştir. Bu sebeple Rabî'ul Âhir ayı, hilalin görülememesi durumunda ayın otuz güne tamamlanması emrini içeren hadisler doğrultusunda otuz güne tamamlanacaktır inşallah.

Hicri takvime göre 1 Cumâd'el Ûlâ 1445, Miladi 16.11.2023 Perşembe gününe denk gelmektedir. Vallâhu A'lem!
#92

[Allâh'tan, Mahlûkatının Hakkıyla İstemek Caiz Değildir]

(İbnu Teymiyye Rahimehullâh devamla şöyle dedi:)

"Sünnette, Allâh'tan isimleriyle ve sıfatlarıyla istenmesi varit olmuştur. Şöyle denir:

"Hamd Sana mahsus olduğu için Sen'den isterim! El-Mennân olan Sen'den başka hiçbir ibadete layık, hak ilah yoktur! Semavat ve arzı yoktan var eden, ey Celal sahibi, ey Hayy, ey Kayyûm!"114 "Sen'den başka ibadete layık, hak ilah olmadığı için Sen'den istiyorum! Sen Ahad'sın, Samed'sin! Sen doğurmamış, doğrulmamış ve hiçbir dengi olmayansın!"115

Yine Nebî Sallallâhu Aleyhi ve Sellem'in şu sözü: "Allâh'ım! Arşının izzetiyle, Kitabında bulunan rahmetin nihai noktasıyla, ism-i azamınla, azametinin yüceliğiyle ve tam kelimelerinle ben Sen'den isterim."116

Ancak bu ikinci dua ile dua etmenin caizliği hususunda âlimlerin iki kavli vardır.

Şeyh Ebu'l Hasan el-Kudûrî şöyle dedi: "Bişr İbn'ul Velîd dedi ki: Ben Ebû Yûsuf'u şöyle derken işittim: Ebû Hanîfe Rahimehullâh şöyle dedi: "Hiç kimsenin Allâh'a, O'ndan başkası vasıtasıyla dua etmesi uygun değildir. Yine "Sana arşının izzetiyle dua ediyorum" veya "mahlûkatının hakkıyla" denmesini kerih görürüm." Bu Ebû Yûsuf'un da kavlidir.

Ebû Yûsuf şöyle dedi: "Sana arşının izzetiyle dua ediyorum kavlinde kastedilen Allâh'tır, bu yüzden bunu kerih görmem. Ancak "falancanın hakkıyla," "nebilerin ve rasûllerinin hakkıyla" ve "Evin (Kâbe'nin), ve Meş'ar-ı Harâm'ın hakkıyla" denilmesini kerih görürüm."

Kudûrî şöyle dedi: "Allâh'tan, mahlûkatının hakkıyla istemek caiz değildir, zira mahlûkun Hâlik üzerinde hiçbir hakkı yoktur, bu yüzden caiz değildir, yani ittifakla caiz değildir."117

Bulducî, Şerh'ul Muhtâr isimli eserinde şöyle dedi: "Allâh'a, Allâh'tan başkası vasıtasıyla dua etmek kerihtir. Bu yüzden "falancanın hakkıyla," "meleklerinin hakkıyla," "nebilerinin hakkıyla," ve benzeri şeyler söylenilmez. Zira mahlukun Hâlik üzerinde hiçbir hakkı yoktur. Duasında şöyle demesi de kerihtir: "Sen'den arşının izzetiyle isterim." Ebû Yûsuf'tan ise bunun caiz olduğu rivayet edilmiştir."118

Ben derim ki: "İşte bu Ebû Hanîfe, Ebû Yûsuf ve diğerlerindendir! Bu sözler, Allâhu Teâlâ'dan başkası ile istemenin menedilmesini kapsar."119

"Nebî olsun veya nebî olmasın, ölüden veya gaipten istemek, Müslümanların imamlarının ittifakıyla münker haramlardandır, Allâhu Teâlâ da Rasûl'ü Sallallâhu Aleyhi ve Sellem de bunu emretmemiştir, sahabe veya onlara ihsan ile tabi olanlardan hiçbiri yapmamıştır ve Müslümanların imamlarından hiçbiri bunu müstehap görmemiştir. Bu İslam dininde zaruri olarak bilinir. Zira onlardan hiçbiri, başına bir yokluk geldiğinde veyahut da ihtiyacı olduğunda ölüye -bu müşriklerin bazılarının ölülere ve gaiplere dua ederken dediği gibi- şöyle demezdi: "Ey efendim falanca! Ben senin zimmetindeyim!" veya "ihtiyacımı gider!"

