Tevhide Davet

ŞİRK EHLİNDEN İ’TİZAL’İN GEREKLİLİĞİ | ŞEYH ABD’UR RAHMAN BİN HASAN RAHİMEHULLÂH

Başlatan Fehm’us Selef, 09.09.2022, 01:29

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 2 Ziyaretçiler konuyu incelemekte.

Fehm’us Selef


بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
Şirk Ehlinden İ'tizal'in Gerekliliği1
Şeyh Abd'ur Rahmân bin Hasan Âl'uş Şeyh

Hunefa tevhid ehlidir; bu müşriklerden i'tizal2 ederler zira Allâhu Teâlâ tevhid ehline; müşriklerden i'tizal etmeyi, onları tekfir etmeyi ve onlardan beri olmayı vacip kılmıştır.31 Allâhu Teâlâ'nın Halili İbrâhîm Aleyh'is Selâm'dan naklettiği üzere:

"Sizden ve Allâh'tan başka ibadet ettiklerinizden i'tizal ediyorum ve Rabbime dua ediyorum. Umulur ki, Rabbime dua etmekle şaki (mutsuz) olmayacağım." (Meryem 19/48)

Allâhu Teâlâ'nın şu sözüne kadar:

"Böylece (İbrâhîm), onlardan ve Allâh'tan başka ibadet ettiklerinden i'tizal edince..." (Meryem 19/49)4

Allâhu Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

"Biz, sizlerden ve Allâh'ın dışında ibadet ettiklerinizden gerçekten uzağız. Sizi inkâr ettik. Sizinle aramızda, siz sadece Allâh'a iman edinceye kadar, sürekli bir düşmanlık ve buğz (öfke) belirmiştir." (el-Mümtehine 60/4)

Allâhu Teâlâ kehf (mağara) ehli hakkındaki ayette şöyle buyurmaktadır:

"Mademki siz onlardan ve Allâh'tan başka ibadet ettiklerinden i'tizal ettiniz, o halde, (dağlara çekilip) mağaraya sığının." (el-Kehf 18/16)

Tevhid ehlinin tevhidi; şirk ehlinden i'tizal etmedikçe, onlara düşmanlık etmedikçe ve onları tekfir etmedikçe tamamlanmaz. Bu açıdan tevhid ehli Mu'tezile'dir5 zira tevhid ehli şirk ehlinden i'tizal eder tıpkı Halil İbrâhîm Aleyh'is Selâtu ve's Selâm'ın müşriklerden i'tizal ettiği gibi.6



1- Ed-Durer'us Seniyye, 11/434

2- İ'tizal; kopup-ayrılmak, yüz çevirmek, çekilmek, uzaklaşmak gibi manalara gelmektedir.

3- Zira i'tizal (kopup-ayrılmak, yüz çevirmek, çekilmek, uzaklaşmak) ancak tağutlardan tümüyle kaçınmakla; karaltılarını çoğaltmamakla, onlara itaat etmemekle, Allâh'a isyana götüren emirlerine itaat etmemekle, onlardan ayrılmakla ve beri olmakla söz konusu olabilir.

4- Allâhu Teâlâ bu iki ayette şöyle buyurmaktadır:

"Sizden ve Allâh'tan başka ibadet ettiklerinizden i'tizal ediyorum ve Rabbime dua ediyorum. Umulur ki, Rabbime dua etmekle şaki (mutsuz) olmayacağım. Böylelikle, onlardan ve Allâh'tan başka ibadet ettiklerinden i'tizal edince ona İshâk'ı ve (oğlu) Ya'kûb'u armağan ettik ve her birini peygamber kıldık." (Meryem 19/48-49)

5- Şeyh Rahimehullâh'ın Mu'tezile demek suretiyle sapık fırkalardan bid'at ehli Mu'tezile'yi kastetmediği açıktır zira burada kelime manası olarak "kopup-ayrılan" manası kastedilmektedir Vallâhu A'lem!..

6- Şeyh Rahimehullâh'ın zikrettiği ayetler göz önüne alındığında şirk ehlinden i'tizal ve beranın bizzat onların put ve tağutlarından i'tizal ve beradan önce zikredildiğini görmekteyiz. Bu böyledir zira müşrikleri reddetmek, putları reddetmekten daha önemlidir. Allâhu Teâlâ Şeyh Rahimehullâh'ın zikrettiği ayetlerde şöyle buyurmaktadır:

"Sizden ve Allâh'tan başka ibadet ettiklerinizden i'tizal ediyorum..." (Meryem 19/48)

"Böylece (İbrâhîm), onlardan ve Allâh'tan başka ibadet ettiklerinden i'tizal edince..." (Meryem 19/49)
   
"Biz, sizlerden ve Allâh'ın dışında ibadet ettiklerinizden gerçekten uzağız..." (el-Mümtehine 60/4)

"Mademki siz onlardan ve Allâh'tan başka ibadet ettiklerinden i'tizal ettiniz..." (el-Kehf 18/16)

Şeyh Hamad bin Atîk Rahimehullâh bu hususta şu faydalı açıklamalarda bulunmuştur:

"Allâhu Teâlâ'nın şu kavlinde hayret verici bir nükte vardır:

"Biz, sizlerden ve Allâh'ın dışında ibadet ettiklerinizden gerçekten uzağız..." (el-Mümtehine 60/4)

