Tevhide Davet

KÂFİRE İSLAMÎ İLİMLERE DAİR KİTAP SATMA VE DAVET MEKTUBU GÖNDERME HAKKINDA!

Başlatan Fehm’us Selef, 19.08.2022, 21:45

« önceki - sonraki »

Tevbekâr ve 59 Ziyaretçiler konuyu incelemekte.

Fehm’us Selef

Şâfi'îler

أبو إسحاق الشيرازي (٤٧٦)
Ebû İshâk eş-Şîrâzî (476H)

«المهذب في فقه الإمام الشافعي - الشيرازي» (1/ 54):
«وإن حمل رجل متاعاً وفي جملته مصحف وهو محدث جاز لأن القصد نقل المتاع فعفى عما فيه من القرآن كما لو كتب كتاباً إلى دار الشرك وفيه ‌آيات من القرآن»

"İçerisinde de Mushaf olan metaları hades sahibiyken taşırsa bu caizdir. Zira burada, metalarını taşıma kastı vardır, bu yüzden içerisinde bulunan Kur'ân affedilmiştir. Nitekim Dâr'uş Şirk'e, içerisinde Kur'ân'dan ayetler bulunan bir mektup yazarsa hüküm aynıdır." (Ebû İshâk eş-Şîrâzî, el-Muhezzeb, 1/54)

البغوي، أبو محمد (٥١٦)
Begavî (516H)

«شرح السنة للبغوي» (4/ 528):
«قَالَ رَحِمَهُ اللَّهُ: حَمْلُ الْمُصْحَفِ إِلَى دَارِ الْكُفْرِ مَكْرُوهٌ، كَمَا جَاءَ فِي كِتَابِ الْحَدِيثِ، وَلَوْ كَتَبَ إِلَيْهِمْ كِتَابًا فِيهِ آيَةٌ مِنَ الْقُرْآنِ، فَلا بَأْسَ، " كَتَبَ النَّبِيُّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِلَى هِرَقْلَ {قُلْ يَأَهْلَ الْكِتَابِ تَعَالَوْا إِلَى كَلِمَةٍ سَوَاءٍ بَيْنَنَا وَبَيْنَكُمْ} [آل عمرَان: 64] "»

"Begavî Rahimehullâh şöyle dedi: Dâr'ul Küfür'e Mushaf taşımak kerihtir, nitekim bu hadis kitabında geçmişti. Kur'ân'dan bir ayeti onlara gönderdiği mektubun içine yazarsa bunda bir beis yoktur. Nebî Sallallâhu Aleyhi ve Sellem Heraklius'a şöyle yazdı: "Ey kitap ehli! Bizimle sizin aranızda ortak bir söze gelin." (Âl-i İmrân, 3/64) Begavî Rahimehullâh'ın sözü sona erdi." (Begavî, Şerh'us Sünne, 4/528)

الرافعي، عبد الكريم (٦٢٣)
Abd'ul Kerîm er-Râfi'î (623H)

«فتح العزيز بشرح الوجيز = الشرح الكبير للرافعي» (2/ 105):
«وأما ما اثبت فيه شئ من القرآن لا للدراسة كالدراهم الاحدية والعمامة المطرزة بآيات القرآن والحيطان المنقوشة به وكتب الفقه والاصول والتفسير ففيه وجهان: أحدهما انها كالمصحف في حرمة المس»
«فتح العزيز بشرح الوجيز = الشرح الكبير للرافعي» (2/ 106):
«والحمل تعظيما للقرآن: وأصحهما أنه لامنع لما روى انه صلى الله عليه وسلم كتب كتابا إلى هرقل وكان فيه (تعالوا إلى كلمة سواء بيننا وبينكم) الآية ولم يأمر الحامل بالمحافظة على الطهارة ولان هذه الاشياء لا يقصد باثبات القرآن فيها قراءته فلا تجرى عليها احكام القرآن ولهذا يجوز هدم الجدار المنقوش عليه وأكل الطعام وهذا الوجه هو المذكور في الكتاب وذهب بعض الاصحاب
إلى تفصيل في الكتب فقال ان كان القرآن اكثر حرم المس والحمل والا فوجهان ذكروا ذلك في كتاب التفسير ولاشك في ان غيره في معناه»

İçerisinde Kur'ân'dan bir şeyin yerleştirildiği, ders için olmayan, Ehadî dirhemler (üzerinde İhlas suresi yazılı dirhemler), Kur'ân ayetleriyle işlenmiş sarıklar, üzerine Kuran nakşedilmiş duvarlar, fıkıh, usul ve tefsir kitapları ve benzerlerine gelince, bu hususta iki vecih vardır: Birincisi dokunma ve taşıma hususunda Kur'ân'a tazim bakımından Mushaf gibi haram olduğudur. Ancak iki görüşten en sahih olanına göre men edilmez, zira Nebî Sallallâhu Aleyhi ve Sellem'den Heraklius'a içerisinde şu ayetin bulunduğu bir mektup gönderdiği rivayet edilmiştir: "Bizimle sizin aranızda ortak bir söze gelin." (Âl-i İmrân, 3/64) Bu mektubu taşıyan kişiye taharetliyken dokunması gerektiğine dair bir emir gelmemiştir. Yine bu şeylere Kur'ân koyularak Kur'ân'ı kıraat etmek kastedilmemiştir, bundan dolayı bunun hakkında Kur'ân'ın hükümleri geçerli değildir. Bu yüzden üzerine Kur'ân nakşedilmiş bir duvarı yıkmak ve kendisiyle Kur'ân yazılmış yemeği yemek caizdir. Bu vecih, Kitab'da geçmektedir. Ashaptan bazıları bu hususta tafsilata giderek şöyle demiştir: "Eğer ekseriyeti Kur'ân ise dokunmak ve taşımak haramdır, aksi takdirde iki vecih vardır." Bunu tefsir kitapları hakkında zikretmişler ama başka kitapların da aynı kapsamda olduğu hususunda şüphe yoktur." (Râfi'î, eş-Şerh'ul Kebîr, 2/106-107)

عز الدين بن عبد السلام (٦٦٠)
İzz'ud Dîn bin Abd'is Selâm (660H)

«مواهب الجليل في شرح مختصر خليل» (3/ 352):
«قال ابن عبد السلام وأجاز مالك وأبو حنيفة والشافعي أن يقرأ عليهم القرآن وأن يبعث إليهم بالكتاب فيه آيات من القرآن والأحاديث بذلك كثيرة»

"İbnu Abd'is Selâm şöyle dedi: "Mâlik, Ebû Hanîfe ve Şâfi'î, kâfirlere Kur'ân okumaya ve onlara içerisinde çokça Kur'ân'dan ayetler bulunan bir mektup göndermeye cevaz vermiştir. Bu husustaki hadisler çoktur." (Ru'aynî el-Hattâb, Mevâhib'ul Celîl, 3/352)

«التوضيح في شرح مختصر ابن الحاجب» (3/ 413):
«ابن عبد السلام- بعد أن ذكر قول مالك وأبي حنيفة-: وأجاز الجميع أن يقرأ عليهم القرآن، وأن يبعث إليهم بالكتاب فيه آيات من القرآن، والأحاديث بذلك كثيرة»

İbnu Abd'is Selâm, Mâlik'in ve Ebû Hanîfe'nin görüşünü zikrettikten sonra şöyle dedi: Hepsi kâfirlere Kur'ân okunulmasını ve içerisinde Kur'ân'dan âyetler bulunan mektupları göndermeyi caiz gördü. Bu husustaki hadisler çoktur." (Halîl bin İshâk el-Cundî, Tevdîh, 3/412-413)

النووي (٦٧٦)
Nevevî (676H)

«المجموع شرح المهذب» (2/ 71):
«(الْحَادِيَةَ عَشْرَةَ) ‌اتَّفَقُوا ‌عَلَى ‌أَنَّهُ ‌لَا ‌يَجُوزُ ‌الْمُسَافَرَةُ بِالْمُصْحَفِ إلَى أَرْضِ الْكُفَّارِ إذَا خِيفَ وُقُوعُهُ فِي أَيْدِيهِمْ لِحَدِيثِ ابْنِ عُمَرَ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُمَا فِي الصَّحِيحَيْنِ أَنَّ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ (نَهَى أَنْ يُسَافَرَ بِالْقُرْآنِ إلَى أَرْضِ الْعَدُوِّ) وَاتَّفَقُوا أَنَّهُ يَجُوزُ أَنْ يُكْتَبَ إلَيْهِمْ الْآيَةُ وَالْآيَتَانِ وَشِبْهُهُمَا فِي أَثْنَاءِ كِتَابٍ لِحَدِيثِ أَبِي سُفْيَانَ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ كَتَبَ إلَى هِرَقْلَ عَظِيمِ الرُّومِ كِتَابًا فِيهِ (يَا أَهْلَ الْكِتَابِ تَعَالَوْا إِلَى كَلِمَةٍ سَوَاءٍ بَيْنَنَا وَبَيْنَكُمْ) الآية (الثانية عشرة) قال أصحابنا لايمنع الكافر سماع القرآن ويمنع من الْمُصْحَفِ وَهَلْ يَجُوزُ تَعْلِيمُهُ الْقُرْآنَ يُنْظَرُ إنْ لَمْ يُرْجَ إسْلَامُهُ لَمْ يَجُزْ وَإِنْ رُجِيَ جَازَ فِي أَصَحِّ الْوَجْهَيْنِ وَبِهِ قَطَعَ الْقَاضِي حُسَيْنٌ وَرَجَّحَهُ الْبَغَوِيّ وَغَيْرُهُ: وَالثَّانِي لَا يَجُوزُ كَمَا لَا يَجُوزُ بَيْعُهُ الْمُصْحَفَ وَإِنْ رُجِيَ إسْلَامُهُ قَالَ الْبَغَوِيّ وَحَيْثُ رَآهُ مُعَانِدًا لَا يَجُوزُ تَعْلِيمُهُ بِحَالٍ وَهَلْ يُمْنَعُ التَّعْلِيمَ فِيهِ وَجْهَانِ حَكَاهُمَا الْمُتَوَلِّي وَالرُّويَانِيُّ وَغَيْرُهُمَا أَصَحُّهُمَا يُمْنَعُ»