Sahabeden hiçbiri ölümünden sonra Nebî Sallallâhu Aleyhi ve Sellem ile veya diğer nebilerden biriyle kabrinin yanında veyahut da kabirlerinden uzakta olduklarında istigasede bulunmamıştır. Nebilerin kabirlerinin yanına dua etmek için ve namaz kılmak için yönelmezlerdi."120

"Ömer İbn'ul Hattâb Radiyallâhu Anh zamanında insanların başına kuraklık geldiğinde Abbâs Radiyallâhu Anh ile istiskaya çıktı, onun duasıyla tevessül etti ve şöyle dedi:

"Allâh'ım! Kuraklık olduğu zaman Nebî'miz ile Sana tevessül ederdik de Sen bize yağmur yağdırırdın. Şimdi ise Sana Nebîmiz'in amcası ile tevessül ediyoruz, bize yağmur yağdır!" Sonra da onlara yağmur yağdırıldı. Nitekim bu, Sahîh'ul Buhârî'de sabittir."121 122

"Yine bunun gibi, Şam ehliyle istiskaya çıktıklarında Mu'âviye Radiyallâhu Anh da Yezîd İbn'ul Esved el-Curaşî Radiyallâhu Anh ile tevessül etti.123

İşte bu, Ömer Radiyallâhu Anh'ın zikrettiği, Nebî Sallallâhu Aleyhi ve Sellem hayattayken duası ve şefaatiyle tevessül etmeleridir! Bu yüzden de Nebî Sallallâhu Aleyhi ve Sellem'den sonra Abbâs Radiyallâhu Anh'ın duası ve Yezîd İbn'ul Esved Radiyallâhu Anh'ın duası ile tevessül ettiler.

İşte fakihlerin istiska kitabında zikrettikleri budur. Onlar şöyle dediler: "Salihlerle istiska yapılması müstehaptır. Eğer salihler, Rasûlullâh Sallallâhu Aleyhi ve Sellem'in akrabalarındansa, bu daha faziletlidir."124



114- Ebû Dâvûd, Hadis no: 1495; Nesâ'î, Hadis no: 1300; Ahmed, Musned, Hadis no: 12611, 13570.

115- Ebû Dâvûd, Hadis no: 1493; Ahmed, Musned, Hadis no: 22952, 22956.

116- Ebû Nu'aym, Hilyet'ul Evliyâ, 8/158; benzer lafızlarla Taberânî, el-Mu'cem'ul Kebîr, 25/12.

117- Mecmû'u Fetâvâ Şeyh'il İslâm Ahmed İbni Teymiyye, 1/344-345.

118- İbnu Mevdûd el-Mevsilî el-Bulducî, el-İhtiyâr li Ta'lîl'il Muhtâr, 4/164.

119- Mecmû'u Fetâvâ Şeyh'il İslâm Ahmed İbni Teymiyye, 1/345.

120- İbnu Teymiyye, el-İstigâse fi'r Raddi ale'l Bekrî, sf. 221-222.

121- Buhârî, Hadis no: 1010, 3710.

122- Yakın lafızlarla İbnu Teymiyye, el-İstigâse fi'r Raddi ale'l Bekrî, sf. 197.

123- İbnu Hacer el-Askalânî, el-İsâbe, 6/548; İbnu Sa'd, et-Tabakât, 7/444; Zehebî, Siyeru A'lâm'in Nubelâ, 4/137; Fesevî, el-Ma'rife ve't Târîh, 2/380-381; İbnu Asâkir, Târîhu Dimeşk, 65/107-117, no: 8241.

124- Yakın lafızlarla Muhtasar Fetâva'l Mısriyye, Rekâ'iz, 1/346.
#93
E-Kitaplar / PDF İBADET TEVHİDİ HAKKINDA Bİ...
Son İleti Gönderen Subul’us Selâm - 08.11.2023, 23:56

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ


Oku        İndir
#94
Selef-i Salihin Akidesi / Ynt: ET-TUHFET'UL MEDENİYYE Fİ...
Son İleti Gönderen İ'tisam - 07.11.2023, 20:39

{İmam Ebû Ca'fer bin Cerîr et-Taberî Rahimehullâh'ın Görüşünün Zikri}

İmam Ebû Ca'fer bin Cerîr et-Taberî, Sarîh'us Sunne isimli kitabında şöyle dedi:

"Kişi için Rabbinin, Arşın üzerine istivâ ettiğini bilmesi yeterlidir. Kim bunu aşacak olursa, o kişi ziyan edip hüsrana uğramıştır."[201]

Büyük tefsirinde ise, Allâhu Teâlâ'nın şu buyruğu hakkında şöyle dedi:

‌﴿ثُمَّ ‌اسْتَوَى ‌عَلَى ‌الْعَرْشِ﴾

"Sonra arşa istivâ etti." (el-A'râf, 7/54)

Dedi ki: "Yüksek oldu ve yükseldi." [202]

Allâhu Teâlâ'nın şu buyruğu hakkında ise şöyle dedi:

﴿‌ثُمَّ ‌اسْتَوَى ‌إِلَى ‌السَّمَاءِ﴾

"Sonra semaya istivâ etti." (el-Bakara, 2/29)

"Rabî bin Enes'ten, bunun O yükseldi anlamına geldiği rivayet edilmiştir." [203]

Allâh Azze ve Celle'nin şu buyruğu hakkında ise şöyle dedi:

﴿‌وَقَالَ ‌فِرْعَوْنُ يَاهَامَانُ ابْنِ لِي صَرْحًا لَعَلِّي أَبْلُغُ الْأَسْبَابَ ۞ أَسْبَابَ السَّمَاوَاتِ فَأَطَّلِعَ إِلَى إِلَهِ مُوسَى وَإِنِّي لَأَظُنُّهُ كَاذِبًا﴾

"Firavun: Ey Hâmân, bana yüksek bir kule yap; belki yollara, göklerin yollarına erişirim de Mûsâ'nın İlâhı'nı görürüm! Doğrusu ben onu, yalancı sanıyorum, dedi..." (Gâfir, 40/36-37)

"Diyor ki: Doğrusu ben, Mûsâ'nın, kendisini bize gönderen semada bir rabbi olduğunu söyleyip iddia etmesi hususunda, yalancı olduğunu sanıyorum." [204]

Onun bu tefsiri, sıfatların ispatı hakkında selefin kavilleriyle doludur.


[201] Yakın lafızlarla Taberî, Sarîh'us Sunne, Dâr'ul Hulefâ, sf. 27.
[202] İstivayla alakalı başka ayetlerin tefsirinde yakın lafızlarla Taberî, Tefsîr, Dâru Hecr, 1/456-457, 16/11, 22/387.
[203] Yakın lafızlarla Taberî, Tefsîr, Dâru Hecr, 1/456.
[204] Taberî, Tefsîr, Dâru Hecr, 20/327.
#95

[Fasıl

İbadetler, İbtida (Uydurma) Üzerine Değil, İttibaya Dayalıdır]


İstiğase meselesine dair İbn'ul Bekrî'ye yaptığı reddiyede Şeyh Takiyy'ud Dîn (İbnu Teymiyye) Rahimehullâhu Teâlâ şöyle dedi:

"İbadetler, ibtida (uydurma) üzerine değil, ittibaya dayalıdır. Bu yüzden hiç kimse Allâhu Teâlâ'nın izin vermediğini dinde meşru kılamaz."104

"Allâhu Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

"Yoksa, Allâh'ın izin vermediği bir dini kendilerine tutulacak yol kılan ortakları mı var?" (eş-Şûrâ, 42/21)

Sahîhayn'da Â'işe Radiyallâhu Anhâ'dan Nebî Sallallâhu Aleyhi ve Sellem'in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:

"Kim bu işimizde olmayan bir şeyi ihdas ederse, ihdas ettiği şey reddedilir."105

Sahîh'de ve başka hadis kitaplarında şöyle geçmektedir:

"Allâhu Teâlâ şöyle buyurmaktadır: Ben ortakların şirkten en müstağni olanıyım. Her kim, Ben'den başkasını ortak kıldığı bir amel işlerse, Ben o amelden beriyim ve o amel, (Bana) ortak koştuğu kimseyedir."106 107

"Bu yüzden de fakihler108 şöyle dedi: İbadetler tevkif üzere inşa edilmiştir."109

"Nitekim Sahîhayn'da Ömer Radiyallâhu Anh'ın Hacer-i Esved'i öpüp şöyle dediği rivayet edilmiştir:

"Vallâhi ben bilirim ki hiç kuşkusuz sen ne zarar veren ne de fayda veren bir taşsın. Eğer Rasûlullâh Sallallâhu Aleyhi ve Sellem'i seni öperken görmeseydim seni öpmezdim."110

Allâh Subhânehu bize Rasûl'e ittiba etmeyi, itaat etmeyi, onu dost edinip sevmeyi emretti ve bize Rasûl'e itaat etmenin, onu sevmenin ve ona ikram etmenin karşılığı olarak bizi sevmesini, bize mağfiret etmesini, bize hidayet etmesini ve bizi cennete sokmasını garantiledi.

