Allâhu Teâlâ'nın Hadîd suresindeki şu buyruğu üzerinde düşün!﴿هُوَ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ فِي سِتَّةِ أَيَّامٍ ثُمَّ اسْتَوَى عَلَى الْعَرْشِ يَعْلَمُ مَا يَلِجُ فِي الْأَرْضِ وَمَا يَخْرُجُ مِنْهَا وَمَا يَنْزِلُ مِنَ السَّمَاءِ وَمَا يَعْرُجُ فِيهَا وَهُوَ مَعَكُمْ أَيْنَ مَا كُنْتُمْ﴾
"O, gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra Arş'ın üzerine istivâ edendir. Yere gireni ve ondan çıkanı, gökten ineni ve oraya yükseleni bilir. Nerede olursanız olun, O sizinle beraberdir." (el-Hadîd, 57/4)
Allâh Subhânehu'nun şu buyruğu:
﴿هُوَ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ فِي سِتَّةِ أَيَّامٍ [ثُمَّ اسْتَوَى عَلَى الْعَرْشِ]﴾
"O, gökleri ve yeri altı günde yaratan[, sonra Arş'ın üzerine istivâ edendir]." (el-Hadîd, 57/4)
"Âlem kadimdir, daima vardı[12], Allâh onu kudreti ve meşieti ile yaratmamıştır," diyen mülhitlerin sözlerinin iptal edilmesini kapsar. Onlardan Rabbin varlığını kabul edenler ise, âlemin ezelen ve ebeden Rabbin zatından ayrılmayan ve dolayısıyla yaratılmış olmayan bir varlık olduğunu iddia etmişlerdir. Nitekim bu, [İbnu Seb'în,] İbnu Sînâ ve ona tabi olan mülhitlerin görüşüdür.
Allâhu Teâlâ'nın şu buyruğu:
﴿ثُمَّ اسْتَوَى عَلَى الْعَرْشِ﴾
"Sonra Arş'ın üzerine istivâ edendir." (el-Hadîd, 57/4)
"Arşın üzerinde yokluktan başka bir şey mevcut değildir, Allâh arşın üzerine istivâ etmemiştir. Eller O'na kaldırılmaz," Nebî Sallallâhu Aleyhi ve Sellem'in veda haccındaki en büyük toplantısında işaret ettiği gibi, "Parmaklar ile yukarıya doğru, O'na işaret etmek caiz değildir." diyen Mu'attıla'nın sözlerinin iptal edilmesini kapsar. Nebî Sallallâhu Aleyhi ve Sellem veda haccında parmağını semaya kaldırıp onunla insanlara işaret ederek şöyle demeye başladı:
«اللهم اشهد»
"Allâh'ım şahit ol!" [13]
Bu hadis, İnşallâhu Teâlâ ileride gelecektir.
Bu ayeti kerimede Allâh, bize arşının üzerinde olduğunu ve Kendisi hakkında şunu haber verdi:
﴿يَعْلَمُ مَا يَلِجُ فِي الْأَرْضِ وَمَا يَخْرُجُ مِنْهَا وَمَا يَنْزِلُ مِنَ السَّمَاءِ وَمَا يَعْرُجُ فِيهَا﴾
"Yere gireni ve ondan çıkanı, gökten ineni ve oraya yükseleni bilir." (el-Hadîd, 57/4)
Sonra şöyle buyurdu:
﴿وَهُوَ مَعَكُمْ أَيْنَ مَا كُنْتُمْ﴾
"Nerede olursanız olun, O sizinle beraberdir." (el-Hadîd, 57/4)
Allâh Subhânehu ve Teâlâ, yarattıklarının üzerinde uluvda olmasına, onların üstünde ve onlardan ayrı olmasına rağmen nerede olursalar olsunlar ilmiyle onlarla beraber olduğunu haber verdi.
İmam Mâlik Rahimehullâh dedi ki: "Allâh semadadır, ilmi her yerdedir; hiçbir şey ilminden hali değildir." [14]
Nu'aym bin Hammâd Rahimehullâh'a,
﴿وَهُوَ مَعَكُمْ أَيْنَ مَا كُنْتُمْ﴾
"Nerede olursanız olun, O sizinle beraberdir." (el-Hadîd, 57/4)
Ayetinin manasını sorulduğunda dedi ki: "Onun manası: O'nun ilmi sebebiyle hiçbir gizlilik, O'na gizli kalmazdır." [15]
Bu, İmam Ahmed'in, Ebû Zur'a'nın ve başkalarının benzer sözleriyle beraber ileride gelecektir.
Allâhu Teâlâ'nın,
﴿وَهُوَ مَعَكُمْ أَيْنَ مَا كُنْتُمْ﴾
"Nerede olursanız olun, O sizinle beraberdir." (el-Hadîd, 57/4)
Buyruğunun anlamı, O'nun yarattıkları ile ihtilat hâlinde olduğu manasında değildir. Çünkü lügat bunu gerektirmez. Ayrıca bu, ümmetin selefinin ve imamlarının icmasına muhaliftir. Allâh'ın mahlûkatı üzerinde yarattığı fıtrata muhaliftir. Aksine, ay Allâh'ın ayetlerinden biridir ve O'nun yarattığı şeylerin en küçüklerinden biridir. O semaya konulmasına rağmen nerede olurlarsa olsunlar, yolcu olanlarla da olmayanlarla da beraberdir. Allâh Subhânehu arşının üzerinde yarattıklarını gözetlemektedir, onların üzerinde egemendir, onlara muttalidir ve bunun dışında rububiyyetin diğer manalarıyla onlarla beraberdir.