"On birincisi: Sahihayn'da İbnu Ömer Radiyallâhu Anh'ın Nebî Sallallâhu Aleyhi ve Sellem'in Kur'ân ile düşman diyarına sefere gitmeyi nehyettiğine dair rivayet ettiği hadis sebebiyle, Mushaf'ın kâfirlerin ellerine geçmesinden korkulduğu zaman Mushaf ile küffarın diyarına sefer etmenin caiz olmadığı hususunda ittifak ettiler. Yine bir ayet, iki ayet ve benzerini (kâfirlere gönderilecek olan) bir mektubun içerisine yazmanın caiz olduğu hususunda ittifak ettiler. Zira Ebû Sufyân Radiyallâhu Anh'ın hadisinde, Rasûlullâh Sallallâhu Aleyhi ve Sellem'in içerisinde şu ayet olan bir mektubu Rum'un tazim ettiği Heraklius'a gönderdiği geçmektedir: "Ey kitap ehli! Bizimle sizin aranızda ortak bir söze gelin." (Âl-i İmrân, 3/64) On ikincisi: Ashabımız şöyle dedi: Kâfir, Kur'ân dinlemekten değil, Mushaf'ın kendisinden men edilir. Peki, kâfire Kur'ân öğretmek caiz midir? Bakılır, eğer İslâm'ı umulmuyorsa caiz değildir, eğer İslâm'ı umuluyorsa iki vecihten en doğrusuna göre caizdir. Bu görüşü Kadı Huseyn kesin anlamda söyledi, Begavî ve başkaları da racih görüş saydı. İkinci görüş: İslâm'ı umulsa bile kâfire Mushaf satışının caiz olmadığı gibi öğretmek de caiz değildir. Begavî şöyle dedi: "Kâfirin muannit (inatçı) olduğu görülünce herhangi bir şekilde Kur'ân öğretmek caiz değildir." Peki, öğrenmekten men edilir mi? Bu hususta iki vecih vardır. Bu iki veçhi Mutevellî, Rûyânî ve başkaları zikretti. İki veçhin en doğrusu öğrenmekten men edileceğidir." (Nevevî, el-Mecmû'u Şerh'il Muhezzeb, 2/71)

«شرح النووي على مسلم» (12/ 107):
«فِي هَذَا الْكِتَابِ جُمَلٌ مِنَ الْقَوَاعِدِ وَأَنْوَاعٌ مِنَ الْفَوَائِدِ مِنْهَا»
...
«شرح النووي على مسلم» (12/ 107):
«وَمِنْهَا اسْتِحْبَابُ تَصْدِيرِ الْكِتَابِ»
«شرح النووي على مسلم» (12/ 108):
«بِبِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ وَإِنْ كَانَ الْمَبْعُوثُ إِلَيْهِ كَافِرًا»
...
«شرح النووي على مسلم» (12/ 108):
«وَمِنْهَا أَنَّهُ يَجُوزُ أَنْ يُسَافِرَ إِلَى أَرْضِ الْعَدُوِّ بِالْآيَةِ وَالْآيَتَيْنِ وَنَحْوِهِمَا وَأَنْ يَبْعَثَ بِذَلِكَ إِلَى الْكُفَّارِ وَإِنَّمَا نَهَى عَنِ الْمُسَافَرَةِ بِالْقُرْآنِ إِلَى أَرْضِ الْعَدُوِّ أَيْ بِكُلِّهِ أَوْ بِجُمْلَةٍ مِنْهُ وَذَلِكَ أَيْضًا مَحْمُولٌ عَلَى مَا إِذَا خِيفَ وُقُوعُهُ فِي أَيْدِي الْكُفَّارِ وَمِنْهَا أَنَّهُ يَجُوزُ لِلْمُحْدِثِ وَالْكَافِرِ مَسُّ آيَةٍ أَوْ آيَاتٍ يَسِيرَةٍ مَعَ غَيْرِ الْقُرْآنِ»

"Rasûlullâh Sallallâhu Aleyhi ve Sellem'in mektubunda birçok kaide ve envaitürlü fayda vardır. Bunlardan bir tanesi (...) Başka bir tanesi de alıcı kâfir dahi olsa mektuba "Bismillâh'ir Rahmân'ir Rahîm" ile başlamanın müstehab oluşudur (...) Başka bir tanesi de düşman diyarına bir ayet veya iki ayet ile yolculuğa çıkmanın ve bunu kâfirlere göndermenin caiz olduğudur. Nehyedilen Kur'ân ile düşman diyarına yolculuğa çıkmaktır, yani ya hepsi ya da çoğu ile çıkmaktır. Bu da Mushaf'ın, küffarın eline geçmesinden korkulduğu zamana hamledilmiştir. Yine başka bir tanesi de hades sahibinin ve kâfirin, Kur'ân'dan başka bir şey ile beraber bulunduğunda bir ayet veya çok az sayıda ayete dokunmasının caiz oluşudur." (Nevevî, Şerh'un Nevevî alâ Muslim, 12/107-108)

«شرح النووي على مسلم» (13/ 13):
«وَاتَّفَقَ الْعُلَمَاءُ عَلَى أَنَّهُ يَجُوزُ أَنْ يُكْتَبَ»
«شرح النووي على مسلم» (13/ 14):
«إِلَيْهِمْ كِتَابٌ فِيهِ آيَةٌ أَوْ آيَاتٌ وَالْحُجَّةُ فِيهِ كِتَابُ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِلَى هِرَقْلَ قَالَ الْقَاضِي وَكَرِهَ مَالِكٌ وَغَيْرُهُ مُعَامَلَةَ الْكُفَّارِ بِالدَّرَاهِمِ وَالدَّنَانِيرِ الَّتِي فِيهَا اسْمُ اللَّهِ تَعَالَى وَذِكْرُهُ سُبْحَانَهُ وَتَعَالَى»

"Ulema, bir ayeti veya ayetleri bir mektubun içerisine yazıp göndermenin caiz olduğu hususunda ittifak etti. Bunun hücceti, Nebî Sallallâhu Aleyhi ve Sellem'in Heraklius'a gönderdiği mektuptur. Kadı (İyâd) şöyle dedi: Mâlik ve başkaları, küffarla muamelede bulunurken üzerinde Allâhu Teâlâ'nın ismi ve Allâh Subhânehu ve Teâlâ'nın zikri bulunan dirhem ve dinarları kullanmayı kerih görmüştür." (Nevevî, Şerh'un Nevevî alâ Muslim, 13/13-14)

المناوي، صدر الدين (٨٠٣)
Sadr'ud Dîn el-Munâvî (803H)

«كشف المناهج والتناقيح في تخريج أحاديث المصابيح» (2/ 241):
«واتفق العلماء على أنَّه: يجوز أن يكتب إليهم ‌كتاب ‌فيه ‌آية أو آيات، والحجة فيه: كتاب النبي -صلى الله عليه وسلم- إلى هرقل وفيه شيء من القرآن»

"Ulema, bir ayeti veya ayetleri bir mektubun içerisine yazıp göndermenin caiz olduğu hususunda ittifak etti. Bunun hücceti, Nebî Sallallâhu Aleyhi ve Sellem'in, Heraklius'a gönderdiği içerisinde Kur'ân'dan bir şey bulunan mektuptur." (Sadr'ud Dîn el-Munâvî, Keşf'ul Menâhic, 2/241)

ابن الملقن (٨٠٤)
İbn'ul Mulakkin (804H)

«التوضيح لشرح الجامع الصحيح» (2/ 415):
«الخامسة: استحباب تصدير الكتب بالبسملة، وإن كان المبعوث إليه كافرًا»
«التوضيح لشرح الجامع الصحيح» (2/ 419):
«التاسعة: جواز معاملة الكفار بالدراهم المنقوش فيها اسم الله للضرورة وإن كان عن مالك الكراهة؛ لأن ما في هذا الكتاب أكثر مما في هذا المنقوش من ذكر الله، نبه عليه القاضي، ونقل ابن بطال عن العلماء عدم تمكينهم من الدراهم التي فيها ذكر الله تعالى»
«التوضيح لشرح الجامع الصحيح» (2/ 421):
«الخامسة عشرة: جواز البعث إليهم بالآية من القرآن ونحوها، والنهي عن المسافرة بالقرآن إلى أرض العدو محمول على المسافرة بكله أو جملة منه، وعلى ما إذا خيف وقوعه في أيدي الكفار كما»
«التوضيح لشرح الجامع الصحيح» (2/ 422):
«سيأتي -إن شاء الله تعالى- إيضاحه في موضعه، وأبعد ابن بطال فقال: كان ذَلِكَ في أول الإسلام ولم يكن (بدٌّ) من الدعوة العامة.
السادسة عشرة: استدل أصحابنا به على جواز مس المحدث والكافر كتابًا فيه آية أو آيات يسيرة من القرآن مع غير القرآن»

"Beşincisi: Alıcı kâfir dahi olsa mektuba "Bismillâh'ir Rahmân'ir Rahîm" ile başlamanın müstehab oluşudur. (...) Dokuzuncusu: Her ne kadar Mâlik'ten kerih gördüğü rivayet edilse de zaruret olduğu için kâfirlerle muamele yaparken üzerine Allâh'ın ismi nakşedilmiş dirhemler kullanmak caizdir, zira bu kitapta dirhemin üzerine nakşedilen Allâh'ın zikrinden daha fazla Allâh'ın zikri vardır. Kadı bu hususa dikkat çekti. İbnu Battâl da âlimlerden kâfirlere üzerinde Allâhu Teâlâ'nın zikri bulunan paralar hususunda imkân verilmeyeceğine dair nakiller yapmıştır. (...) On beşincisi: Kâfirlere Kur'ân'dan bir ayet veya onun benzerini göndermenin caizliği, nehyedilenin Kur'ân'ın hepsi veya bir kısmı ile düşman diyarına çıkmaya hamledildiği ve -İnşâllâhu Teâlâ- mevzu geldiğinde izahının olacağı gibi küffarın eline geçmesinden korkulduğu zaman nehyedildiğidir. İbnu Battâl uzak bir görüş ortaya koyup şöyle dedi: "O İslâm'ın ilk dönemiydi ve umumi tebliğ etmesi kaçınılmazdı." On altıncısı: Ashabımız bu hadisi hades sahibinin ve kâfirin, içerisinde Kur'ân'dan başka bir şey ile beraber Kur'ân'dan bir ayet veya çok az sayıda ayet bulunan mektuba dokunmasının caiz olduğuna dair delil olarak getirdiler." (İbn'ul Mulakkin, et-Tevdîh li Şerh'il Câmi'is Sahîh, 2/418-422)

العراقي (٨٠٦)
Irâkî (806H)

«طرح التثريب في شرح التقريب» (7/ 219):
«قَالَ النَّوَوِيُّ وَاتَّفَقَ الْعُلَمَاءُ عَلَى أَنَّهُ يَجُوزُ أَنْ يَكْتُبَ لَهُمْ كِتَابًا فِيهِ آيَةٌ أَوْ آيَاتٌ، وَالْحُجَّةُ فِيهِ كِتَابُ النَّبِيِّ - صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ - إلَى هِرَقْلَ»

"Nevevî şöyle demektedir: Ulema, bir ayeti veya ayetleri bir mektubun içerisine yazıp göndermenin caiz olduğu hususunda ittifak etti. Bunun hücceti, Nebî Sallallâhu Aleyhi ve Sellem'in Heraklius'a gönderdiği mektuptur." (Irâkî, Tarh'ut Tesrîb, 7/219)

ابن رسلان (٨٤٤)
İbnu Raslân (844H)

«شرح سنن أبي داود لابن رسلان» (11/ 331):
«قال النووي: واتفق العلماء على أنه يجوز أن يكتب إليهم ‌كتاب ‌فيه ‌آية أو آيات، والحجة فيه كتاب النبي - صلى الله عليه وسلم - إلى هرقل»

"Nevevî şöyle demektedir: Ulema, bir ayeti veya ayetleri bir mektubun içerisine yazıp göndermenin caiz olduğu hususunda ittifak etti. Bunun hücceti, Nebî Sallallâhu Aleyhi ve Sellem'in Heraklius'a gönderdiği mektuptur." (İbnu Raslân, Şerhu Sünen Ebî Dâvûd, 11/331)

«شرح سنن أبي داود لابن رسلان» (19/ 411):
«(سلام على من اتبع الهدى) فيه: أنه يجوز أن يسافر إلى أرض العدو بالآية والايتين ونحوهما؛ وأن يبعث بهما إلى الكفار، وإنما نهي عن المسافرة بالقرآن إلى أرض العدو؛ أي: بكلمة أو بجملة منه، وذلك أيضًا محمول على ما إذا خيف وقوعه في أيدي الكفار»
...
«شرح سنن أبي داود لابن رسلان» (19/ 411):
«(ثم دعا بكتاب رسول اللَّه -صلى اللَّه عليه وسلم-) فيه: أنه يجوز للمحدث والكافر مس آية أو آيات يسيرة مع غير القرآن؛ كما إذا كان مع تفسير أو فقه أو مراسلة أو كتاب متابعة أو نحوها (فإذا فيه: بسم اللَّه الرحمن الرحيم) فيه: تصدير الكتاب ببسم اللَّه الرحمن الرحيم، وإن كان المبعوث إليه كافرًا»

"Hadiste geçen şu ibare: "Selâm, hidayete tabi olanlara olsun."