Allâhu Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

"De ki: Eğer Allâh'ı seviyorsanız bana uyun ki, Allâh da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın." (Âl-i İmrân, 3/31)

Allâhu Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

"Eğer ona itaat ederseniz doğru yola erersiniz." (en-Nûr, 24/54)

Allâhu Teâlâ yine şöyle buyurmaktadır:

"Kim Allâh'a ve Peygamberine itaat ederse, Allâh onu, içinden ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları cennetlere sokar. İşte bu büyük başarıdır." (en-Nisâ, 4/13)

Kuran'da bunun benzerleri pek çoktur. Hiç kimsenin bu hususta sünnetin kendisiyle geldiği ve ümmetin selefinin üzerinde bulunduğu şeyden çıkması yakışık almaz."111

"Kısacası bizim yanımızda iki azim asıl bulunmaktadır:

Bir tanesi: Allâh'tan başkasına ibadet etmememiz.

İkincisi: Allâh'a ancak meşru kıldığı şekillerde ibadet ederiz, bidat bir ibadetle O'na ibadet etmeyiz.

Bu iki asıl, Allâh'tan başka ibadete layık, hak ilah olmadığına ve Muhammed'in Allâh'ın Rasûl'ü olduğuna şehadet etmeyi tahkik etmektir. Nitekim Allâhu Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

"...Hanginizin daha güzel amel yapacağını sınamak için..." (el-Mulk, 67/2)

Fudayl bin İyâd dedi ki: "En halis olan ve en düzgün olan ameldir." Dediler ki: "Ey Ebû Alî! Hangi amel en halis ve en düzgündür?" Dedi ki: "Eğer amel halis olur fakat düzgün olmazsa kabul edilmez. Keza amel, düzgün olur fakat halis olmazsa yine kabul edilmez. Ta ki hem ihlaslı hem de düzgün olana kadar. Amel, Allâh için olduğu takdirde halis olur; Sünnet üzere olduğu zaman da düzgün olur."112

Bu da Allâhu Teâlâ'nın şu kavlinin tahkikidir:

"Kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa yararlı bir iş yapsın ve Rabbine ibadette kimseyi ortak koşmasın." (el-Kehf, 18/110)"113



104- İbnu Teymiyye, el-İstigâse fi'r Raddi ale'l Bekrî, sf. 106.

105- Muslim, Hadis no. 1718; yakın lafızlarla Buhârî, Hadis no. 2697.

106- Yakın lafızlarla Muslim, Hadis no. 2985, İbnu Mâce, Hadis no. 4202; İbnu Huzeyme, Sahîh, Hadis no. 938.

107- Mecmû'u Fetâvâ Şeyh'il İslâm Ahmed İbni Teymiyye, 1/334.

108- Bu prensip dört mezhep fakihleri nezdinde kabul görmüştür. Bkz: Hanefîler'den İbnu Mevdûd el-Mavsilî, el-İhtiyâr li Ta'lîl'il Muhtâr, 1/101; Mâlikîler'den Zurkânî, Hâşiyetun ala'l Muvatta, 1/526; Şâfi'îler'den İbnu Hacer, Feth'ul Bârî, 2/80; Hanbelîler'den İbnu Akîl, el-Vâdih fî Usûl'il Fıkh, 1/86.

109- İbnu Teymiyye, el-İstigâse fi'r Raddi ale'l Bekrî, sf. 117.

110- Yakın lafızlarla Buhârî, Hadis no. 1610; Muslim, Hadis no. 1270.

111- Mecmû'u Fetâvâ Şeyh'il İslâm Ahmed İbni Teymiyye, 1/334-335.

112- İbnu Ebi'd Dunyâ, el-İhlâs ve'n Niyye, sf. 51, Hadis no: 22 ve Ebû Nu'aym, el-Hilye, 8/95; İbn'ul Kayyim, Medâric'us Sâlikîn, Dâru Atâ'ât'il İlm, 1/129-130.