Allâhu Teâlâ yüksek makamların sahibi olduğunu[16], meleklerin ve ruhun O'na yükseldiğini,[17] kulları üzerinde kahredici olduğunu [18] ve meleklerinin üzerlerinde olan Rabblerinden korktuklarını [19] haber verdi. Allâhu Teâlâ'nın kullarının fevkinde arşının üzerinde olması ve bizimle beraber olması ile alakalı zikrettiği bütün bu sözler haktır ve hakikatleri üzeredir. Tahrife ihtiyaç yoktur. Fakat asılsız zanlardan da sakınmak gerekir.
Allâh Subhânehu -Allâhu Teâlâ'nın şu buyruğunda olduğu gibi- yarattıklarına yakın olduğunu haber vermiştir:
﴿وَإِذَا سَأَلَكَ عِبَادِي عَنِّي فَإِنِّي قَرِيبٌ [أُجِيبُ دَعْوَةَ الدَّاعِ]﴾
"Kullarım sana benden sorarlarsa, şüphesiz ki Ben (onlara çok) yakınım. [Bana dua edenin duasına cevap veririm]..." (el-Bakara, 2/186)
Yine şu buyruğu gibi:
﴿وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنْسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ﴾
"Andolsun, insanı Biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz ve Biz ona şah damarından daha yakınız." (Kâf, 50/16)
Nebî Sallallâhu Aleyhi ve Sellem de şöyle buyurmuştur:
«إن الذي تدعونه أقرب إلى أحدكم من عنق راحلته»
"Hiç kuşkusuz ki dua ettiğiniz Allâh, sizden her birinize bineğinin boynundan daha yakındır." [20]
Allâhu Teâlâ'nın şu kavli:
﴿مَا يَكُونُ مِنْ نَجْوَى ثَلَاثَةٍ إِلَّا هُوَ رَابِعُهُمْ وَلَا خَمْسَةٍ إِلَّا هُوَ سَادِسُهُمْ وَلَا أَدْنَى مِنْ ذَلِكَ وَلَا أَكْثَرَ إِلَّا هُوَ مَعَهُمْ أَيْنَ مَا كَانُوا﴾
"Üç kişinin gizli konuştuğu yerde dördüncüsü mutlaka O'dur. Beş kişinin gizli konuştuğu yerde altıncısı mutlaka O'dur. Bunlardan az veya çok olsunlar ve nerede olursalar olsunlar mutlaka O, onlarla beraberdir." (el-Mucâdele 58/7)
Kitap ve sünnette, Allâh'ın yakınlığına ve beraberliğine delalet eden delillerden hiçbiri, O'nun uluvvu (yüceliği) ve fevkiyyeti (yukarda oluşu) hakkında zikredilenleri nefyetmez. Zira Allâh Subhânehu yakın oluşunda yücedir, yüceliğinde de yakındır.
Ümmetin selefi, Allâh Subhânehu ve Teâlâ'nın, göklerinin üstünde arşının üzerinde olduğuna ve ilmiyle de nerede olurlarsa olsunlar yarattıklarıyla beraber olduğuna ve onların yaptıkları her şeyi bildiği hususunda icma etmiştir.
Hanbel bin İshâk dedi ki: Ebû Abdillâh'a (İmam Ahmed'e) denildi ki:
"Bunun anlamı nedir:
﴿وَهُوَ مَعَكُمْ أَيْنَ مَا كُنْتُمْ﴾
"Nerede olursanız olun, O sizinle beraberdir." (el-Hadîd, 57/4)
Ebû Abdillâh dedi ki: "O'nun ilmi her şeyi kuşatmıştır ve Rabbimiz, herhangi bir sınırlama ve niteleme olmaksızın, arşın üzerindedir." [21]
Bu söz, İmam Ahmed'in ve başkalarının sözlerinden ziyadelerle beraber gelecektir, İnşallâhu Teâlâ.
12- Diğer nüshada "Âlem daima vardı," ibaresi yerine "Allâh nüzul etmez" ibaresi geçmektedir.13- Muslim, Hadis no: 1218.
14- Abdullâh bin Ahmed, es-Sunne, 1/280, no: 532; İbnu Mende, et-Tevhîd, thk: Fekîhî, 3/307, no: 893.15- İbnu Batta, el-İbânet'ul Kubrâ, 7/146, no: 106.16- El-Me'âric 70/3.17- El-Me'âric 70/4.18- El-En'âm 6/18.19- En-Nahl 16/50.20- Ahmed, Musned, Hadis no: 19599.
21- Lâlekâ'î, Şerhu Usûl'il İ'tikâd, 3/446, no: 675; Zehebî, Muhtasar'ul Uluvv, sf. 190.