Buradan şu anlaşılır: Düşman diyarına bir ayet, iki ayet ve benzerleri ile yolculuğa çıkılabilir, bunlar kâfirlere gönderilebilir. Nehyedilen Kur'ân ile düşman diyarına yolculuğa çıkmaktır, yani Kur'ân'dan bir kelime veya cümle ile çıkmaktır. Bu da Mushaf'ın küffarın eline geçmesinden korkulduğu zamana hamledilmiştir. (...)

Hadiste geçen şu ibare: "Heraklius, Rasûlullâh Sallallâhu Aleyhi ve Sellem'in mektubunun getirilmesini emretti."

Buradan şu anlaşılır: Hades sahibinin ve kâfirin, Kur'ân'dan başka bir şey ile beraber bulunduğunda bir ayete veya çok az sayıda ayete dokunması caizdir, nitekim tefsir, fıkıh (kitaplarında), mektupta (...) ve benzerlerinde olduğu gibi.

Hadiste geçen şu ibare: "İçerisinde Bismillâh'ir Rahmân'ir Rahîm yazıyordu."

Buradan şu anlaşılır: Alıcı kâfir dahi olsa mektuba "Bismillâh'ir Rahmân'ir Rahîm" ile başlanır." (İbnu Raslân, Şerhu Sunen Ebî Dâvûd, 19/411)
‏إياك أن تتكلم في مسألة ليس لك فيها إمام‏
"İmamın olmayan bir mesele hakkında konuşmaktan sakın!" (Mecmû'ul Fetâvâ, 21/291)

Fehm’us Selef

ابن حجر العسقلاني (٨٥٢)
İbnu Hacer el-Askalânî (852H)

«فتح الباري لابن حجر» (1/ 408):
«ثُمَّ أَوْرَدَ الْمُصَنِّفُ طَرَفًا مِنْ حَدِيثِ أَبِي سُفْيَانَ فِي قِصَّةِ هِرَقْلَ وَهُوَ مَوْصُولٌ عِنْدَهُ فِي بَدْءِ الْوَحْيِ وَغَيْرِهِ وَوَجْهُ الدَّلَالَةِ مِنْهُ أَنَّ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ كَتَبَ إِلَى الرُّومِ وَهُمْ كُفَّارٌ وَالْكَافِرُ جُنُبٌ كَأَنَّهُ يَقُولُ إِذَا جَازَ مَسُّ الْكِتَابِ لِلْجُنُبِ مَعَ كَوْنِهِ مُشْتَمِلًا عَلَى آيَتَيْنِ فَكَذَلِكَ يجوز لَهُ قِرَاءَته كَذَا قَالَه بن رَشِيدٍ وَتَوْجِيهُ الدَّلَالَةِ مِنْهُ إِنَّمَا هِيَ مِنْ حَيْثُ إِنَّهُ إِنَّمَا كَتَبَ إِلَيْهِمْ لِيَقْرَءُوهُ فَاسْتَلْزَمَ جَوَاز الْقِرَاءَة بِالنَّصِّ لَا بالاستنباط وَقد أُجِيب مِمَّن مَنَعَ ذَلِكَ وَهُمُ الْجُمْهُورُ بِأَنَّ الْكِتَابَ اشْتَمَلَ عَلَى أَشْيَاءَ ‌غَيْرِ ‌الْآيَتَيْنِ فَأَشْبَهَ مَا لَوْ ذَكَرَ بَعْضَ الْقُرْآنِ فِي كِتَابٍ فِي الْفِقْهِ أَوْ فِي التَّفْسِيرِ فَإِنَّهُ لَا يَمْنَعُ قِرَاءَتَهُ وَلَا مَسَّهُ عِنْدَ الْجُمْهُورِ لِأَنَّهُ لَا يُقْصَدُ مِنْهُ التِّلَاوَةُ وَنَصَّ أَحْمَدُ أَنَّهُ يَجُوزُ مِثْلُ ذَلِكَ فِي الْمُكَاتَبَةِ لِمَصْلَحَةِ التَّبْلِيغِ وَقَالَ بِهِ كَثِيرٌ مِنَ الشَّافِعِيَّةِ وَمِنْهُمْ مَنْ خَصَّ الْجَوَازَ بِالْقَلِيلِ كَالْآيَةِ وَالْآيَتَيْنِ قَالَ الثَّوْرِيُّ لَا بَأْسَ أَنْ يُعَلِّمَ الرَّجُلُ النَّصْرَانِيَّ الْحَرْفَ مِنَ الْقُرْآنِ عَسَى اللَّهُ أَنْ يَهْدِيَهُ وَأَكْرَهُ أَنْ يُعَلِّمَهُ الْآيَةَ هُوَ كَالْجُنُبِ وَعَنْ أَحْمَدَ أَكْرَهُ أَنْ يَضَعَ الْقُرْآنَ فِي غَيْرِ مَوْضِعِهِ وَعَنْهُ إِنْ رَجَى مِنْهُ الْهِدَايَةَ جَازَ وَإِلَّا فَلَا وَقَالَ بَعْضُ مَنْ مَنَعَ لَا دَلَالَةَ فِي الْقِصَّةِ عَلَى جَوَازِ تِلَاوَةِ الْجُنُبِ الْقُرْآنَ لِأَنَّ الْجُنُبَ إِنَّمَا مُنِعَ التِّلَاوَةَ إِذَا قَصَدَهَا وَعَرَفَ أَنَّ الَّذِي يقرأه قُرْآنٌ أَمَّا لَوْ قَرَأَ فِي وَرَقَةٍ مَا لَا يَعْلَمُ أَنَّهُ مِنَ الْقُرْآنِ فَإِنَّهُ لَا يُمْنَعُ وَكَذَلِكَ الْكَافِرُ وَسَيَأْتِي مَزِيدٌ لِهَذَا فِي كِتَابِ الْجِهَادِ إِنْ شَاءَ اللَّهُ تَعَالَى»

"Daha sonra musannif, Heraklius'un kıssası hakkındaki Ebû Sufyân'ın hadisinden bir bölümü nakletti. Musannif bu kıssayı kitabın içerisinde, Bed'ul Vahiy (Vahyin Başlangıcı) bölümünde ve başka bölümlerde senedinde kopukluk olmaksızın nakletti. Bu hadisin delil oluşunun veçhi, Nebî Sallallâhu Aleyhi ve Sellem'in küffar olmalarına rağmen Rum'a mektup göndermesidir. Kâfir de cünüptür. Sanki şöyle demektedir: Cünübün iki ayet içeren bir mektuba dokunması caizse, hakeza bunu okuması da caizdir. Bunu İbnu Raşîd de hakeza böyle söylemiştir. Hadis şu şekilde delil olarak kullanılmıştır: Nebî Sallallâhu Aleyhi ve Sellem onlara ancak okumaları için yazmıştır, bu yüzden istinbat yaparak değil, nassın kendisinden cünübün Kuran okumasının caiz olduğu çıkmak zorundadır. Bunu men edenler -ki onlar da cumhurdur- şu şekilde cevap vermiştir: Bu mektup, iki ayet dışında başka şeyleri de kapsamaktadır. Bu yüzden bu, fıkıh veya tefsir hakkında bir kitapta Kur'ân'ın bir kısmının zikredilmesine benzer. Zira cumhur indinde cünüp bunları okumaktan da dokunmaktan da men edilmez. Çünkü bunu yapan kişi Kuran tilavetinde bulunmayı kastetmemektedir. Ahmed'den, tebliğ maslahatı için mektuplaşmalarda bunun benzerinin caiz olduğuna dair nass vardır. Şafiler'in çoğu da bunu söylemiştir. Şafilerden bazısı ise bunun caiz olmasını, bir veya iki ayet gibi az bir miktara has olduğunu söylemiştir. Sevrî şöyle dedi: "Kişinin Kuran'dan bir harfi Hristiyan'a öğretmesinde bir beis yoktur, umulur ki Allâh bununla ona hidayet eder. Ona bir ayet öğretmesini kerih görürüm. O, cünüp gibidir." Ahmed'den şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Kur'ân'ın konulmaması gereken yere konulmasını kerih görürüm." Yine Ahmed'den şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Eğer hidayeti umuluyorsa caizdir, aksi takdirde değildir." Bunu men edenlerden bazıları şöyle dedi: "Bu kıssada cünübün Kur'ân okuyabileceğine dair hiçbir delil yoktur. Zira cünüp, ancak tilavet etme kastıyla tilavet ettiğinde ve okuduğunun Kur'ân olduğunu bildiğinde okumaktan men edilmiştir. Ancak bir kâğıttan Kur'ân olduğunu bilmediği bir şey okursa, bundan men edilmez. Kâfirin durumu da böyledir." Bu hususta daha fazla bilgi İnşâllâhu Teâlâ cihat kitabında gelecektir." (İbnu Hacer el-Askalânî, Feth'ul Bârî, 1/408)

«فتح الباري لابن حجر» (6/ 134):
«وَلَا خِلَافَ فِي تَحْرِيمِ ذَلِكَ وَإِنَّمَا وَقَعَ الِاخْتِلَافُ هَلْ يَصِحُّ لَوْ وَقَعَ وَيُؤْمَرُ بِإِزَالَةِ مِلْكِهِ عَنْهُ أَمْ لَا وَاسْتُدِلَّ بِهِ عَلَى مَنْعِ تَعَلُّمِ الْكَافِرِ الْقُرْآنَ فَمَنَعَ مَالِكٌ مُطْلَقًا وَأَجَازَ الْحَنَفِيَّةُ مُطْلَقًا وَعَنِ الشَّافِعِيِّ قَوْلَانِ وَفَصَلَ بَعْضُ الْمَالِكِيَّةِ بَيْنَ الْقَلِيلِ لِأَجْلِ مَصْلَحَةِ قِيَامِ الْحُجَّةِ عَلَيْهِمْ فَأَجَازَهُ وَبَيْنَ الْكَثِيرِ فَمَنَعَهُ وَيُؤَيِّدُهُ قِصَّةُ هِرَقْلَ حَيْثُ كَتَبَ إِلَيْهِ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ بَعْضَ الْآيَاتِ (...) وَقَدْ نَقَلَ النَّوَوِيُّ الِاتِّفَاقَ عَلَى جَوَازِ الْكِتَابَةِ إِلَيْهِمْ بِمِثْلِ ذَلِكَ»

"Kâfire Mushaf satmanın haram olduğuna dair ihtilaf yoktur. Ancak ihtilaf edilen husus şudur: Mushaf kâfire satılırsa bu akit sahih olur mu ve kâfire mülkiyetinden çıkarması emredilir mi, yoksa emredilmez mi? Mülkiyetinden çıkarmanın emredilmesine dair, kâfire Kur'ân'ı öğretmenin menedilmesi delil getirilir. Kâfire Kur'ân'ı öğretmenin menedildiğini Mâlik mutlak anlamda söyledi. Ebû Hanîfe ise öğretmeye mutlak anlamda cevaz verdi.