113- Mecmû'u Fetâvâ Şeyh'il İslâm Ahmed İbni Teymiyye, 1/333.
#96
E-Kitaplar / PDF ALLÂH’A İBÂDETİN GENEL ES...
Son İleti Gönderen Subul’us Selâm - 01.11.2023, 16:57

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ


Oku        İndir
#97
Selef-i Salihin Akidesi / Ynt: ET-TUHFET'UL MEDENİYYE Fİ...
Son İleti Gönderen İ'tisam - 30.10.2023, 10:39

{Hâfız Ebû Îsâ et-Tirmizî Rahimehullâh'ın Görüşünün Zikri}

İmam Hâfız Ebû Îsâ et-Tirmizî, el-Câmi adlı eserinde, Ebû Hurayra Radiyallâhu Anh'ın şu hadisini -ki Zehebî bunun münker bir hadis olduğunu söylemiştir- rivayet ettiğinde,

«لو أدلى أحدكم بحبل لهبط على الله»

"Şayet sizden biri, bir ip ile sarkacak olursa Allâh'ın üzerine iner."[199]

Şöyle dedi: "Bunun manası Allâh'ın ilminin üzerine iner."

Dedi ki: "Allâh'ın ilmi, kudreti ve saltanatı her yerdedir. O, kitabında kendisini vasfettiği gibi arşın üzerindedir."

Ebû Hurayra Radiyallâhu Anh'ın şu hadisi:

«إن الله يقبل الصدقة ويأخذها بيمينه»

"Şüphesiz Allâh sadakayı kabul eder ve onu sağ eli ile alır." [200]

Hakkında şöyle dedi: "Bu hadis ve buna benzer diğer sıfat hadisleri ve Rab Tebârake ve Teâlâ'nın dünya semasına nüzulü hakkında ilim ehlinden birçok kimse şöyle demiştir: Bu hususta rivayetler sabittir. Biz buna iman eder, vehme kapılmaz, nasıl diye de sormayız. İşte, Mâlik'ten, İbnu Uyeyne'den ve İbn'ul Mubârak'dan böyle rivayet edilmiştir. Onlar bu hadisler hakkında şöyle dediler: Onları keyfiyetlendirmeksizin oldukları gibi geçirin.

Sünnet ve cemaat ehlinden ilim ehlinin görüşü de böyledir. Cehmiyye ise bu rivayetleri inkâr ederek, bu teşbihtir deyip bunları ilim ehlinin açıkladıklarından başka türlü açıklamış ve şöyle demişlerdir: Allâh Âdem'i eliyle yaratmamıştır ve burada elin manası nimettir!

İshâk bin Râhveyh dedi ki: Teşbih, ancak "O'nun eli benim elim gibidir" veya "O'nun eli benim elimin bir benzeridir" veya "O'nun işitmesi benim işitmem gibidir" denildiği takdirde söz konusu olur. İşte bu teşbihtir. Ancak Allâh'ın dediği şekilde el, işitme, görme denilirse ve nasıl denilmezse, işitmenin benzeri ve işitmesi gibi şeyler söylenmezse, bu teşbih olmaz. Allâhu Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

﴿لَيْسَ كَمِثْلِهِ شَيْءٌ وَهُوَ السَّمِيعُ الْبَصِيرُ﴾

"Benzeri hiçbir şey yoktur. O, işitendir, görendir." (eş-Şûrâ, 42/11)

Bunların hepsi, Tirmizî'nin sözleridir.

[Ebû Îsâ et-Tirmizî Rahimehullâh, 279 H senesinde Recep ayında vefat etmiştir.]


[199] Yakın lafızlarla Tirmizî, Hadis no: 3298.

[200] Tirmizî, Hadis no: 662.
#98

[Hicretin 12. Asrında Necd Diyarının Ahvali]

Allâhu Teâlâ, Nebevî hicretten sonraki 12. yüzyıl olan bu zamanda, silinmesinden sonra İslam dinini ve ibadetin yalnızca Allâh'a has kılınması ile gönderdiği bir kişiyi kaim kıldı. Bu kişi, şeyh; imam; âlim; fazilet, asalet, güzel ahlak ve güzel ve razı olunan amellerin sahibi; nebevî sünneti ihya eden ve şirkî bidati yok eden Muhammed bin Abd'il Vehhâb'dır. Allâh kendisini en güzel dönüş yeri olan cennete yerleştirsin, kabrini teskin etsin ve ecirlerini bolca versin.