Bu nükte, Allâhu Teâlâ'nın, Allâh'tan başkalarına ibadet eden müşriklerden beri olmayı, Allâh'tan başka ibadet edilen putlardan beri olmanın önüne almasıdır. Zira birincisi ikincisinden daha önemlidir (müşrikleri reddetmek, putları reddetmekten daha önemli olduğu için önce zikredilmiştir). Çünkü kişi putlardan beri olduğu halde, onlara ibadet edenlerden beri olmayabilir, böyle olduğu takdirde kişi üzerine vacip olanı yerine getirmiş olmaz. Oysa eğer müşriklerden beri olursa bu, onların ibadet etmekte olduklarından da beri olmayı zorunlu kılacaktır. İşte bu, Allâhu Teâlâ'nın şu kavlinde olduğu gibidir:

"Sizden ve Allâh'tan başka ibadet ettiklerinizden i'tizal ediyorum ve Rabbime dua ediyorum. Umulur ki, Rabbime dua etmekle şaki (mutsuz) olmayacağım." (Meryem 19/48)

Bu ayette de, putlara ibadet edenlerden i'tizal etmeyi, onların ibadet ettiklerinden i'tizal etmekten önce zikretti. Keza Allâhu Teâlâ'nın şu kavlinde de böyledir:

"Böylece (İbrâhîm), onlardan ve Allâh'tan başka ibadet ettiklerinden i'tizal edince..." (Meryem 19/49)

Allâhu Teâlâ'nın şu kavli de böyledir:

"Mademki siz onlardan ve Allâh'tan başka ibadet ettiklerinden i'tizal ettiniz..." (el-Kehf 18/16)

Bundan dolayı bu nükteyi göz ardı etme. Çünkü bu, Allâhu Teâlâ'nın düşmanlarına düşmanlık etmen için bir kapı açar. Nice insan vardır ki, şirk ondan vuku bulmaz lakin şirk ehline karşı düşmanlık göstermediği için bununla Müslüman olmaz ve böylece bütün nebilerin dinini terk eder. Allâhu Teâlâ daha sonra şöyle buyurmaktadır:

"...Sizi inkâr ettik. Sizinle aramızda, sürekli bir düşmanlık ve buğz (öfke) belirmiştir..." (el-Mumtehine 60/4)

Belirmiştir sözü, zahir ve açık oldu anlamına gelir. Ayette önce düşmanlığın ardından da buğzun/öfkenin zikredilmesini iyi düşün!.. Zira birincisi, ikincisinden daha önemlidir (öncelik sırasına göre takdim ve tehir söz konusu olmuştur). İnsan kimi zaman müşriklere buğz eder ancak onlara düşmanlık göstermeyebilir. Böyle olduğu takdirde, kişiden düşmanlık ve buğz hâsıl oluncaya kadar, kişi üzerine vacip olanı yerine getirmiş olmaz. Yine düşmanlık ve buğzun her birinin belirmiş olması kaçınılmazdır. Yani her ikisinin de zahir ve açık olması kaçınılmazdır.

Bil ki, her ne kadar buğz kalple ilgili olsa da,  bunun eserleri dışa vurulmadıkça ve alameti ayan beyan edilmedikçe faydası olmaz. Ve bu (dışa vurmak ve ayan beyan etmek) düşmanlık ile birlikte alaka kesilmedikçe olmaz. Ancak bunlar olduğu zaman düşmanlık ve buğzun her ikisi de zahir olur. Muvâlât (dostluk) ve alaka kurma mevcut olduğunda; işte bu, buğzun olmadığına delalet eder. Bu mevzuyu iyi düşünmelisin ki bu senden birçok şüpheyi giderir." (Hamad bin Atîk, Sebîl'un Necât, thk. Fureyyân, sf. 44-45)

Şeyh'ul İslam Muhammed bin Abd'il Vehhâb Rahimehullâh, İslam Dini'nin Aslı bahsinde Asl'ud Dîn'e muhalefet edenler arasında; şirk ehlinden, şirkten ve tağutlardan uzaklaşmayan ve onları tekfir etmeyen kimseleri de zikretmiştir:


Alıntı yapılan: Subul'us Selâm - 06.09.2022, 03:082- Onlardan bir kısmı sadece Allâh'a ibâdet eder; fakat şirki inkâr etmez, şirk ehline de düşmanlık göstermez.

3- Onlardan bir kısmı şirk işleyenlere düşmanlık gösterir, fakat onları tekfîr etmez.

4- Onlardan bir kısmı tevhîdi sevmez, fakat ona buğz da etmez.

5- Onlardan bir kısmı tevhîd ehlini tekfîr eder ve tevhîdin sâlih kimselere sövmek olduğunu iddiâ eder.

6- Onlardan bir kısmı şirke buğzetmez fakat (aynı zamanda) onu sevmez.

7- Onlardan bir kısmı şirki tanımaz, (dolayısıyla) onu inkâr da etmez.

8- Onlardan bir kısmı tevhîdi tanımaz ve (dolayısıyla) onu inkâr da etmez.

9- Bu kimselerin en tehlikeli olanları ise; tevhîd ile amel eden; fakat onun önemini bilmeyen, tevhîdi terk edenlere buğzetmeyip onları tekfîr etmeyenlerdir.

10- Onlardan bir kısmı ise şirki terk edip onu kerîh görür; fakat şirkin önemini bilmeyip (şirk) ehline düşmanlık göstermez ve onları tekfîr etmez.

İşte bütün bunlar, Nebîlerin Allâh Subhânehu ve Teâlâ'nın dîninden getirdiklerine muhâlefet eden kimselerdir.
‏إياك أن تتكلم في مسألة ليس لك فيها إمام‏
"İmamın olmayan bir mesele hakkında konuşmaktan sakın!" (Mecmû'ul Fetâvâ, 21/291)

🡱 🡳

Benzer Konular (5)