Şâfi'î'den iki kavil gelmiştir.

Bazı Mâlikîler kâfirlere hücceti ikame etme maslahatı sebebiyle azıcık Kur'ân öğretme ve çok öğretme arasında tafsilata giderek azıcığa cevaz verip çok öğretmekten menetmiştir. Nebî Sallallâhu Aleyhi ve Sellem'in Heraklius'a bir kaç ayet gönderdiğine dair kıssa da bunu teyit eder(...)

Nevevî, onlara Nebî Sallallâhu Aleyhi ve Sellem'in mektubunun benzeri bir mektup göndermenin caiz olduğu hususunda ittifak nakletti." (İbnu Hacer el-Askalânî, Feth'ul Bârî, 6/134)


«النكت على صحيح البخاري» (1/ 203):
«قيل: في هذا دليل عَلى جواز قراءة الجنب للآية أو الآيتين، وبإرسال بعض القرآن إلى أرض العدو، وكذا بالسفر به. وأغرب ابن بَطَّال فادعى أن ذَلِكَ [41/ أ] نُسخ بالنهي عن السفر بالقرآن إلَى أرض العدو، ويحتاج إلَى إثبات التاريخ بذلك.
ويحتمل أن يُقال: إن المراد بالقرآن في حديث النهي عن السفر به: المصحف، وسيأتي الكلام عَلى ذلِكَ في موضعه، وأما الجنب فيحتمل أن يقال: إما لم يقصد التلاوة جاز»
«النكت على صحيح البخاري» (1/ 204):
«عَلى أن في الاستدلال بذلك من هذه القصة نظرًا؛ فإنها واقعة عين لا عموم فيها، فتُقيد الجوازَ عَلى ما إذا وقع احْتِياج إلَى ذَلِكَ كالإبلاغ والإنذار، كما في هذه القصة، وأما الجواز مطلقًا حيث لا ضرورة فلا يتجه»

"Denilmiştir ki: Bunda cünübün bir veya iki ayet okumasının caiz olduğuna, Kur'ân'ın bir kısmını düşman diyarına göndermenin caiz olduğuna, yine Mushaf'ın bir kısmı ile sefere çıkmanın caiz olduğuna dair delil vardır. İbnu Battâl çok garip bir şey söyleyip bunun Kur'ân ile düşman diyarına sefere çıkmanın nehyi ile nesh olduğunu iddia etti. Bunun tarihi yönden ispata ihtiyacı vardır.

Şöyle denilmesi muhtemeldir: Sefere çıkmanın nehyine dair hadisteki Kur'ân kelimesinden kasıt Mushaf'tır. Bunun hakkında kelam ilgili yerde gelecektir. Cünübe gelince, şöyle denilmesi muhtemeldir: Eğer tilavet etmeyi kast etmiyorsa caizdir. Ne var ki bu kıssayla istidlalde bulunmak hakkında düşünülmesi gerekir. Zira bu muayyen bir vakıadır, umumi değildir. Bu yüzden cevaz, bu kıssada olduğu gibi tebliğ ve uyarma gibi amaçlarda ihtiyaç duyulduğu zamanla kayıtlıdır. Zaruret olmadığında mutlak cevaza gelince, bu tercihe şayan olmayan görüştür." (İbnu Hacer el-Askalânî, en-Nuket alâ Sahîh'il Buhârî, 1/203-204)


حسن بن علي الفيومي (٨٧٠)
Hasen bin Alî el-Feyyûmî (870H)

«فتح القريب المجيب على الترغيب والترهيب» (1/ 130):
«تنبيه: نهي عن المسافرة بالقرآن إلى بلاد العدو، فإن قيل: قد كتب النبي - صلى الله عليه وسلم - إلى هرقل بالقرآن وهو قوله: قُلْ يَا أَهْلَ الْكِتَابِ الآية، فما وجه التوفيق بينه وبين النهي عن المسافرة به؟ الجواب: أن النبي - صلى الله عليه وسلم - إنما نهى عن المسافرة بالكل إذا ذاك المكتوب لم يكن إلا مختلطا من القرآن وغيره وما كان فيه غير الآية فلم يتمحض ولم يقصد بها التلاوة واللّه أعلم.
فرع في المعنى أيضًا: يجوز أن يكتب كتابا إلى الكافر فيه آية يدعوه بها إلى الإسلام لحديث هرقل المتقدم، وقال في القبس: قال علماؤنا: إنما كتب لهم بالآية والآيتين على معنى الوعظ، وحرمة الآية والآيتين كحرمة الألفين. لكن علماءنا لم يجعلوا للقليل في ذلك حكم الكثير ولأجله جوَّزوا للجُنُب أن يقرأ الآيات اليسيرة على معنى التعوُّذ، انتهى»

"Tenbih: Nebî Sallallâhu Aleyhi ve Sellem düşman diyarına Kur'ân ile sefer etmekten nehyetti. Eğer şöyle denilirse: Nebî Sallallâhu Aleyhi ve Sellem Heraklius'a Kur'ân ile mektup yazdı ki bu,  Allâhu Teâlâ'nın şu ayetidir: "De ki: Ey kitap ehli!" (Âl-i İmrân, 3/64) Peki, bu ve Kur'ân ile sefere çıkmanın nehyi nasıl uzlaştırılır? Cevap: Nebî Sallallâhu Aleyhi ve Sellem Kur'ân'ın tamamıyla sefer etmekten nehyetti. Öyleyse, o mektup, Kur'ân ve Kur'ân'dan olmayan başka şeylerin bir araya gelmesinden başka bir şey değildi. İçerisinde ayetten başka bir şeyin bulunduğu mektupta sadece Kuran bulunmaz ve bu mektupla Kuran tilavetinde bulunmak kastedilmez. Vallâhu A'lem.

Bu hususta bir alt-başlık: Kendisiyle kâfiri İslâm'a davet ettiğin, içerisinde bir ayet olan bir mektubu kâfire yazmak caizdir. Bunun sebebi ise az önce geçen Heraklius hadisidir. El-Kabes'te şöyle denildi: "Âlimlerimiz şöyle dedi: Nebî Sallallâhu Aleyhi ve Sellem küffara vaaz anlamında bir veya iki ayet yazmıştır. Bir ve iki ayetin hürmeti iki elifin hürmetiyle aynıdır. Ancak âlimlerimiz, bu hususta az bir şeyin hükmünü çok şeyin hükmüyle bir tutmadı. Bu yüzden Allah'a sığınma anlamında cünübün az ayetler okumasına cevaz vermişlerdir." Alıntı sona erdi." (Hasan bin Alî el-Feyyûmî, Feth'ul Karîb'il Mucîb, 1/130)


القسطلاني (٩٢٣)
Kastallânî (923H)

«شرح القسطلاني = إرشاد الساري لشرح صحيح البخاري» (1/ 80):
«وقيل: إنه -صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ- لم يرد التلاوة بل أراد مخاطبتهم بذلك، وحينئذ فلا إشكال، وعورض بأن العلماء استدلوا بهذا الحديث على جواز كتابة الآية والآيتين إلى أرض العدو، ولولا أن المراد الآية لما صح الاستدلال، وهم أقوم وأعرف. وبأنه لو لم يرد الآية لقال عليه الصلاة والسلام فإن توليتم، وفي الحديث: فإن تولوا فقولوا اشهدوا بأنا مسلمون، لكن يمكن الانفصال عن هذا الأخير بأنه من باب الالتفات. وفي رواية الأصيلي وأبي ذر كما قاله عياض يا أهل الكتاب بإسقاط الواو، فيكون بيانًا لقوله بدعاية الإسلام. وقوله: يا أهل الكتاب يعمّ أهل الكتابين»

"Şöyle de denilmiştir: Nebî Sallallâhu Aleyhi ve Sellem bununla onların Kur'ân'ı tilavet etmelerini istemedi, bununla onlara hitap etmek istedi. Bu durumda hiç işkâl kalmaz. Buna şu şekilde karşı çıkılmıştır: "Ulema, bu hadisi düşman diyarına bir veya iki ayet göndermenin cevazı hususunda delil getirmişler. Eğer buradaki kasıt ayet olmasaydı, bu istidlal sahih olmazdı; bu istidlali yapan âlimler de hem daha isabetli hem de daha arifti." Yine şöyle itiraz edilmiştir: "Eğer Nebî Sallallâhu Aleyhi ve Sellem ayeti nakletmeseydi "eğer siz yüz çevirirseniz" yazardı, oysa hadiste "eğer yüz çevirirlerse deyin ki şahit olun ki bizler Müslümanlarız" diye geçmektedir." Lakin bu son noktayı, bunun iltifat babından olduğunu söyleyerek ayırabiliriz. Kadı İyâd'ın dediği gibi Asîlî'nin ve Ebû Zerr'in rivayetinde "Ey kitap ehli" diye "Vâv" edatı olmaksızın geçmektedir. Bu da Nebî Sallallâhu Aleyhi ve Sellem'in İslâm'ın davetiyle davet etmesinin açıklamasıdır. Şu sözü: "Ey kitap ehli" iki kitap ehlini de (Yahudileri ve Hristiyanları) kapsar." (Kastallânî, İrşâd'us Sârî, 1/80)

زكريا الأنصاري (٩٢٦)
Zekeriyyâ el-Ensârî (926H)