Allâh, doğru dini onunla destekledi, onun vesilesiyle, nebilerden, sıddıklardan, şehitlerden ve salihlerden olup kendilerine nimet verdiklerinin yolu olan sırat-ı müstakimini açıklığa kavuşturdu. Allâh onunla şirki ve putperestliği, küfür ve tuğyanın mahalli olan Necd bölgesinden izale etti. Allâh, bu putların kırılmasını onun eliyle ve ona tabi olan muvahhidlerin ve Allâh'ın felaha eren hizbinin elleriyle kolaylaştırdı.

Bundan önce, Necd bölgesinin her bölge ve beldesinde, Allâh'tan başka kendilerine ibadet edilen, adak adanan, kurbanlar kesilen ve Allâh'a tazim edildiğinden fazla tazim edilen putlar ve ağaçlar vardı. Mesela Cubeyle'de bulunan Zeyd İbn'ul Hattâb Radiyallâhu Anh'ın kabri, Dir'iyye beldesinde bulunan Kureyve'deki ağaç, Tarafiyye ehline ait olan bir başka ağaç, Dir'iyye beldesinin alt kısmında kalan Emir Kızının Mağarası ismi verilen mağara ve Mağribî'nin Kabri ismi verilen bir kabir...

Bundan daha azim olanı ise, onların Tâc'a ve Şemsân'a ibadet etmeleridir. Oysa ibadetleriyle beraber, onların fücuruna şahitlik ediyorlar. Fakat onlar, Tâc'ın ve Şemsân'ın evliya olduğunu ve günahların kendilerine zarar vermediğini iddia ediyorlar. Allâh'a duydukları korkuya nazaran onlardan daha fazla korkarlar. Onlardan bazısı cinlere ibadet edip onlara kurban keser. Her beldede, bunlardan azim şeyler bulunmaktadır.

Allâh, bunların hepsini Şeyhülislam ile izale etti. Allâh onunla, zamanının insanlarına hücceti ikame etti. Ona düşmanlık gösterenlerin hepsi tevhidi bildi. Tevhidin, Allâh'ın ve Rasûlü'nün dini olduğunu ve kendilerinin üzerinde bulundukları şeyin Allâh'a ortak koşmak olduğunu ikrar ettiler. Ancak bu, onları sadece Şeyhülislam'a karşı buğz ve düşmanlık yönünden onları arttırdı. Onu izale etme ve düşmanlık gösterme hususunda mümkün olan her şeyde çaba sarf ettiler. Bunu ise, Allâh dini Şeyhülislam'ın eliyle izhar ettiği için ona haset ettikleri için yaptılar. Ta ki Allâh, Şeyhülislam'ın onlara karşı zafer kazanmasını sağladı; kendilerini yüzüstü bırakan ve muhalefet edenlere karşı Şeyhülislam'a yardım etti ve ona tabi olanlara yardım etti. Bununla beraber Şeyhülislam'a tabi olanlar zayıftı, sayıları azdı, düşmanları kuvvetliydi ve sayıları çoktu.

Allâh Necd ehlinin hepsini İslam'a soktu, İslam'ı din edindiler ve şehirlileri de bedevileri de İslam üzere bir araya geldiler. Bunun için Rabbimizin razı olduğu ve sevdiği şekilde ve de Yüzünün keremi ve Celalinin izzetine layık olduğu şekilde pek çok, tertemiz, kendisinde bereket bulunan eksiksiz hamd, Allâh'a aittir. El-Azîm ve el-Mennân olan Allâh'tan, bizleri İslam üzere sabit kılmasını, bizlere hidayet ettikten sonra kalplerimizi saptırmamasını ve bizleri ayrılık ve ihtilaflardan korumasını dileriz. Hiç kuşkusuz ki O, her şeye kadirdir.
#99
E-Kitaplar / PDF TÂĞÛT’UN MANASI VE BAŞLICA...
Son İleti Gönderen Subul’us Selâm - 25.10.2023, 15:42

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ


Oku        İndir
#100
Selef-i Salihin Akidesi / Ynt: ET-TUHFET'UL MEDENİYYE Fİ...
Son İleti Gönderen İ'tisam - 24.10.2023, 19:36