«منحة الباري بشرح صحيح البخاري» (1/ 121):
«قال النوويُّ: وفي الحديث فوائد: جواز مكاتبة الكفار، ودعائهم إلى الإسلام قبل المقاتلة، وهو واجب إذا لم تبلغهم دعوة الإسلام، وإلا فمستحب، ووجوب العمل بخبر الواحد (2)، وإلا لما بعثه مع دحية وحده، واستحباب تصدير الكتب بالبسملة، ولو كان المبعوث إليه كافرًا، وجواز السفر بآية من القرآن ونحوها، إلى بلاد الكفر، والنهيُ عن ذلك يُحمل على النهي عن المسافرة بالقرآن كله أو كثير منه إذا خُشِيَ أن يقع في يد كافر، وجواز مسِّ الجنب والكافر ما فيه قرآن، وغيره، إذا كان غير القرآن أكثر»

"Nevevî şöyle dedi: Bu hadiste faydalar vardır: Küffarla mektuplaşmak ve savaşmadan önce onları İslâm'a davet etmek caizdir. Davet onlara ulaşmadıysa bu vaciptir, aksi hâlde müstehaptır. Yine hadisteki faydalardan bir tanesi haber-i vahid ile amel edilmesinin vacip olduğudur. Yoksa Rasûlullâh Sallallâhu Aleyhi ve Sellem neden Dihye'ye tek başına göndersin ki? Yine alıcı kâfir dahi olsa mektuba besmele ile başlamanın müstehab oluşudur. Ve küfür diyarına bir ayet ve benzeri ile yolculuğa çıkmanın caiz olduğudur. Küfür diyarına sefere çıkma hususundaki nehiy, Kur'ân'ın kâfirin eline geçmesinden korkulduğu zaman Kur'ân'ın hepsi ya da büyük bir kısmı ile sefere çıkmaya hamledilir. İçerisinde Kur'ân'dan başka şeyler ekseriyet olunca, Kur'ân ve başka şeylerden oluşan yazılara cünübün ve kâfirin dokunması caizdir." (Zekeriyyâ el-Ensârî, Minhet'ul Bârî, 1/121)

ابن حجر الهيتمي (٩٧٤)
İbnu Hacer el-Heytemî (974H)

«الفتاوى الفقهية الكبرى» (1/ 37):
«(وَسُئِلَ) - نَفَعَ اللَّهُ بِهِ - هَلْ يَجُوزُ كِتَابَةُ قُرْآنٍ أَوْ اسْمِ اللَّهِ تَعَالَى فِي حِرْزٍ لِكَافِرٍ يَعْتَقِدُ بِهِ حُصُولَ الْخَيْرِ لَهُ؟ وَهَلْ يُفَرَّقُ بَيْنَ مَا يُكْتَبُ تَكْسِيرًا حَرْفِيًّا أَوْ عَدَدِيًّا أَمْ لَا؟
(فَأَجَابَ) بِقَوْلِهِ: الَّذِي صَرَّحَ بِهِ أَصْحَابُنَا أَنَّهُ يَحْرُمُ بِالِاتِّفَاقِ السَّفَرُ بِالْقُرْآنِ إلَى أَرْضِ الْكُفْرِ سَوَاءٌ كَانَ أَهْلُهَا ذِمِّيِّينَ أَمْ حَرْبِيِّينَ قَالَ فِي الْمَجْمُوعِ.
(وَمَحَلُّهُ إذَا خِيفَ وُقُوعُهُ بِأَيْدِيهِمْ؛ لِمَا فِيهِ مِنْ تَعْرِيضِهِ لِلِامْتِهَانِ) وَفِي شَرْحِ مُسْلِمٍ إنْ أُمِنَ ذَلِكَ كَدُخُولِهِ فِي الْجَيْشِ الظَّاهِرِ عَلَيْهِمْ فَلَا مَنْعَ وَلَا كَرَاهَةَ.
وَقَالَ جَمَاعَةٌ مِنْ أَصْحَابِنَا بِالنَّهْيِ مُطْلَقًا لِظَاهِرِ الْحَدِيثِ وَخَشْيَةً مِنْ أَنْ تَنَالَهُ الْأَيْدِي قَالَ الْأَذْرَعِيُّ وَهُوَ الْمُخْتَارُ اهـ.
قَالَ أَئِمَّتُنَا: وَلَا يَحْرُمُ بِالِاتِّفَاقِ كِتَابَةُ نَحْوِ آيَتَيْنِ ضِمْنَ مُكَاتَبَتِهِمْ لِأَنَّهُ - صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ - كَتَبَ ذَلِكَ فِي كِتَابِهِ إلَى هِرَقْلَ؛ وَلِأَنَّهُ لَا امْتِهَانَ فِيهِ اهـ. إذَا تَقَرَّرَ ذَلِكَ، فَكِتَابَةُ مَحْضِ الْقُرْآنِ حِرْزًا لِكَافِرٍ مَمْنُوعَةٌ مُطْلَقًا لِأَنَّهُ قَدْ يَظْهَرُ لَنَا أَنَّهُ لَا يَمْتَهِنُهُ فَإِذَا اخْتَلَى بِهِ امْتَهَنَهُ وَلَا يَبْعُدُ أَنْ يُلْحَقَ بِهِ الْأَسْمَاءُ الْمُعَظَّمَةُ، فَإِنْ قُلْت يَجُوزُ إسْمَاعُهُ الْقُرْآنَ وَتَعْلِيمُهُ شَيْئًا مِنْهُ إنْ رُجِيَ إسْلَامُهُ فَهَلْ فَصَّلْت كَذَلِكَ فِي كِتَابَةِ بَعْضِ الْقُرْآنِ حِرْزًا لَهُ قُلْت: مُجَرَّدُ الْإِسْمَاعِ أَوْ التَّعْلِيمِ لَا يَقْبَلُ امْتِهَانًا بِخِلَافِ الْكِتَابَةِ أَمَّا لَوْ كَتَبَ آيَةً أَوْ آيَتَيْنِ ضِمْنَ حِرْزٍ، فَقِيَاسُ مَا تَقَرَّرَ جَوَازُهُ؛ لِأَنَّ وُقُوعَهُ ضِمْنَ غَيْرِهِ صَيَّرَهُ تَابِعًا غَيْرَ مُعَرَّضٍ بِذَاتِهِ لِلِامْتِهَانِ، وَيُحْتَمَلُ عَدَمُ الْجَوَازِ هُنَا أَيْضًا لِأَنَّ كِتَابَةَ نَحْوِ الْآيَةِ فِي ضِمْنِ مُكَاتَبَاتِهِمْ يُحْتَاجُ إلَيْهَا فِي وَعْظِهِمْ وَإِقَامَةِ الْحُجَّةِ عَلَيْهِمْ، وَأَمَّا كِتَابَةُ الرُّقَى لَهُمْ فَلَا حَاجَةَ بِنَا إلَيْهَا فَحُرِّمَتْ مُطْلَقًا، ثُمَّ إذَا قُلْنَا بِحُرْمَةِ الْكِتَابَةِ إلَيْهِمْ فَمَحَلُّهَا فِي كِتَابَةٍ لِلَفْظِ الْقُرْآنِ سَوَاءٌ كَانَتْ مُكَسَّرَةً تَكَسُّرًا حَرْفِيًّا، أَوْ غَيْرَهُ»

Allâh kendisinden faydalanmayı nasip etsin, şeyhe şöyle soruldu: Kur'ân'ı veya Allâhu Teâlâ'nın ismini, ondan hayır elde ettiğine inanan bir kâfir için muskanın üzerine yazıp bu kâfire vermek caiz midir? Harfler tek tek yazıldığında veya ebced hesabıyla yazıldığında, bundan farklı sayılır mı, yoksa sayılmaz mı?

Şeyh şu şekilde cevap verdi: Ashabımızın sarih bir şekilde belirttiği üzere ittifak ile küfür diyarına Mushaf ile sefere çıkmanın haram oluşudur. İster bu küfür diyarının sakinleri zimmi olsun, isterse de harbi. Mecmû'da şöyle denilmiştir:

"Bu nehiy, Mushaf'ın onların eline geçmesinden korkulduğu zamana hamledilir, zira bu durumda Mushaf küçümsemeye maruz kalır."

Şerh-i Müslim'de şu şekilde geçmektedir: "Eğer ellerine geçmemesi hususunda eminlerse, mesela düşmanı yenecek bir ordu olması gibi, o zaman ne men edilir, ne de kerih görülür.

Ashabımızdan bir cemaat, hadisin zahiri sebebiyle ve Mushaf'ın onların eline geçmesinden korktukları için mutlak anlamda nehyedileceği görüşünü seçti. El-Ezra'î bunun seçilen görüş olduğunu söyledi." Şerh-i Müslim'den alıntı sona erdi.

İmamlarımız şöyle dedi: "İttifak ile onlarla yazışırken mektuplara iki ayet gibi bir şey koymak haram değildir. Zira Rasûlullâh Sallallâhu Aleyhi ve Sellem mektubunda Heraklius'a ayet yazdı. Ayrıca bunda hiçbir aşağılama yoktur." İmamlarımızdan alıntı sona erdi.

Bunda karar kıldığın zaman, kâfire muska olarak sadece Kur'ân yazmak mutlak anlamda men edilmiştir. Zira bize zahiren aşağılamayacağını gösterip muskayla yalnız kaldığında onu aşağılayabilir. Tazim edilen isimlerin de buna ilhak edilmesi uzak bir ihtimal değildir.

Eğer şöyle dersen: İslâm'ı umuluyorsa kâfire Kuran'ı dinletmek ve Kuran'dan bir şey öğretmek caizdir, peki sen kâfir için muskanın içine Kur'ân'ın bir kısmını yazma hususunda da böyle tafsilata gider misin?

Ben derim ki: Sırf dinletmek veya öğretmek aşağılamayı kabul etmez, ancak yazmak bunun hilafınadır. Bir veya iki ayeti muskanın içine yazarsa, karara bağlanılmış hükme kıyas yapılarak caiz olduğu söylenir.

Zira başka bir şeyin içerisinde bulunduğunda, onu hükmen o şeye tabi kılar; kendi zatı sebebiyle aşağılanmaya maruz kalmaz.

Bir ihtimal de burada da caiz olmadığıdır, zira bir ayet gibi bir şeyi mektuplaşırken mektubun içerisine yazmak, onlara vaaz ederken ve onlara hücceti ikame ederken ihtiyaç duyulan bir şeydir.

Onlara rukye yazmaya gelince, onlar için bunu yazmaya ihtiyaç duymayız, bundan dolayı mutlak anlamda haramdır. Bunu onlara yazmanın haram olduğunu söylediğimizde, bu Kur'ân'ın lafzını yazmak hakkındadır; ister harfler tek tek yazılmış olsun, ister başka şekilde yazılmış olsun fark etmez." (İbnu Hacer el-Heytemî, el-Fetâvâ'l Fıkhyyet'ul Kubrâ, 1/37)
‏إياك أن تتكلم في مسألة ليس لك فيها إمام‏
"İmamın olmayan bir mesele hakkında konuşmaktan sakın!" (Mecmû'ul Fetâvâ, 21/291)

Fehm’us Selef

الخطيب الشربيني (٩٧٧)
Hatîb eş-Şirbînî (977H)

«مغني المحتاج إلى معرفة معاني ألفاظ المنهاج» (1/ 152):
«وَيَجُوزُ كَتْبُ ‌آيَتَيْنِ وَنَحْوِهِمَا إلَيْهِمْ فِي أَثْنَاءِ كِتَابٍ كَمَا عُلِمَ مِمَّا مَرَّ، وَيُمْنَعُ الْكَافِرُ مِنْ مَسِّهِ لَا سَمَاعِهِ، وَيَحْرُمُ تَعْلِيمُهُ وَتَعَلُّمُهُ إنْ كَانَ مُعَانِدًا، وَغَيْرُ الْمُعَانِدِ إنْ رُجِيَ إسْلَامُهُ جَازَ تَعْلِيمُهُ وَإِلَّا فَلَا»

"Bahsi geçen konudan bilindiği gibi, bir mektup içerisinde küffara iki ayet ve benzeri şeyleri yazmak caizdir. Kâfir Kuran'ı dinlemekten değil, Kuran'a dokunmaktan men edilir. Muannit ise Kuran'ı ona öğretmek de onun öğrenmesi de haramdır. Muannit olmayan kişi içinse, eğer İslâm'ı umuluyorsa ona Kuran'ı öğretmek caizdir, aksi takdirde değildir." (Hatîb eş-Şirbînî, Muğni'l Muhtâc, 1/152)

«الإقناع في حل ألفاظ أبي شجاع» (1/ 104):
«وَيمْنَع الْكَافِر من مَسّه لَا سَمَاعه وَيحرم تَعْلِيمه وتعلمه إِن كَانَ معاندا وَغير المعاند إِن رُجي إِسْلَامه جَازَ تَعْلِيمه وَإِلَّا فَلَا»

"Kâfir Kuran'ı dinlemekten değil, Kuran'a dokunmaktan men edilir. Eğer muannit bir kâfirse, ona Kuran'ı öğretmek de onun Kuran öğrenmesi de haramdır. Eğer İslâm'ı umuluyorsa muannit olmayan kâfire Kuran'ı öğretmek caizdir, aksi takdirde değildir." (Hatîb eş- Şirbînî, el-İknâ fî Halli Elfâzi Ebî Şucâ, 1/104)

ابن علان (١٠٥٧)
İbnu Allân (1057H)

«الفتوحات الربانية على الأذكار النواوية» (5/ 347):
«ومنها أنه يجوز أن يسافر إلى أرض العدو ‌بالآية ‌والآيتين ونحوهما وأن يبعث ذلك إلى الكفار وإنما نهى أن يسافر بالقرآن إلى أرض العدو أي بكلمة أو بجملة منه وذلك أيضاً محمول على ما إذا خيف وقوعه في أيدي الكفار ومنها أنه يجوز للمحدث والكافر مس آية أو آيات يسيرة مع غير القرآن»

"Yine hadisteki kaidelerden biri şudur: Düşman diyarına bir ayet, iki ayet ve benzerleri ile yolculuğa çıkmak caizdir, bunları kâfire göndermek de caizdir. Nehyedilen Kur'ân ile düşman diyarına yolculuğa çıkmaktır, yani Kur'ân'dan bir kelime veya cümle ile çıkmaktır. Yine bu da Mushaf'ın küffarın eline geçmesinden korkulduğu zamana hamledilmiştir. Bir başka kaide ise şudur: Hades sahibinin ve kâfirin Kur'ân'dan başka bir şey ile beraber bir ayet veya çok az sayıda ayete dokunması caizdir." (İbnu Allân, el-Futûhât'ur Rabbâniyye ale'l Ezkâr'in Neveviyye, 5/347)

Şafii Mezhebinin Görüşünün Özeti:

Şafii uleması, kâfire ayet göndermenin caiz olduğunu söylemiştir. Fakat ayet sayısında ihtilaf etmişlerdir. Kimisi bir veya iki ayete kısıtlarken, kimisi kayıt düşmeden ayetler diye tabir etmiştir. İbn'ul Mulakkin, bir ayet veya çok az sayıda ayet derken İzz bin Abd'is Selâm ayetlerin sayısında kısıtlama olmadığını ve bunun İmam Ebû Hanîfe, Mâlik ve Şâfi'î'nin görüşü olduğunu ileri sürmüştür. Nevevî, "Ulema, bir ayeti veya ayetleri bir mektubun içerisine yazıp göndermenin caiz olduğu hususunda ittifak etti." derken de ayetler sayısına kayıt düşmemiştir. Vallâhu a'lem!
‏إياك أن تتكلم في مسألة ليس لك فيها إمام‏
"İmamın olmayan bir mesele hakkında konuşmaktan sakın!" (Mecmû'ul Fetâvâ, 21/291)

Fehm’us Selef

Hanbelîler

أحمد بن حنبل (٢٤١)
İmam Ahmed bin Hanbel (241H)

أحكام أهل الملل والردة - من «الجامع» للخلال (ص394):
«1123 - أَخْبَرَنِي الحسن بن الحسين، قَالَ: حَدَّثَنَا إبراهيم بن الحارث، وَأَخْبَرَنِي عبد الرحمن بن داود، أن الفضل بن عبد الصمد.
وَأَخْبَرَنِي محمد بن علي، قَالَ: حَدَّثَنَا الأثرم، المعنى واحد، قَالَ»
أحكام أهل الملل والردة - من «الجامع» للخلال (ص395):
«سمعت أبا عبد الله يسأل عن الكافر يكتب إليه بكتاب فِيهِ ذكر الله تعالى، وهو يمسه بيده؟ فَقَالَ: إنما كره أن يتناول المصحف، فأما الكتب؛ فقد كتب النبي، صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ، إلى المشركين بذكر الله، عز وجل، وتلا عليهم فِي كتبه القرآن»

"(Senet zincirini zikrettikten sonra) Ebû Abdillâh'a içerisinde Allâhu Teâlâ'nın zikri yazılı olan bir mektubun bir kâfire yazılması ve o kâfirin ona eliyle dokunması hakkında sorulduğunu işittim, şöyle dedi: Mushaf'ı tutması kerih görülmüştür. Mektuplara gelince, Nebî Sallallâhu Aleyhi ve Sellem müşriklere Allâh Azze ve Celle'nin zikrini içeren mektuplar göndermiş ve mektuplarında Kur'ân'ı onlara okumuştur." (Hallâl, Ahkâmu Ehl'il Milel ve'r Ridde, sf. 394-395, no. 1123)

شمس الدين ابن مفلح (٧٦٣)
Şems'ud Dîn İbnu Muflih (763H)

«الفروع وتصحيح الفروع» (1/ 251):
«ويجوز: ‌كتابة آيتين فأقل إلى ‌الكفار، ونقل الأثرم يجوز أن يكتب إلى أهل الذمة ‌كتاب فيه ذكر الله، قد كتب النبي صلى الله عليه وسلم إلى المشركين، وفي النهاية لحاجة ‌التبليغ، وهو ظاهر الخلاف. وقال ابن عقيل: لا بأس»
«الفروع وتصحيح الفروع» (1/ 252):
«بتضمينه لمقاصد تضاهي مقصوده تحسينا للكلام، كأيات في الرسائل للكفار تقتضيه الدعاية، ولا يجوز في نحو كتب المبتدعة، بل في الشعر لصحة القصد، وسلامة الوضع»

"Küffara iki ayet veya daha azını yazmak caizdir. Esrem, İmam Ahmed'den zimmet ehline, içerisinde Allâh'ın zikri olan bir mektup yazmanın caiz olduğunu nakletti. Nebî Sallallâhu Aleyhi ve Sellem, müşriklere mektup yazmıştı. En-Nihâye isimli eserde şöyle geçmektedir: "Bu, tebliğe ihtiyaç duyulmasından dolayıdır." Bu, hilafın zahiridir. İbnu Akîl şöyle demiştir: "Kelamı güzelleştirmek için Kur'ân'ı, Kur'ân'ın maksadını içeren maksatla sözünün içine almasında bir beis yoktur, kâfirlere gönderdiği davet içeren mektupların içerisine ayetler koyması gibi... Bidatçilerin kitapları gibi bir şeyde kullanılması caiz değildir, aksine kastın sıhhati ve konulduğu yerin selameti sebebiyle şiirlere konulması caizdir." (İbnu Muflih, Furû, 1/251-252)

«الآداب الشرعية والمنح المرعية» (2/ 287):
«وَلِلْإِمَامِ وَنَائِبِهِ أَنْ يَكْتُبَا فِي كُتُبِهِمَا إلَى الْكُفَّارِ آيَتَيْنِ أَوْ أَقَلَّ كَالتَّسْمِيَةِ فِي الرِّسَالَةِ»

"Mektupların başında besmele yazması gibi imam ve naibi küffara yazdıkları mektuplarında iki ayet veya daha azını yazabilirler." (İbnu Muflih, el-Âdâb'uş Şerî'a ve'l Mineh'ul Mer'iyye, 2/287)

«الآداب الشرعية والمنح المرعية» (2/ 289):
«[فَصْلٌ فِي الِاقْتِبَاسِ بِتَضْمِينِ بَعْضٍ مِنْ الْقُرْآنِ فِي النَّظْمِ وَالنَّثْرِ]
سُئِلَ ابْنُ عَقِيلٍ عَنْ وَضْعِ كَلِمَاتٍ وَآيَاتٍ مِنْ الْقُرْآنِ فِي آخِرِ فُصُولِ خُطْبَةٍ وَعْظِيَّةٍ؟ فَقَالَ تَضْمِينُ الْقُرْآنِ لِمَقَاصِدَ تُضَاهِي مَقْصُودَ الْقُرْآنِ لَا بَأْسَ بِهِ تَحْسِينًا لِلْكَلَامِ، كَمَا يُضَمَّنُ فِي الرَّسَائِلِ إلَى الْمُشْرِكِينَ آيَاتٌ تَقْتَضِي الدِّعَايَةَ إلَى الْإِسْلَامِ، فَأَمَّا تَضْمِينُ كَلَامٍ فَاسِدٍ فَلَا يَجُوزُ كَكُتُبِ الْمُبْتَدِعَةِ وَقَدْ أَنْشَدُوا فِي الشِّعْرِ:
وَيُخْزِهِمْ وَيَنْصُرْكُمْ عَلَيْهِمْ ... وَيَشْفِ صُدُورَ قَوْمٍ مُؤْمِنِينَا
وَلَمْ يُنْكَرْ عَلَى الشَّاعِرِ ذَلِكَ لِمَا قَصَدَ مَدْحَ الشَّرْعِ وَتَعْظِيمَ شَأْنِ أَهْلِهِ وَكَانَ تَضْمِينُ الْقُرْآنِ فِي الشَّعْرِ سَائِغًا لِصِحَّةِ الْقَصْدِ وَسَلَامَةِ الْوَضْعِ»

"[Kur'ân'ın bir kısmını nazım veya nesire katarak iktibas yapmak hakkında bir fasıl]

Kur'ân'dan kelimeleri ve ayetleri vaaz içeren hutbenin sonuna eklemek hakkında İbnu Akîl'e soruldu. İbnu Akîl şu şekilde cevap verdi: "Kelamı güzelleştirmek için Kur'ân'ı, Kur'ân'ın maksadını içeren maksatla sözünün içine almasında bir beis yoktur. Nitekim kâfirlere gönderilen İslâm'a davet içerikli mektuplara ayetler eklenir. Bidatçilerin kitapları gibi fasit bir kelam eklemeye gelince, bu caiz değildir. Şiirde (Tevbe 10/14-15 ayetleri kullanılarak) şöyle denilmiştir:

"Onları alçaltır, onlara karşı Size yardım eder... Mümin bir kavmin de göğsüne şifa verir."