Fasıl

{İmam Osmân bin Sa'îd ed-Dârimî Rahimehullâh'ın Görüşünün Zikri}

İmam, doğunun hafızı, Şeyhulislam, Osmân bin Sa'îd ed-Dârimî, en-Nakdu alâ Bişr'il Merîsî adlı eserinde -ki Zehebî, "O bir cilttir ve onu Ebû Hafs (İbn) el-Kavvâs'tan dinledik" dedi- şöyle dedi:

"Müslümanların söz birliği ettiklerine göre Allâh göklerinin üstünde Arşının üzerindedir. Kıyamet gününden önce yeryüzüne nüzul etmez... Müslümanlar, kıyamet gününde kulları arasında hüküm vermek ve onları hesaba çekmek için nüzul edeceğinden ve nüzulünden dolayı gökyüzünün yarılacağından şüphe etmemişlerdir... Müslümanlar, Allâh'ın dünyevî işlerden bir şey için kıyamet gününden önce yeryüzüne nüzul etmediği hususunda şüpheye düşmediklerinde insanlara ceza olarak gelen şeyin de ancak O'nun emri ve azabı olduğunu yakinen bilmişlerdir. Bundan dolayı Allâhu Teâlâ'nın şu buyruğu:

﴿فَأَتَى اللَّهُ بُنْيَانَهُمْ مِنَ الْقَوَاعِدِ﴾

"Allâh, binalarının temellerinden geldi." (en-Nahl, 16/26)

Buradaki (Allâh'ın gelmesi), ancak O'nun emri ve azabının gelmesidir."[186]

Bu kitabının başka bir yerinde, hululden bahsettiğinde şöyle dedi: "Yazıklar olsun sana! O, kemaliyle, cemaliyle, azametiyle ve şanıyla göklerinin üstünde Arşının üzerindedir, yaratılanların hepsinin üzerindedir, en yüksek mekândadır ve en zahir mekândadır, öyle ki orada hiçbir mahluk yoktur, hiçbir insan yoktur ve hiçbir cin yoktur diyen kişinin görüşünün yanında bu görüş mü Allâh'ı kötülüklerden daha iyi tenzih eder? Bu iki topluluktan hangisi, Allâh [ve mekânı] hususunda daha bilgin ve O'na daha fazla tazim ve saygı gösteriyor?" [187]

Bu kitapta dedi ki: "O'nun ilmi, Arşının üzerinden onları kuşatmıştır. Görmesi onlara nüfuz etmiştir. O, kemali ile Arşının üstündedir... Kendisi ile yeryüzü arasındaki mesafenin uzaklığına rağmen yeryüzündekileri bilir." [188]

Başka bir yerde de şöyle dedi: "Kuran, Allâh'ın kelamı ve sıfatlarından bir sıfattır. Kuran, Kendisinden çıkmasını dilediği şekilde çıkmıştır. Allâh; kelamı, ilmi, kudreti, saltanatı ve tüm sıfatlarıyla beraber mahlûk değildir ve de kemaliyle birlikte arşının üzerindedir." [189]

Başka bir yerde, ruh ve kabzedilmesi hakkındaki uzun Berâ bin Âzib hadisini zikretti ki o hadiste şöyle geçer: "(Ölünün) ruhu yükseltilir nihayet yedinci kat semaya ulaşır" ve hadisi zikrederek sonrasında şöyle dedi: "Allâhu Teâlâ'nın:

﴿لَا تُفَتَّحُ لَهُمْ أَبْوَابُ السَّمَاءِ﴾

"Gök kapıları onlar için açılmaz." (el-A'râf, 7/40)

Kavli, Allâh'ın semanın üstünde olduğuna dair açık bir delalettir. Şayet semanın üstünde olmasaydı, ruh ve ameller [semaya] yükseltilmezdi, semanın kapıları bir kavim için kapanmaz, başkaları için de açılmazdı." [190]

Başka bir yerde dedi ki: "Lakin şöyle deriz: Azim bir Rab ve büyük bir meliktir. Göklerin ve yerin nurudur. Göklerin ve yerin ilâhıdır. Onun dışındaki mekânlarda değil de yedinci kat semanın üstündeki azim ve mahlûk olan arşın üzerindedir. Kim O'nu bu şekilde bilmezse, O'nu ve arşını inkâr etmiş olur." [191]