Bunu söyleyen şaire karşı çıkılmamıştır, zira bunda şeriatı methetme ve şeriat ehlinin şanını tazim etme kastı vardır. Kastın sıhhati ve konulduğu yerin selameti sebebiyle Kur'ân'ın bu şiirin içerisine konulmasına müsaade edilmiştir." (İbnu Muflih, el-Âdâb'uş Şerî'a ve'l Mineh'ul Mer'iyye, 2/289)


علي بن البهاء البغدادي الحنبلي (٩٠٠)
Alî İbn'ul Behâ el-Bağdâdî (900H)

«فتح الملك العزيز بشرح الوجيز» (1/ 293):
«الخامس : ويجوز كتابة آيتين فأقل إلى الكفار . نقل الأثرم : يجوز أن يكتب إلى أهل الذمة كتاباً فيه ذكر الله ، قد كتب النبي صلي الله عليه وسلم إلى المشركين . وفي النهاية : لحاجة التبليغ ، وهو ظاهر الخلاف .
وقال ابن عقيل : لا بأس بتضمينه لمقاصد تضاهي مقصوده تحسيناً للكلام ؛ كآيات في الرسائل إلى الكفار تقتضيه الدعاية.»

"Beşincisi: Küffara iki ayet veya daha azını yazmak caizdir. Esrem, İmam Ahmed'den zimmet ehline içerisinde Allâh'ın zikri olan bir mektup yazmanın caiz olduğunu nakletti. Nebî Sallallâhu Aleyhi ve Sellem, müşriklere mektup yazmıştı. En-Nihâye isimli eserde şöyle geçmektedir: "Bu, tebliğe ihtiyaç duyulmasından dolayıdır." Bu, hilafın zahiridir. İbnu Akîl şöyle demiştir: "Kelamı güzelleştirmek için Kur'ân'ı, Kur'ân'ın maksadını içeren maksatla sözünün içine almasında bir beis yoktur, kâfirlere gönderdiği davet içeren mektupların içerisine ayetler koyması gibi..." (Alî İbn'ul Behâ el-Bağdâdî, Feth'ul Melik'il Azîz bi Şerh'il Vecîz, 1/293)

الحجاوي (٩٦٨)
Haccâvî (968H)

«الإقناع في فقه الإمام أحمد بن حنبل» (1/ 42):
«ويباح كتابة ‌آيتين ‌فأقل إلى الكفار وقال ابن عقيل: تضمين القرآن لمقاصد تضاهى مقصود القرآن لا بأس به كما يضمن في الرسائل آيات إلى الكفار وتضمنه الشعر لصحة القصد وسلامة الوضع وأما تضمينه لغير ذلك فظاهر كلام ابن القيم التحريم»

"Küffara iki ayet veya daha azını yazmak mübahtır. İbnu Akîl şöyle demiştir: "Kur'ân'ı, Kur'ân'ın maksadını içeren maksatla sözünün içine almasında bir beis yoktur, mesela kâfirlere gönderdiği davet içeren mektupların içerisine ayetler koyması ve kastın sıhhati ve konulduğu yerin selameti sebebiyle şiirlerin içerisine konulması." Bunun dışında bir yerin içerisine koymaya gelince İbn'ul Kayyım'ın kelamının zahiri bunun haram olduğudur." (Haccâvî, İknâ, 1/42)

ابن النجار الفتوحي (٩٧٢)
İbn'un Neccâr el-Futtûhî (972H)

«شرح منتهى الإرادات لابن النجار = معونة أولي النهى» (1/ 346):
«(و) يباح (كتابة ‌آيتين ‌فأقل إلى الكفار) نصا.
قال في " الفروع ": نقل الأثرم: يجوز ان يكتب إلى أهل الذمة كتابا فيه
ذكر الله. قد كتب النبي صلى الله عليه وسلم إلى المشركين»
«شرح منتهى الإرادات لابن النجار = معونة أولي النهى» (1/ 347):
«وفي " النهاية ": لحاجة التبليغ. وهو ظاهر الخلاف.
وقال ابن عقيل: لا بأس بتضمينه لمقاصد تضاهي مقصوده تحسينا للكلام، كآيات في الرسائل للكفار مقتضية الدعاية، ولا يجوز في نحو كتب المبتدعة، بل هي من الشعر لصحة القصد وسلامة الوضع. انتهى»

"Küffara iki ayet veya daha azını yazmak mübahtır. İmam Ahmed'den bu hususta nass vardır. Furû isimli eserde şöyle geçer: "Esrem, İmam Ahmed'den zimmet ehline içerisinde Allâh'ın zikri olan bir mektup yazmanın caiz olduğunu nakletti. Nebî Sallallâhu Aleyhi ve Sellem, müşriklere mektup yazmıştı. En-Nihâye isimli eserde şöyle geçmektedir: "Bu, tebliğe ihtiyaç duyulmasından dolayıdır." Bu, hilafın zahiridir. İbnu Akîl şöyle demiştir: "Kelamı güzelleştirmek için Kur'ân'ı, Kur'ân'ın maksadını içeren maksatla sözünün içine almasında bir beis yoktur, kâfirlere gönderdiği davet içeren mektupların içerisine ayetler koyması... Bidatçilerin kitapları gibi bir şeyde kullanılması caiz değildir, aksine kastın sıhhati ve konulduğu yerin selameti sebebiyle şiirlere konulması caizdir." Furû'dan alıntı sona erdi." (İbn'un Neccâr el-Futtûhî, Me'ûnetu Ûlî'n Nuhâ, 1/346-347)

مرعي الكرمي (١٠٣٣)
Mer'î el-Kermî (1033H)

«غاية المنتهى في جمع الإقناع والمنتهى ط غراس» (1/ 87):
«وَيُبَاحُ ‌كِتابَةُ ‌آيَتَينِ فَأَقَلَّ إلَى كُفَّارٍ وَفَي النَّهَايَةِ لِحَاجَةِ تَبْلِيغٍ وَيأْتِي أدَبُ الْقِرَاءَةِ وَتَضمِينُهَا»

"Küffara iki ayet veya daha azını yazmak mubahtır. En-Nihâye isimli eserde şöyle geçmektedir: "Bu, tebliğe ihtiyaç duyulmasından dolayıdır." Kur'ân'ın kıraatinin edebi ve metin içerisine eklemesine dair bahis ileride gelecektir." (Mer'î el-Kermî, Gâyet'ul Muntehâ, 1/87)

البهوتي (١٠٥١)
Buhûtî (1051H)

«كشاف القناع» (1/ 321 ط وزارة العدل):
«(ويباح كتابة آيتين فأقل إلى الكفار) لحاجة التبليغ، نقل الأثرم: يجوز أن يكتب إلى أهل الذمة كتابًا فيه ذكر الله، قد كتب النَّبيُّ - صلى الله عليه وسلم - إلى المشركين.
(وقال) أبو الوفاء علي (بن عقيل: تضمين القرآن لمقاصد تضاهي مقصود القرآن لا بأس به) تحسينًا للكلام، (كما يضمن في الرسائل آيات إلى الكفار) مقتضية الدعاية، ولا يجوز في كتب المبتدعة، (و) كـ (ــتضمين الشعر لصحة القصد وسلامة الوضع وأما تضمينه لغير ذلك، فظاهر كلام ابن القيم التحريم)، كما يحرم جعل القرآن بدلًا من الكلام»

"Küffara iki ayet veya daha azını yazmak mubahtır. Zira tebliğe ihtiyaç vardır. Esrem, İmam Ahmed'den zimmet ehline içerisinde Allâh'ın zikri olan bir mektup yazmanın caiz olduğunu nakletti. Nebî Sallallâhu Aleyhi ve Sellem, müşriklere mektup yazmıştı.

Ebu'l Vefâ Alî İbnu Akîl şöyle demiştir: "Kelamı güzelleştirmek için Kur'ân'ı, Kur'ân'ın maksadını içeren maksatla sözünün içine almasında bir beis yoktur, mesela kâfirlere gönderdiği davet içeren mektupların içerisine ayetler koyması... Bidatçilerin kitapları gibi bir şeyde kullanılması caiz değildir, aksine kastın sıhhati ve konulduğu yerin selameti sebebiyle şiirlere konulması caizdir." Bunun dışında bir yerin içerisine koymaya gelince İbn'ul Kayyım'ın kelamının zahiri bunun haram olduğudur. Nitekim Kur'ân'ı kelamın yerine koymak da haramdır." (Buhûtî, Keşşâf'ul Kinâ, Vizâret'ul Adl, 1/321)


«شرح منتهى الإرادات» للبهوتي (1/ 78 ط عالم الكتب):
«(و) تباح (‌كتابة ‌آيتين فأقل إلى كفار) قال في رواية الأثرم: كتب النبي صلى الله عليه وسلم إلى المشركين»

"Küffara iki ayet veya daha azını yazmak mubahtır. Esrem'in rivayetinde şöyle geçer: Nebî Sallallâhu Aleyhi ve Sellem müşriklere ayet yazmıştı." (Buhûtî, Şerhu Muntehâ'l İrâdât, Dâru Âlem'il Kutub, 1/78)

الخلوتي (١٠٨٨)
Halvetî (1088H)

«حاشية الخلوتي على منتهى الإرادات» (1/ 121):
«ويباح تطييبه، وتقبيله (1)، وكتابة ‌آيتين ‌فأقل إلى كفار (2)ــ»

"Mushaf'a koku sürmek, öpmek ve Küffara iki ayet veya daha azını yazmak mubahtır." (Halvetî, Hâşiyetun alâ Munhtehâ'l İrâdât, 1/121)

ابن قائد (١٠٩٧)
İbnu Kâ'id (1097H)

«حاشية ابن قائد على منتهى الإرادات» (1/ 77):
«ويباح تطييبه وتقبيله وكتابة آيتين فأقل إلى كفار.»