Dedi ki: "Müslümanların ve kâfirlerin sözleri, Allâh'ın semada olduğu hususunda ittifak etmiş ve O'nu bu şekilde tanımıştırlar. Ancak Merîsî ve ashabı bunun dışındadır! Buluğa ermemiş çocuklar bile O'nu bu şekilde bilirler." [192]

Husayn hadisini nakletti:

«كم تعبد؟ قال: ستة في الأرض، وواحدا في السماء، فقال النبي صلى الله عليه وسلم: من الذي تعده لرغبتك ورهبتك؟ قال: الذي في السماء»

"Kaç ilâha ibadet ediyorsun?" Husayn dedi ki: "Yeryüzünde bulunan altı ilâha, semada olan bir ilâha." Nebî Sallallâhu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: "Arzular ve çekinerek korkma hususlarında bunlardan hangisine ilâh olarak itibar ederdin?" Dedi ki: "Semadakine!" [193] [194]

Rasûlullâh Sallallâhu Aleyhi ve Sellem'in cariyeye söylediği "Allâh nerededir?" kavli [195] hakkında da şöyle söyledi: "Bu hadiste, "O her yerdedir; Allâh nerede şeklinde nitelendirilemez, bilakis O nerededir demek imkânsızdır" diyenin yalanlanması söz konusudur. Allâh mahlûkatından ayrı olarak göklerinin üstündedir. Herkim O'nu bu şekilde bilmezse, kendisine ibadet etmiş olduğu ilâhını bilmiyordur." [196]

Bu sözlerin hepsi Osmân bin Sa'îd [ed-Dârimî'n]in bahsedilen kitabında geçmektedir. [197]

Osmân bin Sa'îd, kendisi hakkında Ebu'l Fadl el-Karrâb'ın şöyle dedi kişidir: "Ben Osmân bin Sa'îd gibisini görmedim. Osmân da kendisi gibisini görmüş değildir." [198]

Edebi İbn'ul A'râbî'den, fıkhı el-Buveytî'den, hadisi ise Yahyâ bin Ma'în ve Alî İbn'ul Medînî'den tahsil etti. İlim ehli onu övmüştür.


[186] Yakın lafızlarla Ebû Sa'îd Osmân bin Sa'id ed-Dârimî, en-Nakdu ala'l Merîsî, el-Mektebet'ul İslâmiyye, sf. 120-121.

[187] Yakın lafızlarla Ebû Sa'îd Osmân bin Sa'id ed-Dârimî, en-Nakdu ala'l Merîsî, el-Mektebet'ul İslâmiyye, sf. 170.

[188] Yakın lafızlarla Ebû Sa'îd Osmân bin Sa'id ed-Dârimî, en-Nakdu ala'l Merîsî, el-Mektebet'ul İslâmiyye, sf. 166.

[189] Ebû Sa'îd Osmân bin Sa'id ed-Dârimî, en-Nakdu ala'l Merîsî, el-Mektebet'ul İslâmiyye, sf. 348.

[190] Yakın lafızlarla Ebû Sa'îd Osmân bin Sa'id ed-Dârimî, er-Raddu ale'l Cehmiyye, el-Mektebet'ul İslâmiyye, sf. 72.

[191] Ebû Sa'îd Osmân bin Sa'id ed-Dârimî, en-Nakdu ala'l Merîsî, el-Mektebet'ul İslâmiyye, sf. 165.

[192] Yakın lafızlarla Ebû Sa'îd Osmân bin Sa'id ed-Dârimî, en-Nakdu ala'l Merîsî, el-Mektebet'ul İslâmiyye, sf. 78.

[193] Yakın lafızlarla Tirmizî, Hadis no: 3483.

[194] Yakın lafızlarla Ebû Sa'îd Osmân bin Sa'id ed-Dârimî, en-Nakdu ala'l Merîsî, el-Mektebet'ul İslâmiyye, sf. 77.

[195] Muslim, Hadis no: 537.

[196] Yakın lafızlarla Ebû Sa'îd Osmân bin Sa'id ed-Dârimî, er-Raddu ale'l Cehmiyye, el-Mektebet'ul İslâmiyye, sf. 52-53.

[197] Müellif Rahimehullâh bu sözlerin hepsini Dârimî'nin "en-Nakdu ala'l Merîsî" ve "er-Raddu ale'l Cehmiyye" isimli kitaplarından nakletmiştir.

[198] Yakın lafızlarla Zehebî, Tezkirat'ul Huffâz, 2/146-147.
🡱 🡳