"Mushaf'a koku sürmek, öpmek ve Küffara iki ayet veya daha azını yazmak mubahtır." (İbnu Kâ'id, Hâşiyetun alâ Munhtehâ'l İrâdât, 1/77)

الرحيباني (١٢٤٣)
Ruheybânî (1243H)

«مطالب أولي النهى في شرح غاية المنتهى» (1/ 160):
«(ويباح كتابة ‌آيتين ‌فأقل إلى كفار) نقل الأثرم: يجوز أن يكتب إلى أهل الذمة كتابا فيه ذكر الله تعالى، كما كتب النبي - صلى الله عليه وسلم - إلى المشركين. (وفي النهاية) جواز كتابة ذلك (لحاجة تبليغ) قال في " الفروع ": وهو ظاهر.
(...)
قال ابن عقيل تضمين القرآن لمقاصد تضاهي مقصود القرآن لا بأس به تحسينا للكلام، كما يضمن في الرسائل آيات إلى الكفار مقتضية الدعوة، ولا يجوز في نحو كتب المبتدعة. وكتضمينه الشعر لصحة القصد وسلامة الوضع، وأما تضمينه لغير ذلك: فظاهر كلام ابن القيم التحريم، كما يحرم جعل القرآن بدلا عن الكلام»

"Küffara iki ayet veya daha azını yazmak caizdir. Esrem, İmam Ahmed'den zimmet ehline içerisinde Allâhu Teâlâ'nın zikri olan bir mektup yazmanın caiz olduğunu nakletti. Nebî Sallallâhu Aleyhi ve Sellem, müşriklere mektup yazmıştı. En-Nihâye isimli eserde şöyle geçmektedir: "Tebliğe ihtiyaç duyulmasından dolayı içerisinde bunu yazmak caizdir." El-Furû'da "Bu zahiridir." denilmiştir (...) İbnu Akîl şöyle demiştir: "Kelamı güzelleştirmek için Kur'ân'ı, Kur'ân'ın maksadını içeren maksatla sözünün içine almasında bir beis yoktur. Nitekim kâfirlere gönderilen davet içerikli mektuplara ayetler eklenir. Bidatçilerin kitapları gibi bir şeyde kullanılması caiz değildir, aksine kastın sıhhati ve konulduğu yerin selameti sebebiyle şiirlere konulması caizdir." Bunun dışında bir yerin içerisine koymaya gelince İbn'ul Kayyım'ın kelamının zahiri bunun haram olduğudur. Nitekim Kur'ân'ı kelamın yerine koymak da haramdır." (Ruheybânî, Metâlib Ûlî'n Nuhâ, 1/160)

Hanbeli Mezhebinin Görüşünün Özeti:

İmam Ahmed, kâfirlere Allâh'ın zikrinin içeren mektupları göndermenin caiz olduğunu söylemiştir ve ayet sayısında kayıt düşmemiştir. Lakin diğer Hanbeliler, davet amaçlı sadece iki ayet veya daha azını yazmanın caiz olduğunu söyler. Vallâhu a'lem!
‏إياك أن تتكلم في مسألة ليس لك فيها إمام‏
"İmamın olmayan bir mesele hakkında konuşmaktan sakın!" (Mecmû'ul Fetâvâ, 21/291)

Fehm’us Selef

Diğer Bazı Âlimler

الشوكاني (١٢٥٠)
Şevkânî (1250H)

«نيل الأوطار» (1/ 260):
«فَإِنْ قُلْت: إذَا تَمَّ مَا تُرِيدُ مِنْ حَمْلِ الطَّاهِرِ عَلَى مَنْ لَيْسَ بِمُشْرِكٍ فَمَا جَوَابُك فِيمَا ثَبَتَ فِي الْمُتَّفَقِ عَلَيْهِ مِنْ حَدِيثِ ابْنِ عَبَّاسٍ " أَنَّهُ - صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ - كَتَبَ إلَى هِرَقْلَ عَظِيمِ الرُّومِ: أَسْلِمْ تَسْلَمْ، وَأَسْلِمْ يُؤْتِك اللَّهُ أَجْرَك مَرَّتَيْنِ، فَإِنْ تَوَلَّيْت فَإِنَّ عَلَيْك إثْمُ الْأَرِيسِيِّينَ "، وَ {يَا أَهْلَ الْكِتَابِ تَعَالَوْا إِلَى كَلِمَةٍ} [آل عمران: 64] إلَى قَوْلِهِ {مُسْلِمُونَ} [آل عمران: 64] مَعَ كَوْنِهِمْ جَامِعِينَ بَيْنَ نَجَاسَتَيْ الشِّرْكِ وَالِاجْتِنَابِ، وَوُقُوعُ اللَّمْسِ مِنْهُمْ»
«نيل الأوطار» (1/ 261):
«لَهُ مَعْلُومٌ.
قُلْت: أَجْعَلُهُ خَاصًّا بِمِثْلِ الْآيَةِ وَالْآيَتَيْنِ فَإِنَّهُ يَجُوزُ تَمْكِينُ الْمُشْرِكِ مِنْ مَسِّ ذَلِكَ الْمِقْدَارِ لِمَصْلَحَةٍ، كَدُعَائِهِ إلَى الْإِسْلَامِ. وَيُمْكِنُ أَنْ يُجَابَ عَنْ ذَلِكَ، بِأَنَّهُ قَدْ صَارَ بِاخْتِلَاطِهِ بِغَيْرِهِ لَا يُحْرَمُ لَمْسُهُ كَكُتُبِ التَّفْسِيرِ فَلَا تُخَصَّصُ بِهِ الْآيَةُ وَالْحَدِيثُ. »

"Eğer şöyle dersen: "Tahir kelimesini, müşrik olmayana hamletme hususunda istediğin gerçekleştiğinde, muttefekun aleyh olan İbnu Abbâs'ın şu hadisine cevabın nedir? Rasûlullâh Sallallâhu Aleyhi ve Sellem Rum'un tazim ettiği Heraklius'a şöyle yazdı: Müslüman ol, kurtul. Müslüman ol ki Allâh sana iki kez ecir versin. Eğer yüz çevirirsen çiftçilerin günahı senin boynunadır. Ve "ey kitap ehli! Bir söze gelin." (Âl-i İmrân, 3/64) ayetinin şu kısmına kadar: "Bizlerin Müslüman olduğuna..." (Âl-i İmrân, 3/64) Bununla beraber onlar hem şirk necasetini hem de cünüplük necasetini bir araya getirmişlerdi. Onların buna dokunduğu da malumdur."

Ben derim ki: Ben bunu bir veya iki ayete has kılarım. Zira müşrikin İslâm'a davet edilmesi gibi bir maslahat sebebiyle buna dokunması caizdir. Şu şekilde de cevap verilebilir: Ayete, tefsir kitapları gibi başka şeylerle karışık olduğu zaman dokunulması haram değildir. Böyle olunca ayet ve hadis bununla sınırlı kalmaz." (Şevkânî, Neyl'ul Evtâr, 1/260-261)


الطيبي (٧٤٣)
Tîbî (743H)

«شرح المشكاة للطيبي الكاشف عن حقائق السنن» (8/ 2692):
«وفي هذا الكتاب جمل من القواعد وأنواع من الفوائد»
...
«شرح المشكاة للطيبي الكاشف عن حقائق السنن» (8/ 2692):
«ومنها: استحباب تصدير الكلام بالبسملة وإن كان المبعوث إليه كافراً.
ومنها: جواز المسافرة إلي أرض العدو بآية أو آيتين أو نحوهما، والنهي عن المسافرة بالقرآن محمول علي ما إذا خيف وقوعه في أيدي الكفار. وجواز مس المحدث والكافر آية أو آيات يسيرة مع غير القرآن»

"Rasûlullâh Sallallâhu Aleyhi ve Sellem'in mektubunda birkaç tane kaide ve birkaç nevi fayda vardır. (...) Başka bir tanesi de alıcı kâfir dahi olsa mektuba Besmele ile başlamanın müstehab oluşudur. Başka bir tanesi de düşman diyarına bir ayet veya iki ayet ile yolculuğa çıkılabileceğidir. Kur'ân ile yolculuğa çıkmanın nehyi, Mushaf'ın küffarın eline geçmesinden korkulduğu zamana hamledilmiştir. Yine hades sahibinin ve kâfirin Kur'ân'dan başka bir şey ile beraber bir ayet veya çok az sayıda ayete dokunmasının caiz oluşudur." (Tîbî, Şerh'ul Mişkât [el-Kâşifu an Hakâ'ik'is Sunen], 8/2692-2693)
‏إياك أن تتكلم في مسألة ليس لك فيها إمام‏
"İmamın olmayan bir mesele hakkında konuşmaktan sakın!" (Mecmû'ul Fetâvâ, 21/291)

Fehm’us Selef


Bismillâh.

Yaptığımız bu araştırmanın neticesi olarak âlimler, kâfire Mushaf ile içerisinde ayet, hadis ve selefin asarı bulunan kitapları satmayı, hibe etmeyi, rehin vermeyi veya sadaka olarak vermeyi caiz görmemiştir. Bu hususta ihtilaf olmamakla beraber bu alışverişin sahih olup olmaması hakkında ihtilaf vardır. Kâfire bu gibi kitapların satılması durumunda kâfirin, Müslümana satarak veya hibe ederek kitabı mülkiyetinden çıkarması gerekir. İslam devletinde bu alışverişi yapan kimseler cahil olmaları müstesna cezalandırılır.

Hidayeti umulduğunda kâfire, içerisinde ayet, hadis ve selefin asarı bulunan tefsir ve fıkıh kitapları gibi şer'i ilimleri mülkiyetlerine geçmesine izin verilmeksizin okuma imkânı verilir. Kâfire Mushaf'a dokunmasına izin verilmeksizin ve mülkiyetlerine geçmesine izin verilmeksizin Mushaf'tan okumasına imkân verilebilir.

İmam Ahmed, İmam Ebû Hanîfe, İmam Şâfi'î, İmam Mâlik, Nevevi ve İzz bin Abd'is Selâm gibi birçok âlim, kâfire yazılan davet mektubunda üç ve daha fazla sayıda ayet yazılmasını meşru görmüştür.

Ulemanın bu kavilleri ışığında da biz, bundan sonra sadece davet amaçlı yazılar paylaşıp bunlarla insanları Kendisinden başka ibadete layık hak ilah olmayan Allâh'a davet edeceğiz inşallah. Davetimiz, dinin aslı olan tevhide yönelik olacaktır. Bundan sonra içerisinde ayet, hadis ve selefin asarı olan kitapların okuyucuya ulaşmasına vesile olmayacağız ve bu imkânı sağlamayacağız inşallah. Davet amaçlı mektuplara ayetler koymanın cevazına dair fetvalardan dolayı içerisinde ayetler bulunan yazıları ve tevhid akidesine muhalif görüşlere getirilen reddiyeleri elimizden geldiğince insanların hidayetine vesile olmak amacıyla yayınlayacağız.

Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allâh'a mahsustur. Salat ve selam, peygamberimiz Muhammed'in, alinin ve ashabının üzerine olsun.
‏إياك أن تتكلم في مسألة ليس لك فيها إمام‏
"İmamın olmayan bir mesele hakkında konuşmaktan sakın!" (Mecmû'ul Fetâvâ, 21/291)

🡱 🡳

Benzer Konular (5)